MELTEM YILMAZ - BİRGÜN

Kıbrıs sorununun çözümü için taraflar bir kez daha İsviçre’de bir araya geldi. Cenevre’de önceki gün başlayan görüşme maratonunda 11 Ocak’a kadar ekonomi, AB, mülkiyet, yönetim- güç paylaşımı, toprak ile güvenlik ve garantiler olmak üzere beş başlık ele alınacak. 12 Ocak’tan itibaren ise Türkiye’nin de aralarında olduğu 3 garantör ülkenin de katılımı ile görüşmeci sayısı 5’e çıkacak. Kuzey Kıbrıs eski İçişleri Bakanı Asım Akansoy, hem Cenevre’de BM’nin gözetiminde gerçekleşen Kıbrıs Konferansı’nı, hem de son günlerde adanın önemli gündem maddelerinden biri olan Barbaros Şansal’ın sınır dışı edilmesini BirGün’e değerlendirdi. İçişleri Bakanlığı yaptığı dönemde Şansal’ın sınır dışı edilmesi teklifini geri çeviren Akansoy, Türkiye’ye yönelik “daha fazla demokrasi” uyarısında da bulundu.

»Yalnız Kıbrıs’ın geleceğini değil, Doğu Akdeniz havzası ülkelerini de doğrudan ilgilendiren zirve Cenevre’de e başladı. BM gözetimindeki Kıbrıs Konferansı’nın önemi nedir? 
En önemlisi şu ki, Cenevre’de BM gözetiminde gerçekleşen Kıbrıs Konferansı tarihte ilk kez oluyor. Yaklaşık yirmi aydır devam eden müzakerelerde son aşamaya gelindi. Temel konularda yani “Yönetim ve Güç paylaşımı”, “Ekonomi”, “Avrupa Birliği”, “Toprak ve Mülkiyet” başlıklarında ciddi ilerlemeler sağlandı. Konu başlıkları, pazarlık süreci devam ettiği ve birbiriyle bağlantılı görüşüldüğü için tam olarak kapatılmamış olsa dahi, Konferans çağrısı ile aslında BM önemli bir noktaya işaret ediyor. O da, Kıbrıs’ta tarafların ödevlerini yaptığı, çözümün artık mümkün olduğu ve yakınlaşmaların olabilecek en iyi şekilde sağlandığıdır.

»Cenevre’de sadece liderler mi var?
Kıbrıs Konferansına, iki toplum lideri yanında Kıbrıs’tan pek çok siyasi parti ve sivil toplum örgütleri de katılıyor. Bunun yanında, garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere de doğrudan masada olacak. Çünkü görüşülecek olan konu kapatılmayan başlıkların bitirilmesinin ardından garantiler konusu olacak. Bu konuda top adada değil, üç garantör devlette.

»Dolayısıyla çözüme hem çok yakın hem de çok uzak bir noktadayız, öyle mi? 
Kesinlikle. Çünkü askersizleştirilecek olan yeni devlette başta Kıbrıslı Türklerin olmak üzere, güvenlik ihtiyacının konvansiyonel unsurlarla mı, ekonomik ve siyasi eşitlik gibi güçlü hukuki yapılarla düzenlemelerle mi çözüleceği görüşülecek. Türkiye ve Yunanistan’dan gelen mesajların çözüm tonu oldukça düşük. Kıbrıs’taki liderler ise ev ödevlerini tamamladı.

»Bu durumda ne olacak peki?
Bundan sonra, hiçbir şey aynı şekilde devam edemeyecek. Çünkü yarım yüzyıllık Kıbrıs sorununda yeni bir kırılma noktası söz konusu ve umarım bu yarık, Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğal gaz arayışları nedeniyle “Kıbrıs Cumhuriyeti” ve Türkiye’yi karşı karşıya getirecek bir gerilime, sıcak çatışmaya, AB Türkiye gerilimine neden olmaz. Çözümde herkes kazanacak ancak bilinmesi gerekir ki çözümsüzlükte var olan durum aynen devam etmeyecek.

