Varış, en sık görülen üst solunum yolu enfeksiyonlarının nezle ve soğuk algınlığı olduğunu ifade ederek, bebekler ve küçük çocuklar, gebeler, özellikle başka hastalıkları da olan ileri yaşlıların grip salgınlarının yaşandığı dönemlerde çok zorunlu kalmadıkları sürece kalabalık ortamlara girmemeleri konusunda uyardı.
Hastalıkların genellikle Eylül ve Nisan ayları arasında daha sık görüldüğünü ifade ederek, hastalıklardan en iyi korunma yollarının sık el yıkanması, bol sıvı tüketilmesi, dengeli beslenme ve kapalı ortamlardan kaçınılması olduğunu kaydetti.
TAK muhabirinin sorularını yanıtlayan Dr. Ahmet Varış, mevsim değişikliklerinin olduğu dönemlerde, soğuk havanın vücut direncini düşürmesi sebebiyle vücudun bağışıklık sisteminin bu mikrobik etkenlerle başa çıkamadığı için enfeksiyonların ortaya çıkabildiğini söyledi.
Burun, yutak ve paranazal sinüslerin üst solunum yolları olarak bilindiğini anlatan Varış, bu sebeple üst solunum yolu enfeksiyonu (ÜSYE) denilince, bu bölgeyi tutan nazofarenjit (soğuk algınlığı), tonsillit (bademcik iltihabı) ve sinüzit gibi enfeksiyonların akla geldiğine işaret etti.
Çocukluk yaş grubunda bu enfeksiyonların seyrinde hiç de azımsanmayacak sıklıkta otitis media (orta kulak iltihabı) görüldüğünden bu başlık altında değerlendirildiğini belirten Varış, ÜSYE’nin anneden geçen antikorların kaybolmasıyla altı aylıktan büyük çocuklarda çok sık görüldüğünü kaydetti.
ÜST SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE YILDA 3-8’E KADAR ÇIKABİLİYOR
Akut üst solunum yolu enfeksiyonlarının özellikle kış aylarında önemli bir işgücü ve zaman kaybı nedeni olduğuna dikkat çeken Varış, “küçük çocuklarda hastaneye başvuruların yarısı ÜSYE nedeniyle olmaktadır. Yetişkin kişilerde yılda 2-4 kez görülebilirken, bu sayı çocukluk döneminde yılda 3-8’e kadar çıkabilmektedir” dedi.
ÜSYE’lerin yüzde 80-90'ında virüslerin etken olduğuna işaret eden Ahmet Varış, bakterilerin ikincil enfeksiyon nedeni olarak klinik tabloyu değiştiren ve ağırlaştıran nedenler olduğuna işaret etti.
EN SIK GÖRÜLEN RAHATSIZLIK NEZLE VE SOĞUK ALGINLIĞI
En sık görülen ÜSYE’lerin nezle ve soğuk algınlığı olduğunu ifade eden Dr. Ahmet Varış, hastalıkların genellikle Eylül ve Nisan ayları arasında daha sık görüldüğünü, ÜSYE’lerin genellikle kapalı ortamlarda hasta kişilerden diğer bireylere bulaştığını söyledi.
Nezle ve soğuk algınlığının burun tıkanıklığı, burun akıntısı, hapşırma, yutma güçlüğü, boğaz ağrısı, vücutta kırıklık, kas ağrıları, eklem ağrıları, baş ağrısı, öksürük gibi şikayetlerle ortaya çıkabildiğini belirten Varış, küçük bebekler burun solunumu yaptıklarından, burun tıkanıklığı nedeniyle beslenmelerinin zorlaştığını, hatta solunum sıkıntısı yaşayabildiklerini kaydetti.
Varış şöyle devam etti:
“Ateş üç gün kadar sürebilir. Büyüklerde ise ateş fazla yükselmez. İlk günden sonra burun akıntısı genellikle koyulaşır. Akut dönem 2-4 gün kadar sürer ve sonra belirtiler kaybolur. Eğer üç günden sonra ateş yine ortaya çıkmışsa sinüzit ve orta kulak iltihabı gibi komplikasyonlar araştırılmalıdır. Ayrıca grip hastalığı soğuk algınlığına göre daha fazla ateşle ve genel durum bozukluğuyla gidebilen bir klinik durumdur.”
