Dün beklemediğim çok üzücü bir haberle güne başladım. Bengü Şonya’nın hastalığı hakkında bilgim vardı ama bu kadar erken yenik düşmesi aklımın ucundan dahi geçmedi. Daha bir hafta öncesine kadar bir kahve içelim derken, bugün onun hayatta olmadığını bilmek sanırım hayatın bir kez daha ne kadar yalan olduğunu anlatıyor bize.
Torununa ne kadar düşkün olduğunu biliyordum, eşinin de ne kadar fedakâr. Ama her şeyin yalan olduğu bu dünyada her şey anlamsız artık.
Hayatı boyunca inandığı doğrularla hareket etti Bengü Şonya. Bugün baktığımız zaman kimler bu doğrulara ne kadar değer verip, Bengü Şonya’nın yanında durdu işte orası sorgulanır.
Serdar Denktaş’ın partiden nerdeyse ihraç ettiği Bengü Şonya hastalığa yenik düşmedi. Uğruna inandığı, savunduğu DP ilkelerine, sahip çıkamadığı ve kendi benimsediği partisinden dışlanmayı hazmedemediği için bu hastalıkla savaşamadı. Kanserin ana nedenlerinden biri de üzüntüdür. Bengü Şonya’nın ölümüne nedendir.
Güçlü ve bir o kadar da partisine âşık bir siyasetçinin gelecekle ilgili tüm planlarını yok edenler, bugün cenazesinde beklide en ön sırada yer alacaktır. Ama bilinsin ki kimse yaşananları unutmayacaktır.
Dün dağ gibi bir adam göçüp gitti. Bugün uğruna savaştığı partisinin durumu onu her gün öldürdü. Yani partisinin adını kirletmemek adına verdiği savaş emin olun ki hastalığında verdiği savaştan ötedir.
İşte o giderken, bir yazısından kesitle onu uğurlamak istedim… Gözün arkada kalmasın Bengü Şonya, zaten bu memleketin çarkı çıkmıştır. Sen elinden geleni yaptın şimdi o senin arkandan konuşanlarda sıra… Işıklar içinde uyu…
‘’…..Hangi şart altında olursa olsun, nereden baskı gelirse gelsin yılmayan ve partisine dört elle sarılan gerçek DP’liler, gün gelecek kendi başkanlarının yaptığı gizli anlaşmalarla pazarlanacakları hiç akıllarına gelmedi. DP’nin artık DP maskesi takmış yabancılara hizmet eden bir oluşuma döndüğünü birçoğu geç anladı. Serdar Denktaş bu gün artık başka bir yerlerden talimat almadan adım atamayan veya ancak kendisine çizilen yetki alanı içerisinde hareket edebilen bir başkan görüntüsü vermektedir.
………………..
Kendi askerleri burçlarda ölümüne savaşırken, Serdar komutan kalenin kapısını düşmana sonuna kadar açarak partilisine ihanet etmiştir. Ve kale bir daha ayağa kalkamayacak şekilde düşmüştür. Azeri kardeşlerimizin kullandığı Türkçeye bayılıyorum. Onlar “aşağıya in” demezler. “Aşağıya düş” derler.’’