Girne Amerikan Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde yeni akademik yıl ile başlayan “bir sinema”
heyecanı, “bir sinema adamı”nın fakülteye getirdiği heyecan ile yoğuruluyor.
Kıbrıs asıllı yönetmen Derviş Zaim, yaşamının sinemaya ayrılmış zamanından artırdığı süreçten bir
bölümünü, kendi deyimi ile “karşılıklı öğreniyoruz; öğrenmek, öğretmek iki taraflıdır” düşünce ve
duyguları ile “öğreti” ye ayırıyor.
2016-2017 Akademik Yılı’nda, GAÜ İletişim Fakültesi Öğretim Kadrosu’na katılan, çok moda tabir
ile “ödüllü yönetmen”, özelde doğduğu topraklara, Kıbrıs’a, yine kendi deyimiyle “bir nefer” kadar
ya da bir o kadar da gönüllü yapıyor bu “öğretme” meselesini. Zaim, konu filmsel meselelere gelince; “ o meselesini” de şöyle anlatıyor; “Her zamanki gibi öğrencilerin heyecanını gördük, bu
heyecanı paylaşıyor olmanın mutluluğu içindeyim. Elimizden geldiğince, karşılıklı öğrenmeye
çalışıyoruz. Öğrenmek ve öğretmek her zaman iki taraflıdır, buna inanırım. GAÜ'de ders
vermeye başlamaktan dolayı da mutluyum. İletişim, sinema, televizyon konularında ders
vermeye gayret ediyoruz. Bu konular aslında, günümüzün olmazsa olmazları arasında. Ne
yaparsanız yapın, eğer kendinizi ifade edemezseniz, size ait temsil biçimlerinin farkına
varmazsanız, ‘dünya’ sizi bir yere doğru mahkum ediyor ve ne yazık ki çok da olumlu
olamayacak koşullar altında, hayatınızı idame ettiriyorsunuz. Bu da ruhen zenginleşmenizi
engelliyor. İletişim fakülteleri, sinema televizyon bölümleri de bu amaç doğrultusunda varlar.
Ben de, şahsım adına; bunun bir neferi olarak, burada, Kıbrıs'a ve GAÜ'ye yardımcı olmaya
gayret ediyorum.
“PRATİK İLE TEORİ BİRARADA GİTMEZSE, ÇOK İYİ KAMERA KULLANAN VEYA ÇOK
İYİ KURGU YAPAN, AMA “ZIRCAHİL” BİR SÜRÜ İNSAN İLE KARŞILAŞIRIZ” “Ne kadar Pratik yaparlarsa o kadar iyi, ancak pratiği fetişleştirmemek lazım. Bazı
üniversiteler bazı hocalar, bazı öğrenciler ve çoğunlukla aslında öğrenciler pratiği çok aşırı
önemserler, ben de önemsiyorum pratiği, pratiğe yönelik dersler de veriyorum. Mesela, derslerimin sonunda film yapmalarını da istiyorum. Ancak, pratik ile birlikte teorinin de
gitmesi lazım. Aksi takdirde, çok iyi kamera kullanan, çok iyi kurgu yapan, ama zırcahil olan
bir sürü insanla karşı karşıya kalırız. Bunun da, son derece vahim sonuçları olur. Pratik ile
teorinin beraber gitmesi gerekir. Birinin ötekini geçmemesi lazımdır. Birinin ötekine, hep destek
olması lazım. Bunu başarmak çok zordur, böyle bir modelin başarılı olacağını düşünüyorum.
Naçizane yapmaya gayret ettiğim şeylerden birisi de bu.” Öğrencilerden, ümitsiz olmamak gerektiğini anlatan, öğrenciyi umutsuzlık kategorileri içerisinde
değerlendirmenin, her zaman beklenmemesi gerektiğini de ısrar ile söyleyen Derviş Zaim; “Eskisi
gibi analiz etme , süreçleri devam ettirme, o süreçlerden sonuç çıkarma zihin yapısı, artık
olmuyor. Ama kategorik olarak, öğrencilerin böyle şeyler oluyor olsa bile, birşeyler
yapamayacakları anlamına gelmez. Aslolan, sistemi kurmak ve sistemi insan odaklı yapmak,
çevre ile etkileşim halinde bir sistem kurmaya çalışmak, açık bir sistem yapmaya çalışmaktır.
Bu yapıldığı zaman, bunun olumlu sonuçları er ya da geç çıkacaktır. Hemen beklememek lazım.
Benim eğitim tecrübemin bana öğrettiği birşey var. Bazen öğrenciler, sizden birşey öğrenirler
ancak, öğrendiklerinin farkında da değildirler. Dönem sonunda, birşey öğrenmediklerini
düşünebilirler, ancak sizin söylediğiniz bir cümle; 3-5 yıl sonra, öyle bir kafalarına oturur ki, onu hatırlamalarına neden olacak bir olay yaşarlar. Öğrenim, böyle birşeydir. Ektikleriniz, yavaş yavaş filizlenmeye başlar. Hemen, yarın sonuç beklememek lazım.” şeklindeki cümleleri de
dikkat ile ilave ediyor.
VE “RÜYA”
Son filmi “rüya”dan bir kaç cümlesi de var Zaim’in; “Rüya, şu anda Türkiye'de salonlarda
gösteriliyor. Kasım ayının sonlarına doğru, 24 Kasım civarlarında, Kıbrıs Sinemaları’nda da
gösterime girecek. Dolayısıyla, seyircilerimizi, halkımızı Rüya filmini izlemeye davet ediyoruz.
Rüya; bir mimar kızın, etrafında gelişen olaylara karşı verdiği reaksiyonları konu edinen bir
film. Benim, genellikle yararlanma amacıyla sorduğum sorulara da cevap veriyor. Dolayısıyla, aslında günümüzün yakıcı sorunlarından bir tanesi. Çünkü insanlık, hem konut adını
verdiğimiz şeyi, kendisine yakışan bir biçimde ele almak durumunda. Bunun yanında, doğa ile
çok fazla itişip kakışmadan bir çerçeve oluşturmak zorunda. Bunu, konu edindiğimiz bir film, dolayısıyla, Kıbrıs seyircisinin de dikkatini çekeceğini düşünüyorum.”
Editör: TE Bilisim