Lefkoşa’da Şht. Doğan Ahmet İlkokulu’ndayım;
Bir öğretmen hakkında Haberal Kıbrıslı Gazetesi’nde çıkan bir haber camiayı üzmüş, hatta ayağa kaldırmış, bu nedenle basın toplantısı düzenlediler…
Bir öğretmen dediğimiz, 57 yaşında hayatını eğitime vermiş Ayhan Güvenir.
O da basın toplantısındaydı…
Önce KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil konuştu, sonra KTOES yetkilisi, sonra okul müdürü, okul aile başkanı ve bazı veliler…
Yaklaşık yarım saat süren konuşma sırasında kulağım konuşmacılardaydı ama gözüm Ayhan hocada…
Çünkü iddia öyle ağır ki ve bel altıydı ki bu iddialar karşısında basının karşısına çıkan bir kişinin iç ve dış dünyasını kavramaya çalıştım.
Hele de yanında eşi ve boyuyla bir kızı olduğu halde…

Konuşmalar bitti, soru bölümüne geçince ‘Ayhan hocanın da duygularını öğrenmek isterim” diye atıldım öne…
Gözüm hala, tepeden tırnağa mimik hareketlerinde…
Yanında eşi, hemen arkasında torununun annesi olan kızı.
Aldı mikrofonu eline ve dört kelimelik bir konuşma yaptı;
“Meyve veren ağaç taşlanır…”
Hepsi o kadar!
Gerekçesi de doğal olarak olay mahkemeye intikal ettirildiği için avukatı tarafından aldığı ‘konuşmama’ talimatı!
Elbette saygı duyarız…

Konuyu bilmeyen yok;
Ayhan hoca bir öğrencisine öpücük kondurdu mu kondurmadı mı?
Kondurduysa, iyi niyetli miydi yoksa kötü niyetli mi?
Bunlar bizim konumuz değil!
Ama çok bel altı bir konu olduğu için yorum yaparken de çok hassas davranmak lazım…
Sonuçta ömrünün yarısından fazlasını eğitime adamış bir öğretmen, hem de eşi ve kızıyla çıkmış basının karşısına…
Empati yapmak bile insanın tüylerini diker diken etmeye yetiyor…
Sonuçta, bunun kararını mahkemeler verecek!

Konu bel altı oldu mu insan ister istemez olaya tek yönlü bakamıyor;
Bir gazeteci yönümüz var bir de eğer kaldıysa insani yönümüz…
Daha da kötüsü, suçlanan bir öğretmen ve diğer yanda suçlanan ve tepki gösterilen bir basın kuruluşu…
İnsani yönünüz Ayhan hocanın yerinde alırken, mesleki yönünüz yayını yapan ilgili gazetenin yanına kayıyor…
Ve insan ister istemez soruyor;
Elde avuçta adam akıllı bir belge yokken böyle bir yayın yapılır mı?
Acaba belgeleri var da sona mı saklıyorlar?
Sonra insani yönünüz ağır basıyor ve insan kendi kendine soruyor;
Ya Ayhan hocanın yerinde ben olsaydım ve ona yapılan suçlamalarla itham edilseydim, diye!
Hem insan hem de gazeteci olamaz mı bir kişi diye içimden geçiriyorum…

Sonunda şu karara varıyorum;
Biz gazetecilerin bir çoğunun empati yapma gibi bir huyu yok!
İlla ki gazetecilik, illa ki tiraj yapmak, illa ki hep bir adım önde olmak!
Ne kadar iğrenç değil mi?
İnsanlık ötesi bir şey!
Ama ne yazık ki, kendimi de içine katarak söylüyorum, bir çoğumuz gazeteciden önce insan olmamız gerektiğini her nedense unutuveriyoruz…
Hem de insanların özel hayatına dalıp, aile bireylerinin psikolojilerini bile aklımıza bile getirmeden…
Hepimize lanet olsun, o zaman!

Konun teknik yanına gelince;
Ayağa kalkan camia, olayın gerçek olmadığına inanıyor ve Ayhan hocaya sahip çıkıyor.
Ama bazı ayrıntılar var;
Örneğin, bu çirkin haberi basına uçuran kişinin de eğitim camiasından birisi olduğuna inanıyorlar…
İsmi kulağımıza fısıldadılar ama hadi biz yine insani yönümüz ağır basın diye şimdilik sizlerle paylaşmayalım bunu…
Aslında şimdi sorunun boyutu daha da büyüyor…
Zira, bir öğretmen yine bir başka öğretmene, yani kendi meslektaşına büyük bir kazık atıyor…
Hem de çok iğrenç bir şekilde!
Bundan daha korkunç bir şey olabilir mi?
Ve biz gazeteci müsveddeleri de bunun üstüne balıklama atlayıp, bundan rant elde etmeye çalışıyoruz…
Allah bizi affetsin!



MESAJ KUTUSU

Sayın Resmiye CANALTAY, Mağusa ilçe başkanlığınız hayırlı ve uğurlu olsun. Bir zamanlar ihracınız konuşulurken şimdi örgütün tepesine oturdunuz. Siyaset ne menem bir şey değil mi? Bu arada belediye başkanı adayı olacağınıza da söyleyenlerin sayısı epey fazla. Göze gelmeyin sakın!

Sayın Suat GÜNSEL, İlahiyat Fakültesi’nin kurucularından, okulun dekanı Yusuf Suiçmez’i görevden aldığınızı öğrendik. Çok sayıda öğrenci bu karara tepki için derse girmemiş. Bu kadar vefasız olduğunuzu bilmiyorduk doğrusu…

Sayın Hüseyin ÖZGÜRGÜN, yıllar sonra partinizin Güney’deki toplantılarına katılması Kıbrıs sorununda yeni bir rotaya girdiğiniz yönünde yorumlandı. Bu arada parti içinde bazı muhafazakar tepkili bilesiniz…

Sayın Orsel NEŞE, partinizden istifanız bölgede şok etkisi yarattı. İstifaya Serdar Denktaş ile yaptığınız son telefon görüşmesinin neden olduğu iddia ediliyor doğru mu?

