Bir süre Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu’nun özel temsilciliğini de yapan “Toparlanıyoruz Hareketi” başkanı Kudret Özersay Kathimerini isimli haftalık gazeteye verdiği mülakatta, Güney Kıbrıs’ta yapılacak başkanlık seçimlerinin hemen ardından Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik yeni bir çifte prosedür başlamasını önerdi.

Gazete Özersay’la yaptığı geniş mülakatı okurlarına “Seçimlerden Sonra Yeni, Çifte Prosedür... ‘Kapsamlı Çözüm İçin Genişletilmiş Müzakereler ve Buna Paralel Olarak Ekonomi, Ticaret, Enerji, v.b. Konularda İşbirliğine Yönelik Müzakereler’” başlığıyla aktardı.

Özersay’ın Kıbrıs sorununun çözüm müzakerelerine paralel olarak iki toplumun ekonomi, ticaret, enerji, v.b. konularda işbirliğine yönelik paralel müzakereler önerdiğini belirten gazete, bunun yanında iki tarafın, Kıbrıs’ın doğal zenginliğinin değerlendirilmesi konusunda da işbirliği yapmasını teklif ettiğini yazdı.

Habere göre Kıbrıs sorununda çıkmaza; Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın son Greentree görüşmesinden döndükten sonra Rum yönetimi başkanlığına yeniden talip olmayacağını açıklamasıyla girildiği görüşünü ortaya koyan Özersay özetle şunları söyledi:

“Yeni dönemde müzakerelerin ancak iki tarafın Kıbrıs’taki fiili durumun kabul edilemez olduğu konusunda uzlaşması halinde hızlanabileceğini vurguluyorum. Son dönemde durumu değiştiren bazı önemli gelişmeler cereyan etti.

Öncelikle Kıbrıs enerji kaynakları alanında Kıbrıslı Rumların tek yanlı inisiyatif alma olanağına sahip olmadıklarını anladık. Uluslararası unsur yataklardan faydalanılmasının Kıbrıslı Türklerin iradesine bağlı olduğunu anladı. Yeni dönemde enerji yataklarından faydalanılması Türkiye’nin de işbirliğine bağlıdır.

İkinci bir gelişme, Kıbrıs AB dönem başkanlığının Kıbrıs Rum tarafının, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin Türkiye’ye karşı bir ‘baskı unsuru’ olamayacağını anlamasına yardımcı olmuş olmasıdır. Türkiye AB bazı müzakere başlıklarının açılmasına karşılık AB’nin veya Kıbrıs Rum tarafının çeşitli taleplerine boyun eğmesinin söz konusu olmadığını açıkça ortaya koydu.

Üçüncüsü, son dönemde Kıbrıs Rum tarafının, ekonomik krizle birlikte, on yıllardır Kıbrıs’ta hâkim olan siyasi anomalinin kalıcılaşmasının, çıkarına olmadığını anlamış olmasıdır. Son olarak, Mari’deki patlama bize Kıbrıs Rum tarafının sistemli bir siyasi krizle karşı karşıya bulunduğunu gösterdi. Kıbrıs, ekonomik krize dönüşen bir siyasi idari-yönetim kriziyle boğuşuyor. Aynı kriz varlığını Kıbrıs Türk tarafında da hissettirdi.

“YENİ DÖNEM”

Yeni dönemde Kıbrıslı Türklerin ve Rumların siyasi sistemlerini değiştirmeleri gerekiyor. Bu talepleri Kıbrıs sorununun çözüm iradesiyle ilişkilendirmeyi başarabilirsek Kıbrıs sorununa çözüm yolunu açabiliriz.

Kıbrıs sorununun çözümünde yeni bir prosedüre ihtiyacımız var. İki bacağı olacak yeni bir prosedür öneriyorum. İki paralel prosedüre ihtiyacımız var. Biri diğerini gölgelememeli ve zehirlememeli. Bugüne kadar genişletilmiş müzakereler ve iki tarafın; Kıbrıslı Türklerin izolasyonlarının kaldırılması ve Türk limanlarının Kıbrıs Rum tarafına açılması konusundaki çatışmasını yaşadık. Taraflar birbirlerini suçladı ve müzakereler çıkmaza sürüklendi.

