Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ‘3’ncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Rum tarafının sinsice istediğini alma yolunda ilerlediğine” dikkati çekti ve “ bizim taraf pembe rüyalar görüyor. Artık yeter” dedi. Derviş Eroğlu, Millyet gazetesinin sorularını yanıtlarken, “ Türkiye’nin etkin ve filli garantisinden, gerektiğinde Kıbrıs’a müdahale hakkından taviz verilemeyeceğini” de vurguladı. Eroğlu görüşmeler nasıl gidiyor şeklindeki bir soruya şu yanıtı verdi: “ Olağanüstü bir şey görmüyorum. Rum tarafının tutumu aynı. Niyetleri de değişmedi. Bütün amaçları kaybettiklerine inandıklarını geri almak ve Türkiye ile Kıbrıs Türkü’nün bağlarını tamamen koparmaktır. Anastasiades’in bir açıklamasına dikkatinizi çekmek istiyorum; Ne diyor Rum lider.’ İki tarafın da kaybetmeyeceği bir çözüm istiyorum’ diyor. Çok sinsice söylenmiş bir cümledir bu. Rum tarafına göre 1974’te kaybeden kendileridir. Bizi kaybeden olarak değil, Türkiye sayesinde Rumları kaybettiren olarak görüyorlar. E, peki Rumların kaybetmemesi için ne olacak? Rumlar kaybettiklerini geri alacak....Yani 1974 öncesine dönüş.Rum tarafının Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini ortadan kaldırmayı istediği net.

AKINCI’YA SORULAR

3’ncü Cumhurbaşkanı Eroğlu, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın garantiler konusundaki tutumunu da eleştirdi ve şunları kaydetti: “ Ben burada Sayın Akıncı’ya soruyorum: Sözcünüz ‘ Türkiye’nin garantisi tabu değildir’ derken ne demek istedi. Mademki, Kıbrıs Türk Halkı’nın güvenliğine önem veriyorsunuz açıkça yanıtlayınız. ‘Garantiler tabu değil’ demek Türkiye’nin Kıbrıs’taki askeri varlığı devam etmeyecek mi demektir? Türkiye Kıbrıs Türkleri’nin sosyoekonomik yaşamı, güvenliği bir saldırıya uğradığında askeri müdahalede bulunamayacak mı demektir? Sizin adınıza, Rum tarafına bunlar mı demek istendi? Ayrıca sizin vasıtanızla, Rum tarafının Kıbrıs konusunu BM parametlerinde bir çözümden çıkarıp AB şemsiyesi altında AB’nin var olan muktesebatına uygun bir çözüme yönlendirmesine, varılacak anlaşmanın AB’nin birincil hukuku olmasına karşı çıkmasına yeterince tepki gösterilmemesini sorgulamak istiyorum. Derviş Eroğlu “ mülkiyette kriterlerde ve mevcut kullanıcı tanımında anlaşmadan taşınmaz malın 1974 öncesi sahibine öncelik verilmesini de Kıbrıs Türkü ve tabii ki sonuçta Türkiye için de son derece tehlikeli bulduğumu” da ifade etti istiyorum.

TUTANAKLAR KONUSU

Eroğlu görüşme tutanaklarının kendisine ulaştırılıp ulaştırılmadığının sorulması üzerine ise “ gelmiyor, oysa ben Sayın Talat’a gönderiyordum.”dedi.Derviş Eroğlu, “ görüşme tutanaklarında yer alan bilgilerin yeterli olduğunu düşünüyor musunuz” şeklindeki bir soruyu ise şöyle yanıtladı: “ Ben Başbakan Sayın Talat Cumhurbaşkanıyken gelen tutanakları yeterli bulmuyordum. Rum lider Hristosfyas’la 3­4 saat baş başa görüşme yapılıyor ancak tutanaklara 5 dakikada okunacak kadar bilgi konuluyordu. Elde ettiğim bilgilere göre şu anda da benzer bir durum var. Oysa ben hiç Rum liderlerle yanımda tutanak tutacak bir görevlimiz olmadan görüşme yapmadım. Ne görüştüm ve konuştuysam da hepsini tutanaklara yansıttım.” 3’ncü Cumhurbaşkanı Eroğlu, sürecin iyi değerlendirilmesi için BM ve Güney Kıbrıs’ın tutanaklarında ne yazıldığının okunmasının gerekip gerekmediğine ilişkin bir soru üzerine ise, “ bunun çok ilginç bir nokta olduğunu belirtti ve şunları söyledi: “Görüşme süreçleri için en tehlikeli olan sizin konuşulanları veya kavramları başka, karşınızdakilerin başka içerikte değerlendirmesidir. Diplomaside ‘olumlu muğlaklık’ diye bir kavram var.Özellikle yabancılar ve BM bunu çok kullanıyor ki masa bozulmasın ve işler yolunda görülsün diye ama bana göre ilerisi için çok tehlikeli. Neden? Çünkü gün gelir taraflar yazılanlardan farklı anlam çıkarır ve çatışma olur...

