Geçen hafta Yeni Erenköy'de karavan krizi yaşandı;
Devletin sulu arazi diye kiraladığı yerde kaçak karavanlar türedi!
Bu da yetmedi eski kaymakam tarafından elektrik bağlandı...
Karavan olayı biraz fazla abartılınca ve de komşunun sınırlarına da girince olay patlak verdi...
Haklı şikayet üzerine İskele Kaymakamlığı elektrik akımının kesilmesi için devreye girdi, elektrikler kesildi...
Ama kesinti uzun sürmedi, şalter yine kalktı!
Olay basında çıkınca tekrardan kesildi, bir daha akım verildi...
Devletin bir kurumu keserken bir diğer kurumu elektriği açtırdı...
İyi de bu ülkede kaç tane devlet var?
...
Turizm Bakanı Şahap Aşıkoğlu diyor ki;
Karpaz Özel Çevre Koruma Bölgesi içerisinde bulunan kaçak yapıları, devletin bir ayağı mühürlerken diğer ayağı mühürlerin kırılıp burada işletmenin devam etmesine izin veriyor...
Bunu söyleyen az-buz kişi değil, bakanlık müsteşarı, bakandan sonra gelen ikinci adam!
Eski Eserler Dairesi bu kaçak yapıları mühürlüyor ama be kez ne garip tesadüf ki Yeni Erenköy'de yasaları yerine getiren İskele Kaymakamlığı burada mühür kırıp yasaları ayak altına alıyor...
Şahap Aşıkoğlu'ndan başka bir iddia, mühürler Orman Dairesi müdürünün talimatıyla kırılıyor ve olay mahkemelik oluyor...
Devlet içinde bir başka devlet yani!
...
YDÜ Hastanesi'nde organ mafyası iddiaları ise başka bir alem;
Bu devletin Sağlık Bakanı öyle bir açıklama yapıyor ki, insanın gidip YDÜ Hastanesine kilit vurası geliyor...
Bakan burada organ mafyası olduğu şüphesiyle interpole bile başvuruyor, sonra rapor temiz çıkıyor ama bakan çıkıp da tek bir kelimelik açıklama bile yapmıyor...
Sağlık Bakanlığı bu konuda sessiz kalmayı yeğlerken onun yerine Cumhurbaşkanı açıklama yapma ihtiyacı duyup 'ülkede organ mafyası yoktur' diyor...
Devletin başına göre yok ama sanırız devletin bakanı hala derin şüpheler içinde...
Bu ülkede kaç tane devlet var Allah aşkına!
...
Sonra Tayyip bey gelip de 'sudan sonra elektrik de getireceğiz' deyince ortalık toz duman oluyor;
Hatta kurumun yönetim kurulu başkanı, biz ayrı bir toplumuz, kendi elektriğimizi kendimiz üretiriz bile diyebiliyor...
Yani 'burada bir devlet var' uyarısı yapıyor...
Hadi oradan!
Burada devlet filan yok...
Ya da devletine inanıp da ona dört elle sarılan istisnalar hariç devlet yöneticisi yok...
Söz de çok da, icraat ta hiç yok!
Başka bir traji-komik durum;
Dün meclis toplantısı vardı...
Dolayısıyla da yüce mecliste genel kurul yapılacaktı...
Daha geçen yıla kadar tek başına hükümet olan UBP bu toplantının yasal olmadığı gerekçesiyle katılmadı...
Onlara göre 1 Ekim'e kadar yapılan toplantı ve alınacak olan kararlar Anayasa'ya aykırıydı!
Ama şu anda iktidar olan hükümetin diğer elamanları nisap sağlamak için kendilerini yiyip bitirdiler...
İyi de kime inanacağız şimdi;
Onlar da devlet, bunlar da devlet!
 
 
Elektrik ve su kaça gelecek!
 