Sayın Bengü ŞONYA, Zorlu beyden sonra cebinde istifa mektubu taşıyan ikinci partili konumuna gelmişsiniz. Londra ziyareti pey yaramadı desenize…

Sayın Kemal DÜRÜST, Güzelyurt ilçe başkanlığınız hayırlı ve uğurlu olsun. Ahmet Çaluda bu işe pek sempatik bakmadı ama siz yine de onu yanınıza almaya bakın. Zira her nedendir bilinmez ama her gecen gün gücünü arttırmaya başladı…

Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU, Kurultay istihdamlarında İskele’de bankaya aldığınız yeğeninizi 4 ayda kadrolamanız yeni gelen yönetim tarafından tespit edilmiş haberiniz olsun.
Banka tüzüğüne göre bir çalışan en az altı ay geçici olarak çalışması gerekiyormuş, ayıklayın şimdi pirincin taşlarını…

Sayın Cemal BİREN, yerel seçimler yaklaştıkça yollarda daha fazla çalışan görülmeye başlanmış. Bir de Mormenekşe’nin ova yollarını sakın unutmayın, yollar onarılmaz ise geçen dönem size oy verenler bu dönem desteklerini çekeceklerini söylüyorlar bizden uyarması…

Sayın Teberrüken ULUÇAY
, şu Tapu Dairesi’ni biraz daha erken ölçümler yapması için uyarsanız iyi olur çünkü Mormenekşe köyünde özel tapunun yaptığı ölçümler köylüyü biri birine düşürdü. Her arazi 50 metre güneye doğru, herkes bir birinin malını alıyor gibi bir hava var köyde!

Sayın Aykut ÜRETİCİ , KKTC’de bir ilki gerçekleştirip Mağusa Devlet Hastanesi’ne kazandırdığınız ‘randevu’ sistemine teşekkür mesajları gelmeye devam ediyor. Bilirsiniz sizin hastanede şaibeli olayları çoktu. Umarız kısa bir sürede bütün olumsuz şeyleri unutturursunuz…

Sayın Olgun AMCAOĞLU, milletvekili danışmanlığı yapacaksınız da ne olacak sanki! Köyde bir lahmacun salonu açıp keseyi doldurmaya bakın. Bu devlete ağzınızla kuş tutsanız yaranamazsınız…

Sayın Ersin TATAR, nedendir bilmeyiz ama Cemal hoca bir türlü gerçekleşmeyen izdivacında sizi sorumlu tutuyor…Bu işte bir hikmet var ya biz de henüz anlamış değiliz!

Sayın Reşat AKKAR,
1 Aralık’ta gazetenin yayın hayatına başlaması için hummalı bir çalışma içinde olduğunuz gözlemleniyormuş. Bu işler uzaktan görüldüğü gibi kolay olmasa gerek değil mi? Kolay gelsin…

Sayın Yusuf SUİÇMEZ, başınıza gelenleri üzüntü ile öğrendik. Büyük geçmiş olsun. Ne yazık ki ilim irfan yuvası olsa da sonuçta özel sektör böyle bir şey. Sizin gibi değerli bir bilim adamını keşfedecek birileri muhakkak olacaktır…

Sayın Feriha NURLUÖZ, maşallah bir özel kalem müdüründen çok daha verimli bir çalışma ortamı yaratıp Ahmet beyi epey rahatlattınız. Bu özverili çalışmaların muhakkak ileride geriye dönüşü olacaktır, sadece biraz sabretmek yeterli…

Sayın Yunus RAHMİOĞLU, sizin bankanın çalışanları velesbit turu düzenlemişler ama aralarında sizi görememişler…Bu yaştan sonra riskli spor size biraz ağır gelir değil mi? İyi de o göbeği nasıl eriteceksiniz ki?

Sayın Engin ARI, yıllar sonra bir haftalık izne çıkınca kendinizi sudan çıkmış balık gibi hissetmeye başlamışsınız. İşkolik olmak böyle bir şey mi acaba?




Günün Fıkrası

Kamyoncu

Gaziantepli kamyoncunun biri bir gün , Adana üzerinde yol almaktaymış. Adana radyosunda acil bir anons verilmiş.
''Şehrimizi küçük boylu, kırmızı suratlı uzaylılar basmıştır. Lütfen dost olmaya çalışınız ve korkmayınız.''
Gaziantepli kamyoncuda nasıl olsa yoldayım diyerek aldırış etmemiş.Aradan 2 saat geçmiş kamyoncunun tuvaleti gelmiş. Sağa çekip çalılıkların yanına gitmiş ve tuvaletini yapmaya başlamış. Tam bitirmişken, çalılıklardan hışırtı şeklinde sesler gelmeye başlamış. Birden aklına radyoda ki anons gelmiş ve başlamış konuşmaya.
-Gaziantepliyem, kamyon şöförüyem, dost olmak istiyem.
Fakat ses gelmemiş ve tekrar etmiş;
- Gaziantepliyem, kamyon şöförüyem, dost olmak istiyem.
Tekrar ses gelmeyince bu kes sinirlenip bağırarak tekrar söylemiş;
-Gaziantepliyem, kamyon şöförüyem, dost olmak istiyem.
İnce ve kısık bir sesle cevap gelmiş;
-Urfalıyam, tır şöförüyem, Sıçıyammm…