İnsanların en çok şikayetçi olduğu başta karasinek, sivrisinek, fare, pire ve diğer zararlıların, yine kendilerinin yarattığı kirli ortamlarda üremekte olduğu belirtildi.

Bu konuda önemli tespitleri bulunan Uzman Veteriner Hekim Dr. Zeliha İmamzade, karasinekle mücadelede yetersiz kalınmasının en büyük sebebinin gübre yönetimi yapılmayan büyükbaş hayvan ağılları, usulüne uygun atılmayan ve alınmayan çöpler ile dışkıları günlük uzaklaştırılmayan köpek kulübeleri olduğunu söyledi.

Çevre konusunda yeterli duyarlılığın oluşmaması yanında, yapılan bilinçsiz mücadele nedeniyle haşere konusunda bugüne kadar istenilen sonuçlar elde edilememiş.

Veteriner Hekim Dr. Zeliha İmamzade, ülkemizde karasinek, sivrisinek, küp düşen, pire ve fare yönünden rahatsızlık yaşandığını, ancak son yıllarda KKTC’nin Ortadoğu, Türkiye ve Yunanistan’da ölümlere sebebiyet veren Batı Nil Virüsü görülmesi açısından da hastalık riski altında bulunduğunu vurguladı.

Veteriner Hekim Dr. Zeliha İmamzade, insan ve çevre sağlığı açısından risk faktörü olmayı sürdüren haşere ve diğer zararlılar konusunda TAK muhabirine yaptığı açıklamada, ülkede haşere ile mücadele uygulamaları, mevcut durum ve yapılması gerekenler konusunda uyarı ve önerilerde bulundu.

KARASİNEKLER

Sivrisinek konusunda yapılan mücadelede belli bir noktaya gelinmiş olmasına karşın, en fazla şikayet konusu olan kara sinek konusunda yeterli başarının elde edilememesinin en büyük sebebinin ülkedeki büyükbaş hayvan ağılları ve köyler ve kentlerdeki köpek barınakları olduğuna işaret eden Zeliha İmamzade, bunun dışında açıkta bırakılan ve çevreye atılan çöpler ve hayvan leşleri yanında kümeslerin de karasinek popülasyonun artmasındaki etkenler arasında yer aldığına işaret etti.

Bu konuda belediyeler yanında muhtarlıkların da titiz bir çalışma ve denetim gerçekleştirmesi ve vatandaşları bilinçlendirmesi gerektiğinin altını çizen İmamzade, “Köpek kulübeleri ve kümesler de çok karasinek yapar. Köpek dışkıları ve idrarı karasinekleri bölgeye çeker, sonra da buralarda üreme olur. Köpek besleyen vatandaşlarımızın köpeklerin dışkılarını günlük toplamaları da karasinek mücadelesidir. Bazen şikayet ettiğimiz haşerelerin üremesine veya çoğalmasına -bilerek veya bilmeyerek-kendimiz katkı sağlıyoruz” uyarısında bulundu.

İmamzade, “Karasineklerin üreme kaynaklarına yönelik ciddi bir çalışma göremiyoruz. Belediyelerimiz çevre sağlığını bozan vatandaşlara karşı yeterli iradeyi bugüne kadar ortaya koyamamıştır” dedi.

Karasinek konusunda şikayette bulunan bir belediye başkanının evinde yaptıkları incelemede, en büyük sebebin evindeki köpek barınakları olduğunun gözlemlendiğini anlatan İmamzade, “İster köy içi, ister şehir içi olsun, yapılan köpek barınaklarında dışkı temizliği günlük ve usulüne uygun yapılmadığı sürece, idrar ve dışkılara çekilen karasinekler üremeye aralıksız devam edecektir. O nedenle köpek besleyen vatandaşlarımızın çok bilinçli bir şekilde hareket etmesi kaçınılmazdır” diye konuştu.

Gıda üretimi yanında yiyecek içecek sektöründe hizmet veren işletmelerin de çöplerini ve çöplük alanlarını temiz tutması gereğine işaret eden İmamzade, “Organik çöpler, çöp poşetleri içerisinde atılarak çöp bidonlarının ağızları kapalı tutulmalıdır. Çöp bidonlarının haftada bir yıkanması da kokuyu engelleme ve kokuya çekilen sineklerin işletmenin içine girmesini engellemek için çok önemlidir” ifadelerini kullandı.

