Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs müzakerelerinin sonuçsuz kalmasının tek nedeninin güvenlik ve garantiler olduğu yönündeki söylemlerin doğru olmadığını söyledi.

Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nin Basın Günü resepsiyonunda yaptığı konuşmada Akıncı, İsviçre’nin Crans Montana kasabasında sonuçsuz kalan Kıbrıs görüşmeleriyle ilgili tarafların nedenlerini anlatmaya başladığını, ancak kendisinin bu nedenlerin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından açıklanmasını arzu ettiğini ifade etti.

Birleşmiş Milletler Barış Gücünün Kıbrıs’taki görev süresinin uzatılmasıyla ilgili hazırlanan geleneksel raporun taslağının ellerine geçtiğini belirten Akıncı, raporda Crans Montana’da yer alan konferansa da yer verildiğini, tüm taraflara gayretlerinden ötürü teşekkür edildiğine, bunun tipik bir Birleşmiş Milletler tavrı olduğunu vurguladı.

Bu bağlamda BM’nin konumunun hassas olduğunu, BM’nin süreçte kolaylaştırıcı olarak yer aldığını kaydeden Akıncı, bu nedenle süreçte BM’nin iki tarafa eşit mesafede olma siyasetini  sürdürmeye çalıştığının gözlemlendiğini kaydetti.

Akıncı, “Gerek Kıbrıs Türk tarafı, gerekse Türkiye Cumhuriyeti bu süreçte çözüme ulaşmak için gerekli esneklikleri fazlasıyla göstermiştir” dedi.

Kıbrıs Türk tarafının bu süreçte figüran değil, aktör olarak yer aldığını da kaydeden Akıncı, “Mont Pelerin’de de, Cenevre’de de,  Cranz Montana’da da figüran olmadık, öyle davranmadık” dedi.

Akıncı, “biri söyler diğeri de buna uyar”, “çizginin dışına çıkamaz”, “bir yerlerden bir şeyler gelir onun peşinden gidilir” gibi geçmişten gelen şablonların birtakım yaşanmışlıklardan doğduğunu, bunların zaman içerisinde yaşananlardan beyinlerde yer ettiğini kaydetti.

Konferansların hemen hemen hepsinin mimarının Kıbrıs Türk tarafı olduğunu kaydeden Akıncı, bu süreçte elbette Türkiye ile istişare içerisinde hareket edildiğini söyledi.

Akıncı, “Eski şablonlara uygun düşünce tarzıyla yapılmış ağır eleştirileri çok insafsız bulduğumu söylememe müsaade ediniz. Bilgiye dayalı eleştiriye başımın üzerinde yer vardır” dedi.

Konu ile alakalı araştırmacı gazetecilik yapılması gerektiğini ifade eden Akıncı, kendisinin bulunduğu hassas pozisyondan dolayı her şeyi anlatamadığını, ancak bu bilgilere ulaşılamayacak anlamı taşımadığını, doğru bilgilere ulaşabilen gazetecilerin bulunduğunu söyledi; siyasetçilerle müzakere heyeti üyeleri ile konuşma tavsiyesinde bulundu.

Akıncı, “seçilmiş kişileri ve müzakereleri sürdüren heyeti bu kadar hor görmemek gerektiğini” de söyledi.

Esas olanın yarın ne olacağı olduğunu ifade eden Akıncı, bu topraklarda yaşamanın barış ve işbirliği içerisinde olmasının kaçınılmaz olduğunu, bunun yolunu bulmak gerektiğini ifade etti.

Kıbrıs sorununu çözmek için 50 yıl daha bulunmadığını devamlı dile getirdiğini kaydeden Akıncı, incir ipi gibi uzayıp gitmesinin yararı olmadığını, konferansın karar konferansı olması gerektiğini pek çok kez dile getirdiğini, ancak konferansa Kıbrıs Rum tarafı slogan üretmek için gelmişse yapacak bir şey olmadığını söyledi.

“Sıfır asker sıfır garanti bir slogan haline geldi” diyen Akıncı, Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’nin müzakere için esneklikler gösterdiğini, bu noktada Kıbrıs Rum tarafının da sıfır asker sıfır garantiyi bir kenara bırakıp müzakere etmesi gerektiğini vurguladı.

“Yüzlerle ifade edilebilecek bir askeri birlik yerine 40 bin askerin kalması yeğlendi. Ortaya çıkan tablo budur” diyen Akıncı, Konferans’ta, garantiler konusunda değerlendirmelerin yapılabileceği, sistemin gözden geçirilebileceği yönünde çok net mesajlar verildiğini de söyledi.

Konferansın son gecesinde Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım dört saat içerisinde katılmayı beyan ederken, Kıbrıs Rum tarafının ertesi sabah ayrılmak için hazırlık yaptığını anlatan Akıncı, “Hiçbir şey belli değilken bunlar yaşandı” dedi.

İki kesimli iki toplumlu federal bir çözüm yönünde çalışmak için aday olduğunu ancak her ne pahasına olursa olsun bir anlaşmanın altına imza atacağını söylemediğini ifade eden Akıncı, “Bir anlaşmaya imza atıp Kuzeyde insanımızı belirsizliğe itemem” dedi.

BM Genel Sekreterinin Güneyde kalacak topraklardaki mülkler için eski sahiplerine yakın çözümler üretilmesi, Kuzeydeki mülkler için de Kuzey’de yaşayanların lehine düzenlemeler getirilmesi yönünde kriter getirdiğini kaydeden Akıncı, bunu Türk tarafının kabul ettiğini, bunun dışında Kıbrıs Türkünü belirsizliğe itecek bir formülü kabul etmenin mümkün olmadığını söyledi.

Kıbrıs Türk tarafına, Güney’e göç eden insanlardan kalan 15-20 bin ev için, kurulacak komisyonun Avrupa ictihatı temelinde  karar vermesinin önerildiğini kaydeden  Akıncı, “20 bin evden bin evin eski sahibinin geri geleceği varsayılsa, bin eski ev sahibinin belli olmamasının büyük bir belirsizlik yaratacağını” anlattı.

Akıncı, bunun referandumda hayır için bir reçete olduğunu da anlatmaya çalıştığını söyledi.

Editör: TE Bilisim