Ortada anlamsız bir tartışma var;
Su ve elektrik gelsin mi gelmesin mi?
Su gelmesin diyenleri anlamam mümkün değildir, ekolojik denge de hiç umurumda değil...
Suyun, hayat olduğunu kabul edemiyorlarsa kendi sorunları...
Ama elektrik konusu fazla karmaşık...
Siyasi nedenlerden dolayı isteyen var istemeyen var!
Sessiz çoğunluğun genel görüşü ise şu;
Kaça gelecek?
Yani, kilovat başına ne kadar ödeyeceğiz?
Şu an ödediğimiz gibi 42 kuruş ve üstü mü yoksa Türkiye'de olduğu gibi 18 kuruş mu?
Evinde her odada klima olduğu halde bu sıcak yazı tek bir defa bile klima açmadan geçiren binlerce aile olduğunu biliyor muydunuz?
 
“Gelin var da damat yok mu?”
 
Dün Çalışma Dairesi önünde çok ilginç bir eylem vardı;
Berberlerin yeni çalışma saatleri konusunda birbirine düşen berberler şikayetlerini dile getirdiler!
Geçenlerde acayip bir karar alınmıştı, Pazar günleri bayan kuaförleri gelin başı yapabilsinler diye açık tutulabilecekti…
Ama erkek berberlerine Pazar günü dükkan açmak yasaklanmıştı…
Pazar günleri de eskiden olduğu gibi açık olmak istediklerini söyleyen kalabalık grubun sloganları şöyleydi;
“Gelin var da damat yok mu…”
Böyle adaletsizlik nerede görülmüş!
 