HAYVANCININ EN BÜYÜK DERDİ AMA…

Hayvancıların en büyük derdinin karasinek olmasına karşın, buralardaki esas üreme alanlarının ağıllar olduğunun gözden kaçırılmakta olduğunu ifade eden İmamzade, buna şöyle açıklık getirdi:

“Gübre olan alanlarda inanılmaz derecede karasinek üreyebilmektedir. Gübrenin üzerindeki kabuğu kaldırdığınızda altından binlerce karasinek larvası çıkmaktadır. Bunu ülkemizin birçok yerinde yaptığımız incelemede görüyoruz ve hayvancılarımızı uyarıyoruz. Hayvanların altından gübrelerin sık sık kazınarak tarlalara yayılması ve kurutulması mandıralarda en güzel karasinek mücadelesidir. Eğer gübreyi yayarak kurutmak mümkün değilse, bir yerde tepe şeklinde tutularak üzerlerinin sera naylonlarıyla iyice örtülmesi de bir çaredir. Çünkü naylonlar yazın gübre içinde üremeyi engelleyecek kadar ısının yükselmesini sağlar.”

“ESAS HEDEF LARVA OLMALI”

Mandıralara ilaçlama yapıldığını, ancak bu ilaçlamalarda uçan karasinekleri etkilediğini, oysa düşen karasineklerin yerini yenilerinin doldurmayı sürdürdüğünü kaydeden İmamzade, “Bu nedenle esas hedef larva olmalıdır. Hayvanların tutulduğu padokların içleri, üzeri açık gübre tepelerinde larva ilaçlaması yapmak çok zordur. Süreklilik de isteyen bir iştir. Onun yerine gübreyi kurutmak veya üzerini örtmek daha kolaydır, maliyetsizdir ve etkilidir. Ayrıca çevrecidir de” şeklinde konuştu.

Hayvancıların genellikle “kara sinek var gelin ilaçlayın” talebinde bulunduğuna, oysa gübre yönetimi dediğimiz, gübrelerin günlük temizliği ile bu şikayetin yüzde 60-70 oranında azaltılmasının mümkün olduğuna dikkat çeken İmamzade, gübre ıslak kaldığı sürece karasinek ve kara sineklerin yarattığı sağlık tehlikelerinden kurtulmanın mümkün olamayacağını vurguladı.

Kaynağında temizlik ve mücadele yapılmaması nedeniyle kara sinek konusunda yeterli başarı elde edilemediğini ifade eden İmamzade, havaların da iyi gittiği Kasım ve Aralık aylarında dahi kara sinek şikayetlerinin olmasının en büyük sebebinin bu olduğunun altını çizdi.

Karasineklerin insan sağlığı açısından yarattığı tehlikelere de işaret eden İmamzade, bunları özetle gıda zehirlenmesi, dizanteri, kolera ve göz hastalıkları olarak sıraladı.

KÜPDÜŞEN TEHLİKESİ

Küpdüşen sinekleri konusuna da değinen İmamzade, söz konusu sineklerin de nem oranı yüksek her yerde üreyebildiğini ve üreme yerleri tespit edilemediği için larva mücadelesi yapmanın mümkün olmadığını kaydetti.

Küpdüşen sineklerinin köpeklere Leishmania hastalığını bulaştırdığını kaydeden İmamzade, özellikle Girne bölgesinde hastalığın sık görülmeye başlandığını anlattı.

Küpdüşenlerin kan emerken vücutlarındaki Leishmania parazitini köpek veya insana naklettiğini belirten İmamzade, hastalığın deri ve iç organ Leishmaniosis’i olarak iki şekilde ortaya çıkabileceğini bildirdi. Deri formunda köpeklerin özellikle dudak ve gözkapaklarında yaralar ve ülserler oluştuğunu, iç organ formunda ise önce yüz ve gözler etrafında, sonra vücutta genel bir tüy dökülmesi, deride yaralar oluşması, hayvanın hareketlerinin azalması, iştahsızlık, zayıflama ve ateşli bir tablonun çıktığını anlatan İmamzade, bu bulguların genellikle uyuzla karıştırıldığını bildirdi; köpeklerinde böyle bir tablo oluşan kişilerin veteriner hekime müracaat etmesi halinde teşhisin konulup tedaviye başlanabileceğini anlattı.