GRİP, NEZLE VE SOĞUK ALGINLIĞI TEDAVİSİNDE ANTİBİYOTİK KULLANILMAMALI
Grip, nezle ve soğuk algınlığı gibi viral üst solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde antibiyotiklerin kullanılmaması gerektiğini vurgulayan Varış, viral ÜSYE’lerde hastanın şikayetine yönelik ilaçların kullanılması gerektiğini, tuzlu su ve diğer burun açıcı spreyler, ağrı kesiciler, ateş düşürücü ilaçlar, öksürük şurupları, soğuk algınlığı ilaçları, pastiller ve gargaraların bunlardan sayılabildiğini kaydetti.
Antibiyotikler yani bir başka deyişle anti-bakteriyel ilaçların sadece bakterilerin etken olduğu üst solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılması gerektiğini vurgulayan Varış, “Ancak enfeksiyonların uzun sürmesi ve sinüzit, orta kulak iltihabı veya akciğer hastalığına yol açması gibi durumlarda antibiyotikler kullanılabilir” dedi.
ANTİBİYOTİKLERE KARŞI HIZLI BAKTERİYEL DİRENÇ GELİŞTİ
Gelişigüzel antibiyotik kullanımı ve dünyanın hızla küreselleşmesine bağlı olarak, antibiyotiklere karşı hızlı bakteriyel direnç geliştiğini, uzun araştırmalar sonucunda keşfedilen ilaçların daha birkaç yıl geçmeden kullanılamaz hale geldiğini ifade eden Dr. Ahmet Varış, antibiyotiklerin bilinçsiz kullanımıyla birlikte, bazı ÜSYE etkenlerinin antibiyotiklere direncinin de giderek artış gösterdiğine dikkat çekti.
Dr. Ahmet Varış, ayrıca, belirtilerin birkaç günde düzelmesiyle birlikte antibiyotiğin kesilmesinin de bakteriyel direnç gelişmesine katkıda bulunduğunu anlatarak, akılcı antibiyotik kullanımı ile direnç gelişiminin azaltılabileceğine işaret etti.
GRİP SALGINLARININ YAYGIN OLDUĞU DÖNMDE KALABALIK ORTAMLARDAN KAÇINILMALI
ÜSYE’ler için risk altındaki grupta; bebekler ve küçük çocuklar, gebeler, özellikle başka hastalıkları da olan ileri yaşlılar, vücudun direncini kıran birtakım ilaçları kullanan hastaların yer aldığını belirten Varış, risk grubundaki insanların grip salgınlarının yaşandığı dönemlerde dikkatli olmaları gerektiğini söyledi.
Varış, risk grubundaki kişilerin kalabalık ortamlara girmemeleri ve çocukları, bebekleri çok zorunlu kalmadıkça bu ortamlara sokmamaları gerektiğini vurguladı.
Hastalıklardan en iyi korunma yollarının sık el yıkanması, bol sıvı tüketilmesi, dengeli beslenme ve kapalı ortamlardan kaçınılması olduğunu söyleyen Dr. Ahmet Varış şöyle devam etti:
SIK ENFEKSİYON GEÇİREN KİŞİLER ALERJİLER VE VİTAMİN EKSİKLİKLERİ YÖNÜNDEN ARAŞTIRILMALI
“Çok sık enfeksiyon geçiren hastalar başta alerjiler ve vitamin eksiklikleri yönünden araştırılmalıdır. Ülkemizde yapılan çalışmalarda hem alerji sıklığının fazla olduğu hem de D vitamini eksikliklerinin yaygın olduğu gösterilmiştir. Her iki durumda da üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları daha sık ortaya çıkmaktadır. Vitamin takviyesi, beslenme bozukluğu ve vitamin eksikliği saptanan kişilere önerilmektedir.”
Kulak Burun, Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Dr. Ahmet Varış, bademcik ameliyatı yapılması gerekli durumları ise şöyle sıraladı:
“Üst solunum yolu, bademcik ve geniz eti büyüklüğü nedeniyle tıkanmış ve buna bağlı olarak ‘uyku apnesi’ olarak adlandırılan uykuda solunum durması sorunu varlığında.
Son bir yılda 7 defa veya son 2 yılda her yıl için 5'şer kez veya son 3 yılda her yıl için 3’er defa ya da daha sık ateşli bademcik iltihaplanması geçirilmesi durumunda.
Bademcik absesi gibi komplikasyonlu bademcik enfeksiyonu gelişmişse, bademcik ve geniz eti iltihaplanmasına bağlı olarak sık sık orta kulak iltihabı geçiriyorsa, geniz eti veya bademcikler çocukların beslenmelerine ve solumalarına engel olacak kadar büyümüşse, bademcik kanseri şüphesi varlığında.”
