Doğu Akdeniz bölgesinde son yıllarda yaşanan deniz yetki alanları ve doğal gaz arama tartışmaları Türk dış politikasının da önemli gündem maddelerinden birini oluşturdu. Bölgede petrol arayan şirketlerin yaptığı çalışmalar sonucunda bölgede yaklaşık 3 trilyon dolarlık rezerv olduğu tahmini yapıldı.

Bölgede Türkiye ile rekabet halinde olan Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yanında Mısır gibi ekonomik sıkıntılar yaşayan ülkeler bu rezervlerden elde edeceği gelirlerle kısa vadede ciddi kazanımlar elde etmeyi hedefliyor.

Doğu Akdeniz’deki Enerji bölgeleri birçok kısma ayrılıyor. Kıbrıs Adası ile İsrail arasında kalan ve Leviathan havzası olarak adlandırılan bölge, Mısır ile Kıbrıs Adası arasında kalan ve Nil Deltası havzası olarak adlandırılan bölge, Girit Adası’nın Güneydoğusunda kalan ve Heredot Havzası olarak adlandırılan bölge ile Kıbrıs Adasının etrafında yer alan bölgenin başlıca enerji kaynaklarına ev sahipliği yaptığı ifade ediliyor.

BÜYÜK PETROL VE DOĞAL GAZ REZERVLERİ BULUNDU

Araştırmalar sonunda Nil Deltası’nda 1.763 milyar varil elde edilebilir petrol, 6 trilyon metre küp doğal gaz ve 6 milyar varil sıvı gaz olduğu tahmini yapıldı. Bölgede arama gerçekleştiren şirketlerin yaptığı açıklamalarda, Leviathan bölgesinde potansiyel olarak 1.689 milyar varil petrol ve 3 buçuk trilyon metreküp doğalgaz kaynağının bulunduğu ifade edildi. Lübnan’a ait kısımda ise yaklaşık 708 milyar metreküp doğalgaz bulunduğu tahmin edilirken, Afrodit olarak adlandırılan ve Türkiye’yi de yakından ilgilendiren sahada ise, ortalama rezervi 198 milyar metreküp olan doğalgaz yatağı bulundu.

Kıbrıs’ta son olarak 10. parselde arama çalışmalarına devam eden Exxonmobile şirketi 142 ile 227 milyar arasında olduğu tahmin edilen doğal gaz rezervi bulduğunu açıkladı. Şirket başkanı Steve Greenlee, rezerv hakkında, “Yeni keşfedilen bu potansiyel, bölgesel ve küresel pazarlar için bir enerji kaynağı olarak değerlendirilecektir” ifadelerini kullandı.

Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi basınının bölgede yer alan enerji kaynaklarına ilgisi 2001 yılından itibaren atış gösterdi. O tarihte Yunanistan Radyo-TV Kurumu (ERT), "Kıbrıs, Petrol Yatakları için Deniz Dibi Sismik Araştırmalara Başlıyor" başlıklı haberde uydu fotoğraflarında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne ait bölgelerde petrol yatakları bulunduğuna dair önemli belirtiler bulunduğunu yazmıştı.

İki yıl içinde bölgede enerji kaynakları üzerine yapılan çalışmaların artış göstermesiyle beraber 2003 yılında GKRY- Mısır arasında Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması imzalandı. Bir yıl sonra ise Avrupa Birliği, Kıbrıs Adası'nın tamamını üye olarak kabul etti.

2007'de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin ortak doğal kaynak arama çalışmaları yürütmek isteyen Mısır ve Lübnan'a lisans çıkarması üzerine Türkiye, Mısır ve Lübnan’a nota vermiş, iki ülke kararlarından geri adım atmıştı.

Aynı yıl Rum Yönetimi, Fransa ile Savunma ve Askeri iş Birliği Anlaşması imzaladı. 2017'de Fransa ile olan askeri anlaşma genişletildi. Fransızlara adadaki askeri üsleri süresiz kullanma hakkı verildi. 2018 Ekim ayında Fransız Total şirketi 7’inci parselde sondaj için lisans başvurusunda bulundu.

GÖRÜŞMELER ASKIYA ALINMIŞTI

Türkiye ve Yunanistan arasında bölge enerji kaynaklarının paylaşımı noktasında çıkan ilk gerilim Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis’in BM’in gözetiminde sürdürülen barış görüşmelerini 7 Ekim 2014 tarihinde tek taraflı olarak askıya almasıydı. Buna sebep olarak ise Münhasır Ekonomik Bölge olarak ilan ettiği sularda Türkiye’nin petrol ve doğalgaz aramasını gösterdi.

