Cenaze namazlarında hoca hep sorar;
“Merhumu ya da merhumeyi nasıl bilirdiniz” diye!
Ben şimdiye kadar hiçbir cenaze namazında ‘kötü bilirdik’ diyen birini görmedim, duymadım…
Bizde ölünün ardından iyi konuşulur, dualar edilir, hayatta sevilse de sevilmese de ‘iyi bilinir’ kolayına kimse de arkasından konuşmaz…
Ama ben bugün kendime başka soru sordum;
“Kalkınma Bankası’nı nasıl bilirdim” diye!
Hiç ikilemeden kendi soruma yine kendim cevap verdim;
“Kötü bilirim”

Bu soruyu bugün değil de yarın kendime sorsam şöyle cevaplardım;
“Bir düşünmem gerek…”
Peki şimdiye kadar hep kötü bilirdim de şimdi ne oldu da düşünmem gerek dedim?
Çünkü geçmişte benim de burası hakkında kanım çoğunluğun olduğu gibi partilerin çiftliğiydi, rant kapısıydı, alınan kredilerin dönmediği bir devlet kurumuydu!
Hükümetler kurulurken eğer koalisyon hükümeti ise burasının alınması için çetin pazarlıklar yapılırdı…
Ve makama oturan devletin paralarını buradan dağıtır, sonra peşine düşmez, alanın yanına kar kalırdı…
Böyle düşünmeyen kaç kişi var merak ederim doğrusu!

Bugün 20 sene önce kurulan Kalkınma Bankası’ndan ilk kez girdim içeri…
Belki bir gazeteci olarak benim ayıbım bu…
Kalkınma Bankası konusunda şimdiye kadar belki de hiç yazı yazmadım ama en azından gidip görmek, yöneticileriyle tanışmak, hatta bazı söylentileri araştırmak ve bunlar hakkında yazı da yazmam gerekirdi…
Bizim ayıbımızı, banka genel müdürü Fatma Kınış örttü ve nazik davetini kıramayıp üst düzey yöneticilerle çok güzel iki saat geçirdim, onları dinledim, görüşlerimi aktardım.
Ve bana sorduklarında Kalkınma Bankasını nasıl bilirdiniz diye hiç ikilemeden şunu söyledim;
“Alınan kredilerin geri dönmediği bir devlet kurumu…”

Hem doğru hem de yanlış bir tespit bu!
1993 yılında kurulan Kalkınma Bankası şimdiye kadar yaklaşık 270 milyon Dolar kredi dağıtmış bunun 29.5 milyon Dolarını geri alamamış…
Şimdi bunu duyunca insanın aklına ilk ne gelir?
“Siyasiler bankayı eşe dosta ve partiliye peşkeş çekti, hortumladı…”
Değil işte!
Kalkınma Bankası’nın 29.5 milyon Dolar gibi müthiş bir alacağı var ve bunların hepsi de mahkemelik olmuş…
Kimine haciz gönderilmiş, kiminin malına el konulmuş ama çoğu mahkeme sonuçlanmamış yılan hikayesine dönmüş…

Genel Müdür Fatma Kınış ve ekibinin en büyük derdi de bu zaten!
Kamuoyu üzerindeki kötü imajı nasıl kıracaklar diye kara kara düşünüyorlar…
En azından bunu düşünüp kendilerine dert etmeleri bile bize iyi bir başlangıç gibi geldi.
Sorunu kabul etmeyip bir şey yapmamak yerine, kabul edip bu kötü imajı silmek Kalkınma Bankası’na yeni bir imaj kazandırmayı hedeflemek siyasetin tüm çirkinliklerine rağmen en azından bunda istekli görülmek bunun için fikir danışmak olumlu bir gelişmedir.
Bu arada;
Bankanın yönetiminde değil ama yönetim kurulunda da biz gözle görülür bir sakatlık hissettik!
Eğer Kalkınma Bankası gibi hayati değer taşıyan bir kurumun yönetim kurulu toplanamıyor, kendine bir yönetim kurulu başkanı bile seçemiyorsa ve bunun ardında siyasilerin çirkin pazarlıkları varsa durup aklı bir selim bir şekilde düşünmek gerek…
Fatma hanım ve ekibine kolaylıklar ve sabırlar dileriz!
İşleri çok zor ama imkansız da değil…


“Uyuyor gibi!”

