Kıbrıs Rum lideri Anastasiades’in Moskova ziyareti esnasında Rusya Federasyonu ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında askeri alan da dahil olmak üzere, enerji, ekonomi ve çeşitli diğer alanlarda bir dizi anlaşmanın imzalandığı açıklanmıştır. Hatta, Kıbrıslı Rum yetkililer, geniş bir alanı kapsayan bu anlaşmaların, Rusya Federasyonu– Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ilişkilerini yeni bir düzeye taşıdığından bahsetmektedir.

Öncelikle, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs’ın tümü adına söz söyleme, girişim ve faaliyetlerde bulunma ve anlaşma imzalama hak ve yetkisinin bulunmadığını vurgulamak isteriz. Dolayısıyla, bu anlaşmaların KKTC veya Kıbrıs’ın bütünü açısından herhangi bir geçerlilik veya bağlayıcılığı olması söz konusu değildir. Diğer yandan, tek taraflı olarak imzaladığı bu anlaşmalarla, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, kendi yetki sınırlarını aşmakla kalmamış, aynı zamanda Ada üzerindeki hassas dengeleri de hiçe saymıştır. Bilindiği gibi, bu dengelere temel teşkil eden 1960 Antlaşmaları, Kıbrıs adası üzerinde sadece üç ülkenin askeri varlık bulundurabileceğini belirtmektedir ki bunlar üç garantör ülke, Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallıktır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin imzaladığı açıklanan anlaşmalar veya açıklanmamış olabilecek diğer anlaşmalarla Rusya Federasyonu’na ne gibi askeri kolaylıklar sağladığını tam olarak bilmiyoruz. Ancak, iki ülkenin bu tür bir angajmana girmiş olmasının bahse konu 1960 Antlaşmaları’nın amaç ve ruhuna ters düştüğü açıktır.

Zamanlama açısından ise, imzalanan bu anlaşmaların Rum tarafının keyfi bir şekilde görüşme masasından kalkmasıyla sekteye uğrayan müzakereler sürecini yeniden başlatma çabalarının sürdüğü bir döneme rastlaması, onların her iki tarafın özgür iradesine dayalı, karşılıklı kabul edilebilir bir çözüm mantalitesinden ne kadar uzak olduğunun bir göstergesidir.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile bu tür anlaşmaları yapan ülkeler ise bilmelidirler ki, bu tür faaliyetler Kıbrıs Rum tarafının uzlaşmazlığını artırmakta, onları Ada’nın eşit iki sahibinden biri olan Kıbrıs Türk halkına karşı daha da dayatmacı, hegemonyacı bir tutum izlemesine neden olmakta, uzlaşı çabalarına zarar vermektedir. Bu bağlamda, bir Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi ve uluslararası alanda önemli bir aktör olan Rusya Federasyonu’nun Kıbrıs’taki iki eşit tarafa karşı daha dengeli davranmasını ve bu konudaki uluslararası sorumluluklarının bilinci içinde hareket etmesini ümit ediyoruz. Kıbrıs Rum tarafını, tüm uzlaşmazlığına rağmen, tek yanlı üyelikle ödüllendiren Avrupa Birliği’nin ise bunun ne kadar hatalı bir karar olduğunu bir kez daha idrak edip, Nisan 2004’te aldığı karar uyarınca Kıbrıs Türk halkına karşı yaptığı vaatlerle ahlaki sorumluluklarını yerine getirmeye davet ederiz.

Editör: TE Bilisim