Yeni dönemde iki paralel hedef üzerinde odaklanmamız gerekir. Bir yandan kapsamlı çözüm için genişletilmiş müzakereler, bir yandan da iki toplum arasında ekonomi, ticaret, enerji, turizm ve iletişim alanlarında işbirliği sağlanmasını hedefleyen müzakerelere başlamalıyız. Öte yandan, kısa süre önce ilk kez sizin gazeteniz aracılığıyla söylediklerimi tekrarlamak isterim: Yeni dönemde mevcut parametrelerin (BM) dışına çıkmamız ve uzlaşmacı müzakereler için uygun zemini yaratmamız gerek. ‘Kutudan dışarı’ çıkma olanağımız olmalı. Birbirimize bazı somut sorular yöneltme olanağımız olmalı. Toprakta bir miktar esneklik gösterebilir miyim? Bu esnekliğe karşılık olarak senden egemenlik alanında farklı bir şey bekleyebilir miyim?

“ELEKTRİKTE OLDUĞU GİBİ LİMANLAR SORUNU KKTC TANINMADAN VE RUM TARAFI TÜRKİYE TARAFINDAN TANINMADAN ÇÖZÜLEBİLİR”

Bütün Doğu Akdeniz’de iki tarafın müşterek çıkarlarının araştırılmasını öneriyorum. İki taraf, siyasi tezleriyle ilgili kaygıları olmadan yeni prosedüre odaklanmalı. Mesela yakın zamanda Kıbrıs Rum tarafı Kıbrıs Türk tarafından elektrik enerjisi satın aldı ve bu gelişme KKTC’nin siyasi tanınmasına damgasını vurmadı. Aynı formülü limanlar örneğinde de uygulayabiliriz. Limanlar sorunu KKTC tanınmadan ve Kıbrıs Rum tarafı Türkiye tarafından (Kıbrıs Cumhuriyeti olarak) tanınmadan çözülebilir.

Kıbrıs’ta enerji yatakları keşfettik. Ancak bu yataklardan faydalanılmasına Türkiye’nin de müdahil olması gerekir. Kıbrıs doğalgazını Türkiye’ye satamaz mı? Kıbrıs doğalgazı Türkiye’nin İran’a enerji bağımlılığını azaltamaz mı? Bu gelişme Batı’yı memnun etmez mi? Kıbrıslı Türklerin rızası olmadan enerji rezervlerinin kullanılması mümkün mü?”

“HRİSTOFYAS DUYARLI, DUYGUSAL BİR LİDER, YENİ LİDERİN GERÇEKÇİ OLMASINI DİLİYORUM”

Kathimerini’nin, Rum başkanlık seçimleriyle ilgili sorularına karşılık, Rum yönetimi yeni başkanının duygusal olmaması, gerçekçi ve liderlik iradesine sahip olması gerektiği görüşünü belirten Özersay “Sayın Hristofyas ile iyi kişisel ilişkilerim var, şahsiyetine saygı duyuyorum. Ancak Sayın Hristofyas aşırı duyarlı, duygusal bir lider, toplumu tarafından kendisine yapılan her eleştiriye cevap vermeye çalıştı. Yeni liderin bu yanlışı tekrarlamamasını ve gerçekçi olmasını diliyorum” dedi.

Özersay, Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın Kıbrıs müzakerelerindeki en büyük yanlışının ne olduğuna ilişkin görüşü sorulduğunda ise şu cevabı verdi:

“Mehmet Ali Talat gibi Hristofyas da müzakerelerin Kıbrıs aidiyetinin devamında ısrar etti. Bu şekilde BM’de izole oldular. Şahsen, Kıbrıs sorununun çözümünü Kıbrıslıların elde etmesi gerektiğine inanıyorum. Ancak müzakerelere yabancı unsurların da katılmasını ihtimal dışı bırakmamalıyız. Sayın Anastasiadis’in gerçekçi olduğuna inanıyorum. Siyasi müttefiklerinin pragmatist liderliğini gölgelememesini diliyorum.”
Editör: TE Bilisim