Türkiye ve KKTC karşı çıktığı teze göre Rum Yönetimi, bütün Kıbrıs'ı temsil eden meşru ve hukuki hükümet olduğunu, diğer devletler ile kıta sahanlığı sınırlandırması yapmaya ve kendi Münhasır Ekonomik Bölge Planı içinde doğal zenginlikleri araştırma ve işletmeye hakkı bulunduğunu iddia ediyor.

BÖLGEDE ARAŞTIRMA YAPAN ŞİRKETLER

31 Ağustos 2015’te İtalyan enerji şirketi ENI, yaptığı açıklamayla dünyanın en büyük gaz rezervlerinden birisinin Doğu Akdeniz'de Mısır açıklarında yer aldığını açıkladı.

ENI 2017 Aralık ayında Zohr ismi verilen bölgede ilk gazı ürettiğini duyurdu. İşletme ve risk maliyetlerini azaltmak içinde yüzde 30'luk hisseyi Rus Rosneft'e yüzde 10'luk hisseyi de Birleşik Arap Emirlikleri’ne ait Mubadele Petroleum şirketine sattı.

Bölgede önemli enerji kaynaklarına sahip diğer ülkelerden İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Mısır ile ortak strateji geliştirmek için çalışmalara başladı. Çalışmaların sonucunda 14 Ocak 2019 tarihinde Kahire'de, Mısır, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İtalya, Ürdün ve Filistin kurulmasına karar verilen Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na davet edildi.

ABD’li ExxonMobil ise, Kıbrıs’ın güneyinde 10 numaralı parselde sondaj hakkını elde etti. Şirket, bölgede bulunan ABD 6. Filosunun desteğiyle faaliyetlerine başladı. Uzmanlar tarafından bu desteğin Total ve ENİ firmalarının tartışmalı bölgelerde yapacakları faaliyetler için de, ileride İtalyan ve Fransız Donanmasının destek için bölgede bulunabileceği yorumları yapıldı. Öte yandan Fransa’nın, Kıbrıs’ın Mari bölgesinde deniz üssü kurmak istediği biliniyor.

Türkiye 1958 Cenevre kıta sahanlığı Sözleşmesine ve 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne taraf olmadı. 1986’da Karadeniz’de 200 millik Münhasır Ekonomik Bölge ilan etti. 2011’de de Doğu Akdeniz’de KKTC ile Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması imzalayan Türkiye, bugüne kadar Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’de Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmedi. 1982 Türk Karasuları Kanunu’na göre Ege Denizi’ndeki karasuları 6 mil, Karadeniz ve Akdeniz’deki karasuları ise 12 mildir.

Türkiye'de Doğu Akdeniz'de doğalgaz arama faaliyetlerine Oruç Reis sismik araştırma gemisi, Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemisiyle başladı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Türkiye’yi adeta denize ayak basamayacak hale getirmeyi amaçlayan çabalara asla izin vermeyeceğiz. Aynı şekilde Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakların ülkemiz ve KKTC dışlanarak adeta gasp edilmesine yönelik girişimleri kesinlikle kabul etmeyeceğiz” demişti.

KKTC, Kıbrıs’ın kuzeyinde ve güneyinde toplam 7 adet petrol ve doğal gaz arama sahası ilan ederek bu alanları Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na tahsis etti.

İSRAİL’İN ROLÜ

Türkiye coğrafi konumu ve topraklarından geçen boru hatlarından dolayı, Tamar ve Leviathan sahalarından çıkarılacak doğalgaz için hem bir pazar hem de Avrupa piyasasına çıkış noktası kabul ediliyordu. Ancak İsrail’le diplomatik ve askeri ilişkilerin askıya alınması bu seçeneği zora soktu. Alternatif arayışında olan İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’yle birlikte East Med (Doğu Akdeniz Doğalgaz Botu Hattı) üzerinde mutabakat sağladı. Anlaşmaya göre tespit edilen boru hattı Türkiye’ye uğramadan Kıbrıs, Girit ve Yunanistan’ı takip ederek Avrupa’ya ulaştırılacak.

Proje kapsamında İsrail ve Kıbrıs'ın deniz bölgelerinden çıkarılacak doğalgaz, deniz altından EastMed boru hattıyla Kıbrıs'tan sonra Yunanistan'ın Girit adasına, oradan da Mora Yarımadası'na, daha sonra da İtalya'ya aktarılacak. Proje halindeki boru hattı, şayet yapımına karar verilirse yaklaşık 7 milyar dolara mal olacak.

Editör: TE Bilisim