Özellikle 2011 yılından beridir Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tek taraflı olarak ada çevresindeki kaynakların
araştırılması, çıkarılması ve işletilmesine yönelik faaliyetler ne yazık ki uzun zamandır Kıbrıs Sorununa bir
çözüm bulma girişimlerini sekteye uğratmaktadır. Uzun diplomatik çabalar sonrasında 11 Şubat 2014 ortak
açıklaması ile başlayan müzakere süreci, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından başlatılan yeni bir sondaj
sürecine binaen Kıbrıs Türk tarafı adına sismik araştırma yapmak için yayınlanan NAVTEX ile tekrardan
sekteye uğramış ve donma aşamasına gelmiştir. Doğal gaz meselesinde Kıbrıs Türk tarafının tavrı
mütekabiliyet esasına dayalı olarak şekillenmektedir ve atılan adımlar güneyin attığı adımlara tepki şeklinde
gündeme gelmektedir.
CTP‐BG iktidara gelir gelmez gerek ada içinde gerekse uluslararası alanda bir dizi yoğun girişimler başlatarak
sorunun üzerine gitmiş ve müzakerelerin yeniden başlaması için aktif bir politika yürütmüştür. Bu girişimler
sonucunda Rum Lider ön şartlarını geri çekmek ve dengeli bir ortak açıklama metnini kabul ederek
müzakere masasına oturacağını açıklamak durumuna gelmiştir. Bahse konu ortak açıklama metni artık
kamuoyunun çok iyi bildiği üzere CTP‐BG’nin devreye girmesi ve bunun müzakerelerini çeşitli taraflarla fiilen
yürütmesi sayesinde oluşmuştur. Maalesef Cumhurbaşkanı ve o dönemki müzakere heyeti bu konuda
gereken iradeyi zamanında ortaya koymamış ve Rum liderin maksimalist taleplerine karşı pozisyon kağıdı
sunmanın ötesine geçilmemiştir. Bu durum müzakerelerin fiilen çökmesini de beraberinde getirmiştir.
Mesele doğal gaz arama meselesi olduğu kadar siyasi güç ve egemenlik paylaşımı meselesidir. Ada
çevresinde olan doğal kaynaklara ilişkin esas hedef, bu kaynakların Kıbrıs Sorununda çözüme hizmet
edebilecek şekilde kullanılması ve bölgesel barış çabalarına hizmet edebilecek nitelikte olmalıdır. Ancak
mevcut liderin yanlışları Kıbrıslı Türklerin süreç içerisinde daha da izole olma riskini artırmaktadır.
Bu bağlamda ada açıklarında doğal gaz arama, çıkarma, işletme ve kullanım konularının birbirinden ayrılarak
ele alınıp meselenin barışma sürecine katkı sağlar bir hale getirilmesi için hem Türkiye, hem Kıbrıs Rum
liderliği hem de uluslararası toplum nezdinde baskı oluşturmak için çaba sarf edilmelidir.
Yapılması gereken sınırları zorlayarak hiç durmaksızın çözüm önerileri üretmek ve güney ile etkileşim
halinde olmaktır. Sorunun tırmandırılması yerine iki toplum arasında var olan güven kaybını ortadan
kaldırmaya yönelik adımlar atılmalıdır. Bu doğrultuda, çözüm istencine dair inancından, iyi niyetinden ve iş
bitiriciliğinden şüphe duyulmayacak bir Cumhurbaşkanı ihtiyacı daha da önem kazanmıştır. İki toplum
arasında neredeyse kaybolan güvenin inşasına yönelik açılımların geliştirilmesi, bunların etkin bir şekilde dış
temaslar aracılığı ile dünyaya duyurulması hedefiyle girişimle yapılması gerekmektedir.
CTP bu görevi yerine getirmek için Nisan ayındaki seçimlere tüm gücüyle hazırlanmakta ve yeni dönemde
devralacağı sorumluluk için ekiplerini proje üretmek üzere harekete geçirmiş bulunmaktadır. Hiç kuşkusuz
2015 barış ve çözüm yanlılarının zafer yılı olacaktır!
Kutlay Erk
CTP Genel Sekreteri
09.01.2015
Editör: TE Bilisim