Birkaç gün ülke sorunlarından kaçıp kurtulmak iyi geliyor.
Kafayı boşaltmak her zaman yarıyor insana.
Biz de birkaç gün yoktuk, çok fazla kafa dinleyemesek de en azından ne kurultay ne de Lefkoşa’nın çöp sorununu düşünmedik.
Ama sonuçta tilki-kürkçü dükkanı meselesi, Ercan’a adım atar atmaz, ülke gerçeklerinin koynunda buluverdik kendimizi.
Hele de Lefkoşa’nın kirli ve karanlık sokaklarına girince, içimizden ‘hoş geldin memlekete’ diye geçirdik.

Daha farklı bir şey beklemiyorduk ama halen sadece UBP’nin değil, tüm ülkenin tek gündem maddesinin kurultay olması hoş değil.
UBP kurultayı sadece, ülkenin huzurunu bozmakla kalmıyor, bir takım projelerin de uygulanmasına engel oluyor.
Bunu bir de mahkeme süreci eklenince bu işin artık zıvanadan çıktığını görmek üzücüdür.
Bunun adına her ne kadar demokrasi deseniz de, bir demokrasi mücadelesinin ülke sorunlarının çözümünden önde gelmesi doğru değil.

Söylenenlere göre İrsen bey bugün istinafa gidecekmiş.
Elbette demokratik bir haktır ama, kurultaydan hemen sonra yazdığımız gibi, biz hala İrsen beyin ikinci tura gitmesi gerektiğine inananlardanız.
Türkiye hükümetinin tam desteği ve devlet kaynaklarının tümünün bu kurultayda kullanılmasına rağmen, böyle dengeli bir sonuç çıkmışsa, bir ülke başbakanına da hiç gecikmeden ikinci tura gitmek kalırdı.
Oysa gecikilen her zaman, kurultay dengelerinin kendi aleyhine değişmesinden başka bir işe yaramayacaktır.
‘Hodri meydan ‘deyip, partiyi ikinci tura götürseydi, hem iradeli bir başbakan hem de genel başkan olarak hafızalarda yer edecekti.

Bir de şu meşhur müsteşar olayı var.
Hüda Aksoy’dan bahsediyoruz.
Yine basında çıkan haberlere göre, müsteşarın ya istifası ya da görevden alınması söz konusu olurken, Pazar gününün ilk telefon görüşmesini yapmak üzere tuşladık telefonu.
Önce cevap vermedi, biz tam ‘tamam söylentiler doğrudur, kesin müsteşarın kellesi gitti’ diye düşünürken, ikinci aramamızda telefon açıldı ve kendisiyle bir çay içme teklifimize olumlu yanıt gelince, bir haberci olarak epey mutlu olduk.

Bu görüşme gerçekleştikten sonra her ne kadar kendisi bize hissettirmemeye çalışsa da kurultay sürecinin Hüda Aksoy’u yıpratmış ve yormuş olduğu kesin.
Çünkü ben de dahil bir çok kişi, kurultayda alınan böyle bir sonucun müsteşardan dolayı olduğunu, İrsen beyin çok zarar gördüğünü söyledik durduk.
Kırgınlığını belli etmemeye çalışsa da kendisiyle ilgili öyle eleştiriler yapıldı ki, sanki de dokunsanız ağlayacak kadar doluydu.
Hadi diyelim, müsteşar çok hatalar yaptı da peki kurultay sürecinde İrsen beye tam destek veren bazı bakanlar ve vekillerde dahil, diğer partililerin hiç mi suçu yoktu yani?
Ama belli ki tepedeki isim olduğu için, buna bir de Saray’ın eleştirileri eklenince, o görevden istifa etmemek için insanın kocaman bir yüreği olması gerek, diye düşündük…

Hüda bey ile sadece kurultay sürecini değil, çok öncesini de konuştuk.
Bundan önceki üç dönem kurultayda nasıl o zamanın genel başkanı ve başbakanı Derviş Eroğlu’na çalıştığını, kader birliği yaptığını da anlattı.
Bu kurultay sürecinin partiye nasıl zarar verdiğini de…
Daha da çoğunu…