İmamzade, küpdüşen konusunda şu tavsiyelerde bulundu:

“Üreme alanları çok iyi bilinmediğinden kaynağa yönelik yapılabilecek bir şey yoktur ancak, erişkinler gündüzleri ağaç kovukları, hayvan barınakları gibi yerlerde saklanıyorlar. Bu nedenle köpek kulübelerinin kalıcı etkili ilaçlarla ilaçlanması, köpeklere böcek kovucu tasmalardan takılmasını tavsiye ediyoruz”.

PİRE TEHLİKESİ

Halk sağlığı zararlıları arasında yer alan canlılardan bir tanesinin de pire olduğunu, özellikle hayvancının pire yönünden büyük sıkıntı yaşadığını anlatan Veteriner Hekim İmamzade, pire konusunda da şu önemli bilgiyi paylaştı:

“Hayvancı pireden şikayet ediyor ancak çareyi yanlış uygulamada arıyor. Pire mücadelesi hem hayvanların erişkin pirelere karşı ilaçlanması, hem de hayvanın barınma alanının pirenin larvalarına karşı ilaçlanmasını içerir. Her iki ilaçlamada aynı zamanda yapılmalıdır. Eğer sadece hayvanın altlığı ya da sadece hayvanın kendi ilaçlanırsa, sonuç alınmaz. Yerden hayvana, hayvandan yere şeklinde bir döngü olur. Bunun kırılması için hayvanın ve yattığı yerin ilaçlanması gerekir.

Karasinek mücadelesinde gübre yönetiminin önemine dikkat çektik. Gübre yönetimi pire mücadelesinde de çok önemli. Pirenin yumurtası, larvası ve pupası gübrede zaten. Siz bu gübreyi kazır bir yerlere yayar ve gübrenin altındaki toprağı da ilaçlarsanız pire probleminiz çözülür. Tabii burada hiç pire kalmaz demiyoruz ancak pirenin de karasineğinde önemli ölçüde azalacağını söylüyoruz.”

Hayvanların muhakkak veteriner hekim ilaçları ile ilaçlanması gerektiğini kaydeden İmamzade, bazı hayvancıların hayvanlarının altına ve üstüne toz veya sıvı formdaki haşere ilaçlarından kullandığını belirtti ve çevre sağlığı ilaçlarının hiç bir şekilde hayvanın üzerinde kullanılmaması gerektiğini bildirdi.

İmamzade, deriden emilip süte karışma, hatta kesimle birlikte et halinde tüketime neden olabileceği için bu uygulamanın risklerine dikkat çekti.

İLAÇLAMA BİLİNCİ

Ülkemizde en fazla tartışma konusu olan ve tedirginliğe yol açan kimyasal ilaçlamalar konusuna da değinen İmamzade, “Körü körüne ilaçlamak doğru değil, ama ilaçlamaları bilinçsiz şekilde kötülemek de doğru değil” diyerek şu değerlendirmede bulundu:

“Haşere ilaçlarının kanserojen olduğunu iddia ediyorlar ancak şu ana kadar günümüzde yaygın olarak kullanılan Sentetik Piretroidli İnsektisitlerin kanser yaptığına dair kesin bir bulgu yoktur. Ancak bu, kanserojen değiller anlamında da değildir. Eskiden çok güvenle kullanılan DDT gibi haşere ilaçlarının yasaklandığını biliyoruz. Bugün kullanılan böcek ilaçlarının da uzun vadede kanserojen etkileri çıkabilir bunu bilemeyiz. Bu nedenle kimyasal ilaçların profesyonel kişiler tarafından ve gerektiği yerde kullanılması gerek. Sivrisinek larvalarının biyolojik mücadele için ilacı var ancak diğer haşereler için sürdürülebilir ve etkili biyolojik savaş yöntemleri yoktur. O zaman haşere nüfusunu azaltmak için elbette ki kimyasal kullanacağız. Yanlış olan, haşere mücadelesini sadece kimyasal ilaçlar kullanımına indirgemektir. Haşere mücadelesi “Haşerenin üreme alanlarına yönelik tedbir alarak, yuvalanmasına ve içeriye giriş noktalarına tedbir alarak ve gerektiğinde kimyasalları kullanarak yapılmalıdır. Bizde üreme yeri belli, içeriye giriş yeri belli. Bunlara bir şey yapılmadan sadece “gel ilaçla” mantığı var. Yanlış olan nokta budur.”

