Kıbrıs Türk Toplumu, toplum olmaktan çıkmış/çıkarılmış, çevresel ve sosyal sürdürülebilirliği olmayan bir topluluk haline dönüşmüş/dönüştürülmüştür.
MAALESEF, olan biten tam da budur.

"Kendine Yabancı" bir topluluk haline getirilen toplumun, ortak çıkarlara hizmet edecek hareket kabiliyeti de olmaz!

Böylelikle piyasa ekonomisinin kendini körü körüne şekillendirmesine de izin vermiş olur!..


ÖNEMLİ SORULAR
O zaman şu sorularla başlamak lazım:
- 30-40 yıldır, piyasalar sizi istediğiniz yönde şekillendiriyor mu?
- Sürekli kâr peşinden koşmak; umduğunuz zenginliği yaratabildi mi?
- Umduğumuz toplumsal zenginliği yaratabildi mi?
- Düşünce şeklinizi, değerlerinizi doğru biçimlendirebiliyor mu?...

Bugün piyasaların düşünüş tarzımızı nasıl değiştirdiğine, teşvik ödemelerinde TC Büyükelçiliği'nin takındığı tavıra bakarak vakıf olabiliriz...
Bütün bunlar, yaşanan süreçler, sadece ahlâki "açığın" daha da büyümesine katkıda bulunmuştur, o kadar..!

Kıt kaynaklarla sonsuz ihtiyaçlarınız piyasa mantığı ile karşılanamaz!..
Bu kaynakları dağıtmak için en "akılcı" metot ;
Borca Dayalı Bankacılık Sistemi de olamaz...
Kıt kaynakları en iyi bankanın içerisindeki "müdürler" mi dağıtır?
Yoksa bu kaynakları en iyi, Lefkoşa'daki AKP'li bürokratlar mı dağıtır?
Belki de son günlerdeki trendi takip eder;
ve Batı'daki gibi serbest piyasa ekonomisi işleyişini getirmek istersiniz!..


NE YAPMALI ?
Çözüm bunların hiçbiri değil...
Çözüm:
Nasıl bir toplum istediğimize karar vermekle başlar.
Ve bu doğrultudaki isteklerimize ulaşabilmek için bize yardımcı olacak bir ekonomi yaratmakla...


GÖRMELİYİZ ARTIK...
Sevgili Dostlar
- Finans piyasalarının sermayemizi nasıl yanlış dağıttığını görmeliyiz artık !
- Eğitim sistemimizin en kıt kaynağımız olan insan yeteneğini nasıl yanlış yönlendirdiğini görmeliyiz artık!
- Bireysel kazançların sosyal getirilerle aynı orantıda olmadığını görmeliyiz artık!
- Yüksek ücret alan kişilerin en önemli sosyal katkıları yapmalarını, aldıkları yüksek ücret karşılığının sosyal hizmetlere yansımasını beklemeliyiz artık!

O zaman!
"Nasıl bir toplum istiyoruz"u konuşalım...
Ve bu istikâmette, bize yardımcı olacak bir ekonomi yaratmakla meşgul olalım.

KAVRAM BİRLİĞİ
Kelime ve kavramların önemi çok büyüktür.

Aynı kelimeler ile aynı kavramlar ortak ifade edilirse toplumda anlaşmalar kolay olur.
Ancak ülkenin her tarafında, sağdan sola her örgüt ve partide ve hatta kendi içimizde dahi tersi olmaya başladı..!

Kelimeler ve kavramlar yer değiştirdi ...

Aynı kelimelerle konuşan insanların bile zamanla birbirlerini anlamakta dahi zorluk çekmeye başlamaları işte bu yüzdendir.

Örneğin, bir insan kendini tanımlarken “sosyalist” kelimesini kullanıyorsa;
bu kelimenin kavranmasında;
“liberalizmin kişiye önem veren yaklaşımını kabul etmeyen ve genel olarak iktisadi tarafı ağır basan özel mülkiyeti reddeden, kollektif mülkiyeti tercih eden” algısını da bilmesi gerekir..!

İşte galiba bütün mes'ele de budur...






Editör: TE Bilisim