Anladım ki bu ülkede siyaset böyle olduğu müddetçe, daha birkaç sene evvel aynı cephede savaşanlar, şimdi birbirine kurşun sıkıyorsa, bu işte bir sakatlık vardır.
Ülkemizde siyaset, siyaset olmaktan çoktan çıkmış, bırakın devleti, bırakın partilerin menfaatini, artık tamamen kişilerin menfaat çatışmasına dönmüş, ucube bir demokrasi oyunundan başka bir şey değildir.
Bugün omuz omuza mücadele verenler, birbirini sırtında taşıyanlar, şimdi onları linç etmek için uğraşıyorsa ve bunda ülke insanının hiçbir menfaati söz konusu değilse, fikirler, projeler, devrim niteliğindeki değişimler yerine sadece ve sadece kişilerin ihtirasları öncelik oluyorsa, vallahi de bitmişiz, billahi de bitmişiz biz.
Ruhumuza Fatiha okunacak olan günler yakındır.




MESAJ KUTUSU

Sayın İrsen KÜÇÜK, dün Pazar olmasına rağmen gün boyu Güzelyurt’ta vekil ve delegelerle toplantı yapıp ikinci tur için taktik belirlediğiniz gözlemlenmiş. Siz gelin şu işi fazla uzatmadan ikinci tur emri verin, kan kaybını önleyin.

Sayın Erdoğan MANİ, mahkemenin ara emri kararından sonra Ahmet Kaşif’i ilk kutlayan siz olmuşsunuz ve bu konudaki görüntüler sosyal medyada paylaşılmaya başladı. Hatta İrsen beye yakın kişiler sizin için ‘Brütüs’ demeye başladı, bilesiniz.

Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU, kurultay tartışmaları devam ederken Mormenekşe’de kırsal kesim arsa dağıtmanız sadece parti dışında değil içinde de tartışılmaya ve tepki görmeye başladı. Birkaç hafta daha bekleseydiniz ha keşke…

Sayın Hasan BOZER, partinin en olgun ve akil adamlarından birisi olarak bölünmenin önüne geçmeniz için aracı olmanız ve gerekirse bir süreliğine partinin başına geçmeniz konuşulmaya başladı. Sürprizlere hazırlıklı olun.

Sayın Ertuğrul HASİPOĞLU, siz her ne kadar sigara denetimleri yapılıyor deseniz de bu iş artık çığırından çıktı ve bar ve meyhanelerde yasak tamamen kırıldı. Esnaf da yasaya yeni bir düzenleme istiyor. Bir çoğu bu yüzden batmak üzere.

Sayın Ozan CEYHUN, bir gün önce TDP Genel Başkanı Mehmet Çakıcıyla aynı yerde ve aynı masadaydınız, bir gün sonra Faiz Sucuoğlu ile yine aynı mekanda hatta aynı sandalyede yemek yediniz. Bu yemeklerin sonu merak ediliyor.

Sayın Faiz SUCUOĞLU, sizin için Başbakan Erdoğan’a övgü dolu bir mektup yazarak genel başkan için en iyi adayların başında olduğunuzu söyleyen kim? Siz yine de gaza gelmemeye bakın, zamanlama hatası hiç yapmayın olur mu?

Sayın Mehmet UYSAL, dost bilip de samimiyetinizden yararlanmak isteyip arkanızdan hançerleyenlere bu sıralar dikkat edin. Rotayı Saray’a çevirdiğiniz iddia ediliyor, daha da ötesi böyle duyulması isteniyor.

Sayın Ersin TATAR, devletin ensesinde çöreklenen müşavir ordusuna tırpan atma zamanı gelmedi mi? Bu onların sorumlu olduğu bir konu değil ama vatandaşın gözüne de iyice batmaya başladılar.