“İŞBİRLİĞİ ŞART”

Çiftçinin, hayvancının belediyelerin ve vatandaşların sorunun çözümü konusunda sadece pestisit (haşere ilaçları) kullanmayı tercih ettiğini, bunun da çok sağlıklı bir yöntem olmadığını kaydeden İmamzade, entegre haşereyle mücadelede vatandaş, hayvancı, çiftçi, işletme sahipleri ve belediyeler ve uzmanların işbirliği yapmasının kaçınılmaz olduğuna dikkati çekti.

YAPILMASI GEREKENLER

İmamzade, bilinçli bir mücadeleye girilebilmesi için halkta Entegre Haşere Mücadelesi ve pestisitlere yaklaşım konusunda farkındalık oluşturulması gereğine de işaret etti.

Devletin, haşere mücadelesi konusunda faaliyet gösteren firmaları ve belediyeleri kontrol etmesi gerektiğine inanan İmamzade şu önerilerde bulundu:

“Amerika Birleşik Devletleri’nde Çevre Koruma Dairesi’nin yaptığı gibi bir uygulamaya geçilebilir. Pestisit uygulayıcılarına devlet tarafından kurs verilmeli; Kursun sonunda sınava tabii tutulan katılımcılardan başarılı olanlara Pestisit Uygulama Sertifikası verilmeli; Sertifikalar senelik olarak düzenlenmeli ve her yıl yenilenmelidir.

Belediyelerde de sertifika alan kişiler bu işleri yapmalıdır. Her sene değişik kişilere ilaçlama yaptırılmamalıdır. Ayrıca ithal edilen pestisitlerin nerelere ve neden kullanıldığı sorgulanmalı ve takip edilmelidir.

Türkiye’de pestisit uygulayıcılarına yönelik devletin yetki verdiği üniversite ve kurumlarda eğitimler başlatılmıştır. Biz de KKTC olarak ilaçlama yapan firmalar ve resmi makamlara yönelik yönetmelik yaparak, pestisit uygulayıcıları için uygulama ve yeterlilik kriterlerini ortaya koymalıyız. Nasıl ki avlanmak için ruhsat almak gerekiyor, pestisit uygulamak için de ruhsat alınmalıdır.”

“AB LİSTESİ DIŞINDAKİ İLAÇLAR KULLANILMAMALI”

Avrupa Birliği tarafından hazırlanan “AB Biyosidal Ürünler Direktifi”nde bu alanda kullanılabilecek ilaçların listesinin belirlenmiş olduğunu da kaydeden İmamzade, “KKTC Tarım Bakanlığı, AB Listesinde yer almayan ilaçlara artık ruhsat vermiyor. Bu, toplum ve çevremiz için son derece olumlu bir gelişmedir” dedi.

DİĞER KAYIPLAR

“Haşereler halk sağlığını direkt olarak etkiledikleri gibi, gıda güvenliği, hayvan sağlığını ve yapı güvenliğini riski atarak ikincil zararlara da sebep olmaktadır. İşletmelerde görülen hamamböceği veya fareler, işletme sahipleri için de imajı zedeleyen unsurlar oldukları için itibar ve ekonomik kayıplara neden olmaktadır” diyen İmamzade, şu önerilerde de bulundu:

“Şu anda karasinek, kemirgen, küpdüşen, hamamböceği ve benzeri haşereler için uygulanabilir ve sürdürülebilir biyolojik mücadele yöntemlerimiz yoktur.

Üzerinde durulması gereken husus; halkın temizlik ve yalıtımın haşere mücadelesindeki yeri konusunda eğitilmesidir.

Devlet; çevre kirliliği yaratarak haşereler için üreme ve saklanma alanları oluşturan işletme ve halka cezai yaptırım uygulamalı, insan eliyle haşereler için cazibe merkezleri oluşturulmasına müsaade edilmemelidir”.
Editör: TE Bilisim