»Adanın güneyi yıllardır Avrupa Birliği’nin içinde. Kıbrıslı Türkler açısından AB’nin önemi nedir?
Avrupa Birliği’nin olmadığı bir çözüm süreci bizi toplum olarak çok daha sarsabilirdi. Ancak sosyal ve ekonomik bağlamda, bir normlar düzeni olan Birliğe dahil olmamız, dünyaya entegre olma sürecinde bizim için çok önemli bir gelişme, kalkınma hatta toparlanma düzlemi olacaktır. Yeni yaşam standartları üzerinden bir hayata hazırlanmak için AB süreci bize çok önemli imkanlar sunacaktır. AB’ye çeşitli eleştirilerimiz vardır, olmalıdır. Ancak bu bizi yanlışa sürüklememelidir. Kıbrıslı Türklerin toplumsal varlığı, kimliği ve gelişimi için AB üyeliği günümüzün en önemli oluşumudur. Türkçe’nin AB resmi dili olması, Türkiye’nin AB üyelik sürecinde yol almasının sağlanması bile başlı başına önemlidir. Önemlidir, çünkü Türkiye’deki konjonktür ne kadar sorunlu olsa da, yüzünü batıya çevirmiş bir Türkiye’nin hem kendi halkları ve istikrarı hem de bölgesel huzur açısından rolü büyük olacaktır.

Barbaros Şansal’a yapılanlar kabul edilemez
»Son günlerde Kıbrıs’ın en önemli gündem maddelerinden biri de Kuzey Kıbrıs vatandaşı da olan Barbaros Şansal’ın sınır dışı edilmesi. Sizin İçişleri Bakanlığı yaptığınız dönemde de bu teklif gündeme gelmiş ancak siz geri çevirmiştiniz.
Yaklaşık bir buçuk yıl önce Kuzey Kıbrıs’a giriş yaptığı sırada 5 gr. hint keneviri ile yakalanan ve 4 haftalık hapis cezası verilen Şansal, 4 haftalık süre sonunda İçişleri ve Çalışma Bakanlığına başvurarak sınır dışı edilmek istemediğini gerekçeleri ile birlikte belirtmişti. Yasalarımıza göre, cezasını tamamlayan herhangi bir yabancının sınır dışı edilip edilmeyeceği yönündeki karar, doğrudan Bakan’a aittir.

Başsavcılık ile yaptığım görüşme sonunda, Yıldırım Mayruk ile birlikte Moda Akademisi açma girişimi, Girne’de ciddi bir yatırımla ev edinmiş olması, ilk kez ve çok az miktarda madde ile yakalanmış olması gibi nedenlerle ülkeden uzaklaştırılmamasına karar verdim. Yasalara göre, Şansal’ın derdest edilerek sınır dışı edilmesi mümkün değildir. Ortada ciddi bir hukuk ihlali vardır. Bunun üzerine gerek siyaseten gerekse hukuken gideceğiz.

»Şansal'ın sınır dışı edilmesi Kuzey Kıbrıs’ın imajına yönelik nasıl bir mesaj veriyor?
Utanıyoruz. Barbaros Şansal’ı koruyamadığımız için. Konu Şansal’ın şahsında bir demokrasi ve insan hakları sorunudur. Olaya böyle bakmak gerekir. Bu lekeyi temizlemek için gerekli tavrı sergileyeceğiz. Vatandaş olsun ya da olmasın, Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan herkes, buradaki devletin sorumluluğu altındadır. Siyasi görüşü, etnik kökeni veya cinsel yönelimi ne olursa olsun herhangi bir kişiye bu tür bir muamele yapılması bizim demokratik değerlerimiz ve kültürümüz açısından asla kabul edilemez. Bu noktada, Şansal’ın sivri dili ve fevri çıkışları ile rahatsızlık yaratan açıklamalarının farkındayım. Anladığım kadarıyla kendisi bu açıklamaları Türkiye’deki gidişata dikkat çekmek adına yapmıştır.

Türkiye için endişeliyim
»Sizin, Türkiye’deki atmosfere ilişkin endişeleriniz var mı?
Ciddi anlamda endişeliyim. Türkiye sevdalısı bir kişi olarak, Türkiye’nin kendi kendini yok etmeye çalışan bir ülke görüntüsü verdiğini ve bundan bir an önce çıkması gerektiğini düşünüyorum. Ardıl ve güçlü şoklarla, yeni bir statükonun inşa edildiğini, yeni bir kültürün aşılandığını düşünmekteyim. Gerek basının susturulması, gerekse siyasilerin tutuklanması ile sosyal ve demokratik bütünlüğünü koruyamayan, bir korku toplumu görüntüsü veriyor Türkiye. Türkiye’nin bütünlüğü, birliği açısından yardımcı olması, düşünce üretmesi gerekenler ya susturuldu ya da cezaevinde. Şunu ifade etmek isterim, daha az demokrasi daha çok kırılma, çatışma demektir. Türkiye demokrasiden uzaklaştıkça çatışma daha da şiddetlenecek. Dış kaynaklı terör olaylarından tutun da, terörü ülke içine ithal eden akıllara kadar. Demokrasi olmadan, çok seslilik sağlanmadan toplumsal bütünlük sağlanamayacak.

Editör: TE Bilisim