Katıldığı bir televizyon programında Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün asgari ücretin 2 bin TL’nin üzerinde olması için bir çalışma yapıldığını duyurması, ayrıca “İşveren biraz rahatsız olabilir ama bunu halkı düşünerek yapacağız” demesi büyük bir talihsizliktir. Ülkemizde asgari ücret, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda kamu, işveren ve işçi temsilcilerinin katılımıyla belirlenmektedir. Bu komisyon çalışmalarına yeni başlamışken ve ülkemizde son asgari ücret değişikliği 6 ay önce yapılmışken, bir önceki artış oranın iki katı kadar yeni bir artış yapılacağının Başbakan tarafından söylenmesi, konunun ekonomik veriler yerine popülist yaklaşımlarla ele alındığını göstermektedir. Devletin kendi açıkladığı hayat pahalılığı oranının iki kat üzerinde olan böylesi bir artış, zaten zor ekonomik şartlarda ve bozuk piyasa koşullarında hayatta kalmaya çalışan binlerce işletmeyi ağır bir yükün altına koyacaktır. Asgari ücretteki artışın, diğer maaşlara yansıyacağı, devletin tahsil ettiği bazı harç ve cezanın da asgari ücrete endeksli olduğu düşünüldüğünde asıl zor durumda kalacak olanın binlerce küçük işletme olacağı çok net görülecektir. Konunun ekonomik boyutu bir yana, Sayın Başbakan’ın “işveren biraz rahatsız olabilir ama bunu halkı düşünerek yapacağız” ifadesi her ölçekte binlerce işletmeyi, iş kurmaya çalışan genç girişimcileri, tüm fertlerinin içinde çalıştığı sayısız aile şirketini ve esnafı halktan saymadığı anlamını çıkarması sebebiyle kabul edilebilir değildir. Ekonominin dinamiklerini gözetmeyen yaklaşımlar ekonomik geleceğimiz üzerindeki en büyük tehlikedir. Asgari ücret, özel sektörde uygulanan genel bir ücret olarak değerlendirilmemelidir. Asgari ücret yoğunlukla işe yeni başlayan, iş tecrübesi olmayan çalışanlar için taban ücret olarak uygulanmakta, nitelikli ve tecrübeli çalışanlar bu taban ücretin üzerinde maaş almaktadır. Ülkemiz, milli gelire oranla en yüksek asgari ücrete sahip ülkeler arasında yer almaktadır. Dolayısıyla asgari ücret bilimsel veri ve yaklaşımlar temelinde belirlenmelidir.

Editör: TE Bilisim