“Kime ne yahu Meclis’te olup bitenden.
Kimin umurunda?
Baksanıza...
Yılların Güzelyurt Portokal Festivaline, enginar festivali, ceviz festivali, pulya festivali, el magarınası festivali, garavolli festivali, gafgarıt festivali, lale festivali, çilek festivali, üzüm festivali, eko festivali derken bir de karpuz festivali de eklendi ve artık KKTC'nin bir da KARPUZ ŞAMPİYONU var. Murat Gürbıyık isimli şahıs yetiştirdiği 19.94 kiloluk karpuzla, Karpuz Şampiyonu olmuş.
Çatla be gahbe dünya, çatla. Siz zannedersanız uyguladığınız AMBARGO'larınan bizi yok edeceğinizi zannedersanız, boşuna uğraşırsınız.
Biz, kapatıldığımız bu mandırada çok ama çok mutluyuz. Her gün bir oyalantı bulur, hep beraber oraya koşar bayram eder oyalanırız.
Her hafta bir festival düzenler, KIBRISLI KÜLTÜRÜ'müzü de yaşatırız.
Üstelik,
Canımız istersa, Ercan'dandan uçağa biner KKTC kimliğimizle Türkiye'ye gideriz,
İstersak, Larnaka'dan uçağa biner, cebimizdeki Kıbrıs Pasaportu ile canımızın istediği her memlekete da gideriz.
Nasıl olmasa EKMEK ELDEN SU GOLİMBODAN değil mi?
Çatlayın!!!!! Patlayın!!!!!
Şaka bir yana...
GANDİ NE DEDİYDİ BİLİR MİSİNİZ?
"BİR MİLLET UYUYORSA, UYANDIRMAK KOLAYDIR,
AMA, UYUMUYOR DA, ÇIKARINA GELDİĞİ İÇİN, UYUYOR GİBİ YAPIYORSA, İŞTE O ZAMAN YOK OLMAYA MAHKUMDUR"
Biz hangisine gireriz?
UYUYANA MI, UYUYOR GİBİ YAPANINA MI?”

(ÜLKER FAHRİ)



MESAJ KUTUSU



Sayın Halil İbrahim AKÇA, 2006-2007 yıllarında engelli ve dar gelirli ailelerin elektrik bağlantıları yapılsın diye Kıb-Tek’e verilen paranın yerine ulaşmadığı ve paranın da geri TC Yardım Heyeti’ne dönmediğini öğrendik. Bir soruşturun bakalım yüklü para hangi delikte saklı kalmış.

Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, Anayasa değişikliğinde UBP ve DP yine gizli ittifak yaptı ve Anayasa’yı kuşa çevirip istemedikleri maddeleri geçirmediler. Hiç yoktan iyidir diyorsanız o da sizin bileceğiniz iştir deriz…

Sayın Kemal Deniz DANA, Cumartesi günü DP’nin yeni genel merkezine giderek Serdar Denktaş ve Hasan Taçoy ile çok özel bir toplantı yaptınız. Çok iyi yaptınız ta sizin asıl sorununuz UBP’nin içinde. Birkaç kişi dışında herkes başkasına çalışıyor bilesiniz.