GARANTİLERDEN TAVİZ VERMEK ÖLÜMCÜLDÜR

Eroğlu, bir başka soru üzerine de , yapılacak her hatanın önemli olduğunu ancak Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden geri adm atmanın Kıbrıs Türkü içn intihar girişimi anlamına geleceğini vurguladı. Devir Eroğlu devamla şöyle konuştu: “Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi Türk tarafı için tabu olmalıdır. Tartışılmazdır. Bunu istemeyenlerin barışın devamını istediklerinden şüphe edilmelidir. Kıbrıs’ta barış varsa, Kıbrıs 1974’ten bu yana iki toplumun sıcak çatışmasına sahne olmamışsa bu Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devam etmesindendir. Yapılacak her hata önemlidir ama Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden geri adım atmak Kıbrıs Türkü için intihar girişimi anlamına gelir.

ANASTASİADES İYİ NİYETLİ DEĞİLDİR

3’ncü Cumhurbaşkanı Rum lider Anastasiades’in açıklamaları ile ilgili bir soruyu ise şöyle yanıtladı: “Anastasiades’in açıklamaları bana iyi niyetli ve Kıbrıs’ta var olan gerçeklere dayalı barış, huzur, güvenlik ve refah dolu bir geleceğe doğru gidilmekte olduğunu göstermiyor. Anastasiades, hidrokarbon yatakları konusunda bildiğini okuyor, yeni bağlantılar kuruyor, bağlantılarını geliştiriyor, anlaşmalar yapıyor ama cevap veren yok. Dönüşümlü başkanlığı kabul etmiyor ama yeterli yanıt yok. Mülkiyet ve toprak konusunda bizim tarafın iyi bir ekip kuramamasından da yararlanarak istediğini sinsice alma yolunda ilerliyor ama hala bizim taraf pembe rüyalar görüyor. İki kesimliliği bozmaya çalışıyor ama dur diyen yok. Anastasiades bana göre kendi halkının haklarını bizi hiç düşünmeden korumakta gayet başarılı gidiyor.

SUSKUN KALMAK YANLIŞ

3’ncü Cumhurbaşkanı Eroğlu, Rum tarafında yapılan açıklamalar karşısında Türk tarafından yeterince cevap verilip verilmediğinin sorulması üzerine ise “güya atmosferi bozmamak için, karşılıklı suçlama oyununa girmemek ve Rum tarafında seçimler olduğu için anlayışlı olmak gerektiğinden dolayı Rum açıklamaları karşısında sessiz kalıyorlar ama bana göre doğru yapmıyorlar” diye konuştu. Eroğlu sözlerine devamla şunları kaydetti: “” Rumların seçim zamanı geldiği için farklı konuştukları doğru değildir. Dün ne söylüyorlarsa bugün de onu süylüyorlar. Dünden daha iştahlı bir şekilde bizden ölümcül tavizler koparmak için canla başla çalışıyorlar. Rum bizim yaşamsal, sosyoekonomik yaşantımız, güvenliğimiz,siyasi eşitliğimizle ilgili neyi kabul etti? Hiç bir şeyi kabul etmediler. Halkı aldatmak ya da sorunları halının altına süpürmek yapılabilecek en büyük hatadır. Artık yeter. Herkes süreçte ne olup bittiğini günü gününe bilmeli, gelişmeler ne Rumlardan ne de halkımızdan gizlenmemeli. Onların da nabzı tutularak değişiklikler yapılmalı,ilerlenmeli ya da gerilenmeli. Aksi takdirde oldu bitti ile bir noktaya gelinmeye çalışılır ve öyle bir anlaşma, herkes içeriğini kendine göre yontmaya ve yorumlamaya çalışacağından barış değil çatışma getirir.”

