Yürüyüş, “Sığınma Evi Hemen Şimdi” sloganıyla düzenlenecek.
KKTC’ye kadın sığınma evi yapılması talebine, şiddetle ilgili önleyici ve koruyucu tedbirlere dikkat çekilecek yürüyüş, saat 14.30’da Kuğulu Park’ta başlayacak. 
Cumhuriyet Meclisi önünden geçilerek Sarayönü’ne oradan da Lokmacı Sınır Kapısı’na ulaşılacak. Yürüyüş boyunca kadına yönelik şiddet müzikle, drama ve diğer etkinliklerle protesto edilecek. Açıklamalar Lokmacı’da yapılacak.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle bazı sivil toplum örgütleri ve sendikalar bugün Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS) toplantı salonunda basın toplantısı düzenledi.
ORTAK BASIN TOPLANTISI DÜZENLENDİ
Akdoğan Fikir Sanat Atölyesi, Bağımsızlık Yolu, Baraka Kültür Merkezi, Belediye Emekçileri Sendikası, Kadın Eğitimi Kolektifi, KTAMS, Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS), Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS), Sosyal Riskleri Önleme Vakfı (SRÖV) tarafından düzenlenen basın toplantısına bu örgüt ve sendikalardan temsilciler ve yetkililer katıldı.
Ortak açıklamada, “Kadına yönelik şiddetle mücadeleye omuz veren herkesi Cumartesi günkü yürüyüşe davet etmek, devletin kadına yönelik şiddetle ilgili alması gereken önleyici ve koruyucu tedbirleri hayata geçirmesini talep etmek üzere buradayız” denildi.
KRAL: “ÜLKEDEKİ KADIN CİNAYETLERİ BU YIL REKOR SAYIYA ULAŞTI”
Basın toplantısında İlk sözü KTAMS temsilcisi Ülfet Kral aldı. 
Kral, kadınların evde, sokakta, iş yerinde baskıya uğradığını, ayrımcılığa maruz kaldığını ifade ederek, “Baskı ve şiddet her geçen gün daha görünür hale geliyor. Ülkedeki kadın cinayetleri bu yıl rekor sayıya ulaştı” dedi.
“DEVLET DE BU ŞİDDETE ORTAK”
Kadına yönelik şiddetin tek sorumlusunun şiddeti uygulayan kişiler olmadığını söyleyen Kral, “Kadınlara sadece eşleri veya aile bireyleri değil, devlet de şiddet uyguluyor. Şiddeti önleyici etkin mekanizma oluşturmayan, şiddet gören kadınların güvenliği sağlamayan devlet de bu şiddete ortak” ifadelerine yer verdi.
“Sağlıklı sosyal çevrenin oluşmasında en büyük engellerden biri bireysel ve toplumsal şiddettir” diyen Ülfet Kral, “Tüm kadınların can güvenliğini sağlamak, beden bütünlüğünü ve cinsel dokunulmazlığını korumak devletin anayasal yükümlülüğüdür” vurgusunda bulundu.
“ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SIĞINMA EVİ KURULMASINA NİYET DAHİ ETMİYOR”
Devletin şiddet gören kadınlar için sığınma evi açmadığını, kadınları şiddet gördüğü yerde yaşamaya mahkum ettiğini kaydeden Kral, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Çalıştayı’ndan sonra yayımladığı 5 yıllık ulusal plana işaret etti, “Bu planda sığınma evi kurulmasına niyet dahi edilmediğini görüyoruz” ifadelerine yer verdi. 
Ülfet Kral, sığınma evleri kurmanın devletin görevi olduğunu vurgulamak üzere Cumartesi günkü yürüyüşlerini “Sığınma Evi Hemen Şimdi” talebiyle yapacaklarını anımsattı.
NAZLI: “ALO 183 İHBAR HATTINDA SADECE BİR KİŞİ ÇALIŞTIRILIYOR… ÇAĞRI BIRAKILMASI DURUMUNDA DEVLETİN ATABİLECEĞİ SOMUT VE İŞLEVSEL ADIM DA YOK”
Kadın Eğitimi Kolektifi’nden Cansu Nazlı da basın toplantısında söz aldı. 
Nazlı, örgütlerin kadına yönelik şiddetin önlenmesi için hazırladığı talepleri aktardı. 
Cansu Nazlı, talepleri aktarmadan önce bazı saptamalarını da paylaştı. 
ALO 183 Sosyal Hizmetler Dairesi Kadına Şiddet ve Çocuk İstismarı İhbar Hattı’na veya Panik Butonu’na çağrı bırakılması durumunda devletin atabileceği somut ve işlevsel adımlar olmadığını söyleyen Nazlı, ALO 183 İhbar Hattı’nda sadece bir kişi çalıştırıldığını dile getirdi.
“İLGİLİ KURUMLAR ARASINDAKİ KOORDİNASYON EKSİKLİĞİ KADINLARA AYRI BİR MAĞDURİYET YAŞATIYOR”
Cansu Nazlı, şiddete uğrayan kadınların travmatik haliyle durumu pek çok yetkiliye ve defalarca anlatmak zorunda bırakıldığını da ifade ederek, “İlgili kurumlar arasındaki koordinasyon eksikliği kadınlara ayrı bir mağduriyet yaşatıyor” dedi.
ADLİ YARDIM VERİLMİYOR… YOKSUL KADINLAR MAĞDUR 
Aile Yasası’nda yer alan “adli yardımın” uygulamada olmadığını da kaydeden Nazlı, “Adli yardım alamayan özellikle yoksul kadınlar kendilerine şiddet uygulayan kimseler aleyhine mahkemeden uzaklaştırma emri alamıyor” ifadelerine yer verdi.
“POLİSİN GÖREVİ ARABULUCUK DEĞİL”
Nazlı, kadına yönelik şiddet konusunda polisin görevinin arabuluculuk olmadığını da vurgulayarak, “Polis, şikayetçinin gözünü mahkeme süreciyle korkutmamalı, tavırlarıyla şikayetçiyi yıldırmamalı” dedi.
Cansu Nazlı, örgütlerin ve sendikaların 8 maddelik taleplerini ise şöyle sıraladı:
“1. Şiddete uğrayan kadınların güvenle barınabilecekleri Sığınma Evlerinin her ilçede yapılması için gerekli altyapının oluşturulması.
2. ALO 183 Sosyal Hizmetler Dairesi Kadına Şiddet ve Çocuk İstismarı İhbar Hattı ve Panik Butonu uygulamasının etkin hizmet verilebilmesi için ilgili daireye daha fazla bütçe ayrılması, istihdam yapılması.
3. Her bölgede şiddet önleme merkezlerinin faaliyete geçmesi.
4. Aile Yasası’nda yer alan adli yardım uygulamasının hayata bulması.
5. Şiddet nedeniyle polise başvuran kadınların kendini güvende hissetmesinin sağlanması, şikayetin etkin şekilde soruşturulması. 
6.Kadına yönelik şiddetle ilgili vakalara bakacak sağlık görevlisi ve polis gibi personelin hizmet içi eğitimle bilinçlendirilmesi.
7. Kadına yönelik şiddetle ilgili veri tabanı oluşturulması. Sadece polis ve sosyal hizmetler nezdinde değil, hastanelerde de düzenli kayıt tutulması. Bu kapsamda istatistik oluşturulması.
 8.Okullarda toplumsal cinsiyet eşitliği, cinsel sağlık, üreme sağlığı konularında eğitim verilmesi için müfredat çalışma yapılmalısı.”

Editör: TE Bilisim