Açlık Grevi ilan etmemize neden olan, Sendikalanmayı yasaklama anlamındaki 2011 tarihi itibarıyle işe başlayanların Toplu İş Sözleşmesi haklarından faydalanamayacakları görüşlerin iptali ile alakalı kampanyamız büyüyerek sürüyor. Her geçen gün eylemimize destek çığ gibi büyüyor.

Gelinen aşamada, haklılığımız iyice anlaşılmış olmalı ki, yetkililerden “yasada ilgili değişikliklerin yapılması için çalışma başlatılacağı” mesajları gelmeye başladı. Ancak, bu tek başına yeterli değildir. Çünkü bu yasa ile toplu iş sözleşmesi haklarının kaldırıldığını ve bundan dolayı düzenleme yapılacağını kabul etmek, başka bir facia yaratmak olur. 2011’de işe başlayan işçiyi 3-4 yıl geriye dönük borçlu duruma düşürür.

İlgili yasa 3.5 yıl önce geçti ve bu güne kadar yan ödenekler ödendi. Bu yasayı tek başına amir kabul etmek demek, değiştiği tarihe kadar Toplu sözleşme hakları yasal değildi demekle eşdeğerdir. 2011 ve sonrasında işe giren neredeyse asgari ücret noktasına yakın maaş alan işçilerin daha önce yıllarca aldıkları ek ödenekleri yasadışı konumuna sokar.

Dolayısı ile önce yapılması gereken ana unsur; başta anayasamızın, ona bağlı iş yasası ile toplu sözleşme yasasının ve Uluslar arası anlaşma niteliğindeki İLO sözleşmesinin Çalışma yaşamında amir hükümleri içerdiğini vurgulayarak, mevcut sözleşmelere uygun davranılması gerektiğini belirten bir genelgenin dağıtılmasıdır. Bundan sonra ilgili yasada yapılacak değişikliklerin ise yasalar arasındaki kargaşayı düzenlemeye yönelik olacağı belirtilebilinir.

Dediğimiz gibi yasa değişikliği yapmayı beyan etmek tek başına yeterli olmadığı gibi başka sorunlar da çıkarabilecektir. İşte hala direnmemizin nedeni budur ve konu detaylı şekilde çözülmediği sürece Açlık Grevi kararımızın devam edeceğinin bilinmesinde fayda görüyoruz. 
Editör: TE Bilisim