HÜKÜMET ASLINDA SU OLAYI İLE BİTTİ

Derviş Eroğlu son gelişmeler ışığında hükümetin gidişatını nasıl bulduğuna ilişkin bir soruyu ise şöyle yanıtladı: “Ben ülkede hangi hükümet görevde ise başarılı olmasını isterim çünkü halkımız hizmet bekliyor . Ama durum ortada. Vatandaşa konuşursanız vereceği yanıt olumsuzdur. Vatandaş gibi ben de durumdan pek memnun değilim. Su olayı hükümeti aslında bitirdi, Kırık testi bütün olmaz. Zaten UBP’nin, CTP’nin dayattığı koşullarda koalisyona girişini kurultaya bağlayanlar varken bir de bu son gelişmelerin ortaya çıkması iyi olmadı. Neyse....İnşallah kırılan testiyi mucizevi bir çalışma ile bütün yaparlar ve halka söz verdikleri ama henüz yapamadıkları reformları, icraatları yerine getirirler. Ben UBP’ye ömrümün çok büyük kısmını verdim. 24 yıla yakın Genel Başkanlık yaptım.1976’dan 2010 yılına kadar kesintisiz 34 yıl Meclis’te UBP milletvekili olarak çalıştım.Bunun bana yüklediği bir görev olduğunan inanıyorum ve samimi düşüncelerimi, hiç bir hesap kitap içine girmeden kamu oyumuzla paylaşıyorum ama bazıları yanlış yere çekmeye çalışıyor. Önemli değil. Önemli olan KKTC, Halkımız ve UBP’dir. UBP KKTC’nin varlığı, geleceği, Halkın güvenliği ve refahı için çok önemli bir misyon üstenmiştir.UBP yanlış yaparsa ülke , Devlet sıkıntı yaşar. O nedenle sorumluluk duygusu ile uyarıyorum.

UBP’NİN DURUMU

Eroğlu, ‘ UBP’nin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz” şeklindeki bir başka soruyu ise şöyle yanıtladı: “İyi olduğunu söyleyemem. Bana gelen, arayan UBP’liler de iyi olmadığını söylüyor.Parti tarihinde ilk kez ikinci parti konumunda hükümete girdi. Umarım bu alışkanlık yapmaz. UBP, Başbakanlık görevini üstlenen, birinci parti olan lokomotif partidir. Vagon olmamalıdır. UBP’nin gidişatından memnun olan duymadım ama ihtiyatlı olmak durumundayım. 2012’de de herkes bana gelip gidişattan yakınıyordu ama o en fazla şikayet edenler gün geldi beni ortada bıraktı. Neyse canları sağolsun. Benim kimseden şikayetim yok, kimseye bir kırgınlığım da yok. Ama şunu vurgulamak zorundayım; Siyaset yaparken halkı sevmek, saymak, insanlarımız arasında ayrım yapmamak, çok çalışmak, projelere, işini yapabilecek kadrolara değer vermek, kindar olmamak, sürekli olarak sizden olmayan, sizin gibi düşünmeyenleri cezalandırmak, dışlamak anlayışı içinde olmamanız, vefalı, kararlı, samimi davranmanız lazım. Bunların dışına çıkarsanız halk ve arkadaşlarınız fark eder ve sizin siyasi yaşamınız uzun olmaz. Çıktığınız yerden çok çabuk düşersiniz. Hani bir söz var ‘ yola çıktıklarınızı, yolda bulduklarınızla değiştirirseniz hem dostlarınızı, hem yolunuzu kaybedersiniz’ diye o sözü de hep akılda tutmak lazımdır...
Editör: TE Bilisim