Sayın Ahmet ATAKSOY, DP’den Girne milletvekili adayı olup olmama arasında gidip geldiğiniz söyleniyor. Bu konuda dostlarla fikir teatisine başlamışsınız bile. Elinizi yüreğinize koyun ve yüreğinizin sesine kulak verin. Gerisi sadece detay…

Sayın Yusuf SUİÇMEZ, muhterem babanızın vefatını üzüntü ile öğrendik. Merhuma Tanrı’dan rahmet size ve yaslı aileye sabır ve başsağlığı dileriz. Allah geride kalanlara sağılıklı uzun ömürler versin.

Sayın Ahmet KAŞİF, kurultay öncesi bir üniversite sahibinden büyük miktarda maddi katkı aldığınız iddiaları konuşulmaya başladı. Acaba diyoruz, bu olay duyuldu da hükümetle arası bunun için mi bozuldu dersiniz?

Sayın Güliz KANER, Ercan’ın küçük ortağı olmak için yoğun İstanbul seferlerine başlamışsınız. Hele de zehir gibi bir murakıpla çalışınca bu iş tereyağından kıl çeker gibi olacak değil mi? Hayırlı uğurlu olsun.

Sayın Halil ORUN, Fransa gezisine niçin Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu ile ziyaret gerçekleştirdiniz hala bir cevap alamadık. Devlet görevlilerine yasak belediye başkanlarına serbest mi diye soruyor duyarlı vatandaş.

Sayın Mahmut ANAYASA, BES mitingine gidip de yeterli kalabalığı göremeyince isyan ettiğiniz gözlemlenmiş. Evde Hürrem Sultan ve mangal başı partisi varken, belediye çalışanın sorunları kimin umurunda?

Sayın Turgay KONTİ, kurultay sonrası o kadar sessiz kaldınız ki bir çok dostunuz bunu fırtına öncesi sessizlik olarak yorumluyor. Bu arada dün mahallede bir pastırma kokusu hakimdi, sizden mi geldi acaba o koku?

Sayın Polat ALPER, Kıbrıs Postası’nın 11’nci kuruluş yıldönümü kutlamaları için yoğun bir çalışma içinde olduğunuz görülüyor. Nice başarı dolu seneler dileriz. Bir de düğün hazırlıklarına başlasanız artık diyoruz, bileziği ayırttım bile.

Sayın Mehmet EZİÇ, Dereboyu projesinden vazgeçip yeni işletmeyi Lefkoşa’da AÖF yanına kurmaya karar vermişsiniz. Hayırlı işler, bol kazançlar dileriz.

Sayın Raziye KOCAİSMAİL, yukarıda filler tepişirken aşağıda çimenler ezilecek gibi görülüyor. Kanser hastaları artık yine Türkiye yollarını tutacak. Artık sesinizi yükseltmenin zamanı gelmedi mi? Sağlık üzerinden siyaset nerede görülmüş?

Sayın Sümer AYGIN, yıllardan sonra ilk kez bu sene 15 Kasım etkinliklerinde Girne sokaklarında süsleme yapılmamış ve bu da vatandaşın gözünden kaçmamış. Ekonomik sıkıntılar sizi de mi vurdu diyorlar…



Günün Fotoğrafı




Günün Fıkrası


Bütçe

Amerika dışında çalışan bir koca, karısına şöyle bir mektup yollamış.
-Sevgilim Mary bu ay sana maaşımdan para yollayamıyorum onun yerine yüz öpücük gönderiyorum. Unutma, sen benim bir tanemsin. Kocan Bill.
Bir müddet sonra karısı da şu cevabı yolluyor;
-Sevgili Bill, gönderdiğin yüz öpücük için çok teşekkür ederim. Onları şöyle harcadım:
-Sütçü 1 aylık süt için 3 öpücüğe razı oldu. Elektrik tahsildarı ile işi 7 öpücüğe bağladım. Ev sahibi günlük kira taksitlerini her gece alıyor. Bakkal ile başka türlü anlaşmaya mecbur kaldım. Diğer masraflarda 40 öpücük tuttu. Beni merak etme, bakiye 30 öpücüğüm var, bu ayı çıkarabilirim. Gelecek ayda aynı mı olacak, bana acele bildir, ona göre plan yapacağım.
Bir tanecik karın Mary...