GRİP AŞISI…
Dr. Ahmet Varış, grip aşısı ile ilgili bilgilerin değişiklik gösterebildiğini ifade ederek, genellikle grip aşısının risk grubundaki kişilere önerildiğini söyledi.
Varış bunların, 6 aylıktan büyük, 9 yaşından küçük çocuklar, 65 yaş üstü kişiler, enfeksiyonlar açısından riskli kişiler olan kanser, AIDS hastaları, sağlık personeli, öğretmenler ve kreş çalışanları olduğunu ifade etti.
Grip aşısının, 3 aydan önce hamileler, bebekler, aşı içindeki herhangi bir maddeye alerjisi olanlar için ise kesinlikle önerilmediğini vurgulayan Varış, grip aşısının hastalıkların görülmeye başladığı Eylül ayı başı gibi yapılması gerektiğini kaydetti.
GRİP AŞISI, GRİBİN KOMPLİKASYONLARINI ÖNLEMEK AMACIYLA YAPILIYOR
Dr. Ahmet Varış, yüzlerce çeşit farklı grip virüsü bulunduğunu ve grip aşısının içeriğinin de her sene değiştiğini söyledi.
Her yıl grip aşılarının içeriğinin bir önceki sene en sık görülün virüs tespit edilerek hazırlandığına dikkat çeken Varış, grip aşısının, grip olmayı engellemekten öte gribin komplikasyonlarını önlemek amacıyla yapıldığına işaret etti.
ALERJİ… ÜLKEDE PRATİKTE GÖRÜLME ORANI YÜZDE 40 CİVARINDA
İnsanlarda sık rastlanan alerji konusuna da değinen Varış, “Alerjik rinit (saman nezlesi) burun içini kaplayan mukozanın alerjik nedenli iltihaplanmasına denir. Özellikle alerjik yatkınlığı olan kişilerde daha sık görülür. Çoğunlukla ömür boyu sürer ancak ileri yaşlarda şiddeti azalabilir. En sık görülme nedeni polenler olmakla birlikte herhangi bir alerjen tarafından tetiklenebilir” dedi.
Şikayetlere neden olan alerjenlerden uzak durmanın hem semptomların şiddetini, hem de ilaç kullanma ihtiyacını azaltmak için son derece önemli olduğunu vurgulayan Varış, dünyada yapılan bilimsel çalışmalarda alerji problemi yaşayan insanların yüzde 20 civarında olurken, ülkede ise pratikte alerji görülme oranın yüzde 40 civarında olduğunun söylenebileceğini kaydetti.
Varış, “Ülke şartlarımızdaki kontrolsüz yapılaşma, egzoz dumanları; gıda güvenliğinin gerçek anlamda sağlanamaması hem enfeksiyonların hem de alerjilerin dünya ortalamalarının çok üzerinde görülmesinin temel nedenleri olarak sıralanabilir” dedi.
ALERJİSİ OLAN KİŞİLER NELERE DİKKAT ETMELİ?
Dr. Ahmet Varış, alerji belirtilerine de değinerek, alerjik rinitli hastaların genellikle burun tıkanıklığı, burun akıntısı, hapşırma, kaşıntı, gözlerde kızarıklık ve kaşıntı, öksürük, koku ve tat duyusunda azalma gibi şikayetlerle hekime başvurduklarını kaydetti.
Varış alerjisi olan kişilerin şunlara dikkat etmesi gerektiğini söyledi:
“Tozlu ve polenli ortamlarda bulunmamaları, eğer bulunmak zorunda kalacaklarsa maske kullanmaları. Polenlerin yaygın olduğu mevsim geçişlerinde ve bahar dönemlerinde kapı ve pencerelerin kapalı tutulması. Özellikle klima ve kalorifer gibi havayı kurutan cihazların varlığında mukoza hassasiyeti daha fazla olacağı için evde hava nemlendiricilerinin kullanılması.Evde hayvan ve çiçekli bitki bulundurmaktan kaçınılması. Yaşam alanlarındaki havanın temiz olmasına özen gösterilmesi. Yünlü ve tüylü battaniyeler yerine pamuklu ve sentetik olanların tercih edilmesi. Başta halı olmak üzere toz tutabilecek olan ev eşyalarının kullanılmaması. Sigara içilen ve havanın kirli olduğu ortamlarda bulunulmaması.”

Editör: TE Bilisim