Sayın Faiz SUCUOĞLU, UBP’de herkes sizin gibi canla başla çalışsa Dana’da potaya girecek ama maşallah sizden baka kimse yerel seçimleri ciddiye almamış gibi görülüyor. Parti içi dinamikleri artık harekete geçirip seferberlik başlatmanız şart oldu…

Sayın Ahmet GÜLLE, Cengiz Topel hastanesinden şikayet mesajları geliyor. Saat 12.00’den sonra burada doktor bulmak artık imkansız hale gelmiş. Bu arada hastanelerin ücretsiz olması için umarız bir çalışma başlatmışsınızdır.

Sayın Mesut YIKICI, Yeni Erenköy’de UBP-DP kavgası sizin işinize yarayacak gibi görülüyor. Bize gelen bilgilere göre burun farkı ile de olsa birinci sıraya oturmuşsunuz. Bakalım sonuna kadar orada kalabilecek misiniz?

Sayın Zorlu TÖRE, Serdar Denktaş’ın açıklamasına bakılırsa kaybolan senetler bulunmuş demektir. Eğer blöf yapmıyorsa şimdiden kampanya başlatıp para toplamaya bakın zira yerel seçimler sonrası intikam operasyonu başlıyor.

Sayın Zeki ÇELER, sizin pijama eylemini bayağı ciddiye aldılar ve haber Türkiye basınına kadar yansıdı. Oysa bilmiyorlar ki pijamalar evdeydi ve yayınlanan fotoğraf da foto montajdı. Neyse reklamın iyisi kötüsü olmazmış…

Sayın Şener ELCİL, hazırlanan yeni Anayasa konusunda çok fazla demokratikleşme getirmeyecek deriz ama kesin tavrınızı hala ortaya koymadınız. Siz bu Anayasa’ya ‘hayır’ oyu verirseniz yer yerinden oynayacak bilesiniz…

Sayın Zeki ZİYA, tatil köyü projesi tahmin ettiğinizden daha fazla ilgi gördü diyorlar. Artık yakında 5 yıldızlı otel projesine de başlarsanız hiç şaşırmayacağız. Ne varsa turizmde var değil mi?

Sayın Nazım BERATLI, evdeki fırın patlayınca korkulu saatler geçirdiğinizi duyduk. Büyük geçmiş olsun. Fırını satın aldığınız şirketi mahkemeye verseniz bile yeridir ama yine de cana gelmedi madem bir kan akıtmakta yarar var…

Sayın Adnan IŞIMAN, Esentepe’de tatil yapmak için valizi hazırladığınız söyleniyor. Seçimler bitmeden biraz zor gidersiniz ama yine de vardır bil bildiğiniz mutlaka. Bu arada şemsiye götürmeyi de sakın unutmayın…

Sayın Abdullah ÜÇGÖZ, son günlerde Roks Otel’de fazla görülmeye başlamışsınız. Şu sabah kahvaltılarının sırrını elbet birkaç güne kadar çözeriz. Afiyet bal şeker olsun…

Sayın Salih COŞAR, irmik helvası yapımında rakipsiz olduğunuzu duyduk. Duyunca da kulaklarımıza inanamadık. Sizde bakalım daha ne hünerler var da bizim haberimiz olmamış.




Günün Fıkrası

Teşkilat

Amerika'da bir asker, arkadaşı ile yolda giderken elindeki çakısı ile oynarken parmağını kesti.Az ötede bir dispanser vardı.
Asker ;
'- Ben şurada pansuman yaptırayım.' dedi.
İçeri girince karşısına iki kapı çıktı.
Birinde 'Hastalıklar', ötekinde 'Yaralar' yazılı idi.
'Yaralar' kapısından girdi.Yine önünde iki kapı.
Birinde 'Kemik', ötekinde 'Yumuşak Doku' yazıyordu.
'Yumuşak Doku' kapısından girdi.Yine iki kapı.
Birinde 'Önemli', ötekinde 'Önemsiz' yazıları vardı.
'Önemsiz' kapısından girince kendini sokakta buldu.
Dışarı çıkınca arkadaşı sordu ;
'- Nasıl, iyi baktılar mı?'
'- Hayır, ama teşkilat mükemmel!..'