MESAJ KUTUSU
 
Sayın Sonsel TATLISU, sendika yöneticisi bazı arkadaşlar aradı terfilerin altına imza atmamak için bin bir dereden su getirdiğinizden şikayetçi oldular. İyi bir bürokrat olduğunuzu biliyoruz ama eğer insanların hakkıysa da fazla geciktirmemek gerek değil mi?
...
Sayın Serdar DENKTAŞ, CAS konusunda yaptığınız hamle ile çalışanların büyük umudu oldunuz. Çalışanlardan onlarca mesajınız geldi. Madem ki THY konusunu da çözdünüz bu iş bitte desenize. Son günlerin en güzel haberiydi, tebrik ederiz...
...
Sayın Nidai GÜNGÖRDÜ, Girne sırtlarında hiç bir sorun yok ama denize yaklaştıkça iğrenç bir kokunun yayıldığının farkında mısınız? Heyecanınız bitmeden bu konuyu kökünden temizleseniz diyoruz...
...
Sayın İsmet AKİM, Kıb-Tek'in kaybolan 28 aracını bulabildiniz mi? Geçmiş hükümetler döneminde olduğunu iddia ettiğiniz kayıp milyonlar için suç duyurusunda bulundunuz mu? Yoksa ihbarlar sadece gazete arşivlerinde mi kalacak?
...
Sayın Günay ÇERKEZ, ülkede 800'den fazla kişiye istihdam sağlayan bir iş adamı için sosyal medyada ağır saldırılara maruz kalmak muhakkak ki sizi derinden yaralıyordur. Hele bir tanesi var ki onu mahkemeye taşımazsanız hata yaparsınız, bu kadar da olmaz yani!
Sayın Pervin GÜRLER, Lefkoşa'da Zefir Bar'ın bulunduğu yolda ikamet eden vatandaşlar aradı çok acil olarak bölgeye hız kontrolü yapılan radar konulmasını talep ediyorlar. Son ölümlü kazadan sonra gayet makul bir istek değil mi?
...
Sayın Mehmet HARMANCI, esnaf kesiminden bazı arkadaşlar sitem mesajları göndermeye başladılar. Ahbap-çavuş ilişkileri son günlerde fazlasıyla artmış çok geç olmadan önlem almanızı istiyorlar. Sorun bakalım zabıtalara işin aslı astarı neymiş?
...
Sayın Mehmet BOYACI, Serbest Liman'ın özelleştirmesinde yerli ortaklar arasında sizin de adınız konuşulmaya başlandı. Türkiyeli büyük ortak daha belli olmazken küçük ortakların anılması ne garip değil mi?
...
Sayın Serhat ÖZÇELİK, Ercan pistindeki son kaza da gösterdi ki orada araçlar bile güvenli değilse yolcular Allah'a emanet artık. Uçaktan inip 200 metre yürüyüp giriş salonuna gitmek biraz fazla riskli gibi gözüküyor. Acil önlem lütfen!
...
Sayın Cafer GÜRCAFER, yılan hikayesine dönen Mimoza ihalesine bir kez daha çıkıldı ve ne hikmettir bütün gözler sizin üzerinize çevrildi. Bu kez kendi adınıza olmasa da başkası adına burayı alacağınız iddia ediliyor. Bakalım doğru çıkacak mı?
Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, biraz geç de olsa Başbakanlık nezdinde oluşturduğunuz uyuşturucu komitesi çok doğru bir karardı. Umarız sadece adı olan bir komite olarak kalmaz ve büyük icraatların altına imzalarını atarlar...
...
Sayın Kadri FELLAHOĞLU, dede olmanın mutluluğuna nihayet eriştiğinizi memnuniyete öğrendik. Belki ilk bakışta yaşlandığınızı düşünüp maraz edebilirsiniz ama sonra birlikte park gezilerine gidince dünyanın en mutlusu olursunuz. Sizi ve genç çifti kutlarız...
...
Sayın Tekin ARHUN, bu sıralar birileri sizin ile fena halde uğraşıyor! Mahkemedeki davanız yüzünden bankanın direktörlüğünden uzaklaştırılmanız için her yol mübah sayılmış. Allah kolaylıklar versin artık…
Sayın Kudret ÖZERSAY, dün Lefkoşa Polis Müdürlüğü'nde vezneye trafik cezası yatırken görülmüşsünüz. hayırdır sizin gibi kuralların insanı olarak bilinen bir kişi nasıl olur da trafik ihlali yapar? Adaletin kestiği parmak acımazmış değil mi?
...
Sayın Mustafa HASTAN, uzun süren Moldova ziyareti sonunda bitmiş ve ülkeye geri dönmüşsünüz. Serin ve bol yeşilli, oksijen dolu bir havadan adaya gelince biraz zorluk çekebilirsiniz ama çabuk geçer merak etmeyin...
...
Sayın Mehmet SEYİS, açlık grevi eylem kararı başarıyla sonuçlanınca buun kutlamak için dün akşam Gönyeli'de şerefe kadeh tokuşturduğunuz görülmüş. Hak etmediniz de değil yani...Afiyet, bal ve şeker olsun...
 
 
Günün Fıkrası
 
Jokey


Üç arkadaş, üçü de birbirinin canı. Tek sorun yaşlarının artık fazlaca kemale erip, eşlerinin pek de genç olması. Günlerden bir gün biri diğerlerine:
- “Beyler benim keyfim çok kaçık. Karım beni aldatıyor galiba. Üstelik de bir marangozla.”
- “Olmaz öyle şey, sen içini ferah tut, bizimkiler aldatmaz... Ama nerden anladın?”
- “Karyolanın altında hep tahta talaşları görüyorum.”
derken ikincisi de karısından kuşkulanmaya başlar. Onun takıntısı da bir boyacı. Kuşkularının ana sebebi de karyolanın çevresindeki farklı renklerdeki çizikler ve üstüne üstlük bulunan iki adet fırça kılı.
Aradan zaman geçer ve nihayet üçüncüsü utana sıkıla derdini döker ortaya.
- “Arkadaşlar benim derdim hepinizden büyük, üstelik tam bir felaket. Karım beni aylardır bir at ile aldatıyor.”
Diğerleri:
- “Saçmalama lan olmaz öyle şey!”
- “Nasıl olmaz? Ne zaman karyolanın altına baksam hep aynı jokeyi görüyorum.”