Kıbrıs sorunu her ne kadar siyasi bir sorun gibi görünsede aslında birbiri ile iç içe yaşayan topluluklar açısından da ayni zamanda sosyolojik ve psikolojik bir sorundur.

Helede bu toplumlar birbiri içine nifak tohumlarıekilmiş toplumlarsa sorun daha da büyüktür.

Hemen başından söyleyim 42 yıldır barış ortamıiçinde yaşayan Kıbrıslı Türkler ve Rumların içiçe karıştırılarak yaşatılmak istenmesi hem Kıbrıslı Türkler hemde Kıbrıslı Rumlar için faydadan çok zarar getirecek bir girişimdir.Tecrübe ile sabittir ve nedenide basittir.

Eğer birileri bir yerde birbiri ile içiçe yaşayan farklı din ,dil ve ırka mensup 2 toplum arasına işlerine geldiği gün niffak tohumları ekip bu işten fayda sağlamayı düşündüyse gün gele bu birileri bu toplumlar arasına ekilmiş nifak tohumlarını yeniden yeşertilebilecek güce sahiptir ve eğer sizin bunu engelleyecek gücünüz yoksa çatışma kaçınılmazdır .Bu yüzden sınırı başkaları değil biz çizmeliyiz.

4000 yıldır birçok medeniyete mesken olmuş Kıbrısın siyasi problemleri üzerinde burada çok fazla durmayacağım zaten Kıbrısın stratejik konumuna ve tarihine bakarsanız birde bugünümüze bir göz atarsanız bunun nedenlerini az çok tahmin edebileceksiniz.

Bu yazımda sizlerin ilgisini çekebileceğine inandığım Alman filozof Arthur Schopenhauer’in 1851’de yayınladığı ''Parerga ve Paralipomena: Kısa Felsefi Denemeler'' adlı eserinin insan doğasını çapıcıbir şekilde ele alan Kirpi ikilemi diye geçen Psikolojik Kavramının ünlü 396. bölümünün bir kısmını sizinle paylaşacağım.

Bir kış sabahı soğuktan dolayı çok sayıda oklu kirpi, donmamak için birbirine bir hayli yaklaşır.

Az sonra ise oklarının farkına varırlar ve ayrılırlar. Üşüyünce, birbirlerine tekrar yaklaşırlar.

Oklar rahatsız edince yine uzaklaşırlar. Soğuktan donmakla, batan okların acısı arasında gidip gelerek yaşadıkları ikilemi, aralarındaki uzaklık, her iki ıstıraba da tahammül edebilecekleri bir noktaya ulaşıncaya dek sürer.

Bu noktada, çevrenin sıcaklığını hissetme arzusu kısmen karşılanır ama, buna karşılık

okların acısı hissedilmez. Kendi iç sıcaklığı çok yüksek olanlar ise, ne sıkıntı vermek, ne

de sıkıntı çekmek için, topluluklardan uzak durmayı tercih ederler.

Schopenhauer bu bölümde kirpilerin soğukta kaldığı bir anda karşılaştıkları ikilemi anlatmaktadır.

Bunu insanoğluna uyarladığımızda İnsanları bir araya getiren nedenin , iç dünyalarının boşluk ve tekdüzeliğidir diyor araştırmacı.

Ters gelen özellikler ve tahammül edemedikleri hatalar onlarıbirbirinden uzaklaştırır.

Sonunda, bir arada var olabilecekleri, nezaket ve görgünün belirlediği ortak noktada buluşurlar.

Schopenhauer’in yazdığı bu bölümün bir kısmı, daha sonra Sigmund Freud’un 1921’de yayınladığı ''Grup Psikolojisi ve Ego’nun Analizi'' adlıeserinde dipnot olarak yer bulur.

Freud, ana-oğul dışında tüm insan ve grup ilişkilerinde gözlenen çatışmayı açıklamaya çalışırken “Schopenhauer’in ünlü donan oklu kirpi benzetmesindeki gibi, hiç kimse, komşusuna fazla yaklaşmaya katlanamaz.” der.

Hayatta kalabilmek için birbirinin oklarından rahatsız olsa da birbirine tekrar yaklaşan oklu kirpiler kadar olabilmek için insanoğlunun “nezaket ve görgü” gibi ortak paydada durabilmeleri gerekiyor .

Hem Schopenhauer'in, hem de Freud'un kullandığı bu kavram, insan ilişkilerini konu eden önemli bir ikilem haline geldi.

İkileme göre ne kadar iyi niyetli olursanız olun biriyle fazla yakınlaşır, fazla içli dışlı olur, fazla samimileşirseniz, istemeden de olsa o kişiyle çatışmaya ve birbirinize zarar vermeye başlarsınız.

Oysa ki asla geçmemeniz gereken bir çizgi vardır ve o çizgiyi geçmeniz, ilişkinin hasar almasına ve temellerinde yavaş yavaş çatlaklar oluşmasına neden olur.

Bu durumu bir ilişkinin başında her şey güllük gülistanlık iken, sonradan tahammülsüzlüğün ve sert kavgaların baş göstermesinden anlayabilirsiniz.

Kirpi ikilemi bu nedenle, insanların sadece aşk hayatlarında değil; tüm ilişki türlerinde arada yeteri kadar mesafe bırakmaları gerektiğini, kişisel alana saygı gösterilmesinin önemini savunur.

Bu döngüye, dikenlerin acısının sıcaklığa değip değmeyeceğine karar verene kadar devam ediyoruz; eğer değiyorsa uzun yıllar beraber olup acıya katlanıyoruz, değmiyorsa yolları ayırıyoruz.

Kimisi de uygun bir mesafede durarak hem can yakmamayı, hem de uzak kalmamayı başarıyor.

Kirpilerin ayrı ayrı karakterleri vardır. Aynen insanlar gibi bazıları somurtgan ya da neşeli, bazıları ise cesur ya da utangaçtırlar..Ama birbirlerine kin tutmazlar.

Bu kirpilerin birde aralarında yaşadıkları kötü olaylardan dolayı birbirlerine kin besleyebileceklerini düşünsenize...

Sözün özü, tüm olay doğru mesafeyi bırakmakta, doğru sınırı çizmekte bitiyor.

Kıbrısta da öyle…