Türkiye'de analitik bakış isimli haber sitesinde yazan Hüseyin yürük adlı yazar Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş'ı ergenekoncu, Kıbrıs Türk halkını da dinsiz ve imansız olarak nitelendirdi.

Yürük'ün Kıbrıs Türklerinin Yürek Bukan Hali başlıklı dünkü yazısı şöyle;





Kıbrıs Türkleri, köklerini her geçen gün kaybeden birer canlıya döndüler.


Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar ve idare edenler, Kıbrıs topraklarını ve Kıbrıs Türklerini bir sosyal laboratuvar sahası olarak gördüler.

Anadolu halkını dökmek istedikleri kalıplarını önce Kıbrıs halkı üzerinde denediler. Dinden, geleneklerden ve camiden uzak, tesettürsüz, oruçsuz, namazsız, Kur’ansız ; bu değerlerin aksine, Atatürkçü, laik, çağdaş, modern bir vatandaş tipini kurguladılar. Bu kurguyu iki coğrafyada da uygulamaya koydular.

Çok şükür bu proje Anadolu topraklarında biraz mesafe kat ettiyse de pek tutmadı. Ne yazık ki Hıristiyan Rumlarla aynı coğrafyayı, aynı mekânları paylaşan Kıbrıs Türkleri aynı oranda şanslı değildi.

Kıbrıs Ergenekon’unun önemli ismi, eski cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Kıbrıs’ta bu misyonun hayata geçirilmesinde büyük görevler üstlendi.

Mesela, Prof. Dr. Ali Özek’in naklettiğine göre Kıbrıs’a İmam Hatip Okullarının açılmasına izin vermedi.

Anadolu insanının dini ve manevi değerlerini öğrenmede ve yaşamada vazgeçilmez bir kuruluş olan İmam Hatip Okullarından mahrum kalan Kıbrıs Türkleri, köklerini her geçen gün kaybeden birer canlıya döndüler.

Babası subay olan bir arkadaşım anlatmıştı. Kıbrıs çıkartmasından sonra babası, Kıbrıs’ta içinde Türk Birliği olan bir köye tayin edilmiş. Bu köyde bir cami varmış. Bizimkiler bu camiyi önce depoya çevirmişler, sonra da kapatmışlar.

Maksat, askeri birlikteki subaylar burada Cuma ve bayram namazlarını kılamasınlar.

Mersin’den Kıbrıs’a giden bir arkadaşım anlattı. Kuzey Kıbrıs’ın büyük şehirlerinde bir ara Cuma namazı için okunan ezandan bile rahatsız olup ezanın sesini kıstırmışlar.

Yakın zamanda bir başka arkadaştan dinledim. Kıbrıs’ta, Lefkoşa’daki Selimiye Camii’nde bir Kadir Gecesi, yatsı namazını, imam efendi ve bir çocukla ancak kılabilmiş.

Kıbrıs ve Kıbrıs Türklerinin hali ile gelen haberlerin hepsi maalesef yürek burkan cinsten.

“Ne ekersen onu biçersin” demişler. Maalesef Kıbrıs’ta böyle bir sonuç için uzun yıllar sosyal çalışmalar yapıldı. Sonuç ortada.

Bir vakit Kıbrıs’a biz de gitmiştik. Ben de Kıbrıs’ı ve Kıbrıs Türklerini hüzünlü bir gözle izledim.

Yukarıda ezandan rahatsız olduğunu söylediğim Kıbrıs halkının müzikle arası iyi.

Gazi Magosa’daki Lala Mustafa Paşa Camii’nde ikindi, akşam ve yatsı namazlarını hoparlörleri sonuna kadar açılmış rock konserlerinin eşliğinde kıldık.

Camide 10-15 kişilik cemaat vardı ve bunların tamamına yakını bizim gibi misafirdi.

Cırcır böceği misali, Kıbrıslı Türk gençler gün boyunca çalıp oynadılar.

Sokak aralarında dolaşınca, evinin önünde çayını, kahvesini içen, etrafa, hayata ve bizim gibi Türklere boş gözlerle bakan yaşlı Kıbrıs Türkleriyle karşılaştık.

Ne dünyadan haberleri var gözüküyordu ne ahiretten…

Lefkoşe’deki binlerce asker izin günlerinde sokak ve kafelerde boş boş dolaşıyor… Halbuki onlara Kıbrıs’ı, Kıbrıs çıkarmalarını, Kıbrıs şehitlerini, Kıbrıs’ın bizim için ne anlama geldiğini oradaki subayların anlatması lâzım.

Kıbrıs’ın tarihi ve milli değerlerini anlatan müzeler boş ve ilgisiz…

Lefkoşe’deki Mevlevihane’nin arka sokağında ‘Tekke Bahçesi Şehitliği’ diye bir tabela görünce oraya yöneldik. Burada çeşitli tarihlerde Kıbrıs’ta ortaya çıkmış müsademelerde şehit düşmüş kişilerin medfun olduğu bir mezarlık vardı. Fotoğraflarla olanlar da anlatılmaya çalışılıyordu.

Bizden önceki ziyaretçi mezarlığın duvarında bir bira içmiş ve ayrılmış.

Dönüşte, tabelada bahsi geçen tekkenin yıkılmış duvarlarıyla karşılaştık. Tekke, temel duvarlarına kadar, köklerinin taşlarına kadar sökülmüştü.

Hüzünlenmemek elde değil. Siz, ‘sizi siz yapan değerleri’ kökünden sökerseniz işte böyle köksüz kalırsınız!

Kıbrıs Türkleri içeriden, Ankara Türkleri dışarından, Kıbrıs’ta çok elem verici bir miras bırakmışlar.

Editör: TE Bilisim