Fuat Namsoy, bir başbakan edasıyla konuşmuş.
Sendikaları da bir güzel fırçalamış!
Partisinin her zaman demokrasiyle verdiği önemi anlatmaya çalışmış.
Aslında böyle bir yazıyı kendisinin kaleme almadığını herkes biliyor ama genel başkan vekili olduğu için bunun pek önemi yok.
Bizim takıldığımız konu, partisinin demokrasiye verdiği öneme dikkat çekmeye çalışması.
Yani, kendi deyimiyle kendisi de partisi de demokratik ve bu süreç tıkır tıkır işliyor.
Kimsenin hakkı ve hukuku yenmiyor.
Herkes devlet olanaklarından eşit şekilde yararlandırılıyor.

Oysa bunun böyle olmadığını kendi de çok iyi biliyor.
Ülkede onca işsiz genç varken, halen asker olan oğlunun Veteriner Dairesi’nde istihdam edilmesinin demokrasi ile nasıl bağdaştığını da anlatabilir mi bize acaba?
Anlatamaz tabi ki!
Çünkü, Fuat bey ve ailesinin karnı tok olduğu için, aç insanın, zorda olan insanın, iş ve aş bekleyen insanın derdini anlayamaz, onların yarasına merhem olamaz.
Sonra da kalkar, vatandaşın hakkını hukukunu koruyan sivil toplum örgütlerine ahkam kesmeye kalkar.
Eğer kendisinde biraz utanma olsaydı, askerde olan oğlunu niçin istihdam ettirdiğini açıklar, sonra görevini bırakıp evine çekilirdi.
Ama, yasa tanımazlığın, yasal olduğu bir ülkede kendisine kızamıyoruz bile.

Dün Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan Özlem Özsun adlı bayan okurumuz aradı.
8 aylık bebeği ile polis tarafından alıkonulmuş.
Çünkü, bebeği için çıkardığı yeni pasaport TC’li ilgili birimlere bildirilmediği için, doğal olarak polisler bu pasaportu geçerli bulmayıp, görevlerini yapmışlar.
Özlem hanım telefonda ağlamaklıydı.
Kim olsa, aynı duyguları yaşar.
Sizin bakanınız, çıkacak basının karşısına pişmiş kelle gibi gülümseyip, e-pasaportun tanıtımını yapacak ama bu pasaportu TC’li yetkililere ibraz etmeyecek.
Olan da vatandaşa olacak!

Dün de yazmıştık, bu ülkede artık akıllara durgunluk veren olaylar yaşanmaktadır.
Cumhurbaşkanı ile Başbakanının birbirine düştüğü böyle bir ülkede daha iyisini beklemek belki saflık olur ama, adaletin olmadığı bir ülkede de yaşamak, yaşanan saçmalıklara tanık olmak ve istikrarsız bir iktidarın, her gün yeni acayipliklere şahit olmak, hayatı yaşanmaz hale getiriyor.



Vadili İlkokulu’ndan şikayet!

Menderes Aktaş adlı vatandaş aradı dün, kızgın ve öfkeliydi.
Vadili İlkokulu’nda okuyan oğlunun birkaç gündür derste değil de okulda top oynarken görürken, gitmiş okul yöneticilerinden izahat istemiş.
Aktaş’ın iddiası, okulda müzik ve resim gibi derslerin yapılmayıp, yerine koleje hazırlık dersleri verilmesi.
Böyle olunca da doğal olarak kolej sınavı derslerine girmeyen çocuklar, resim ve müzik gibi dersler olunca serbest bırakılıyor ve okul öğretmenleri koleje hazırlanan öğrencilere ağırlık veriyor.
Yani, okul dershaneye çevrilmiş bir anlamda.
Ayrıca, okul müdürü Mehmet Menteş’in de yeteri kadar görevini yapmadığına inanmış.
Bir veliden böyle şikayet gelince okul müdürünü de aradık, açıklama istedik.
Menteş, resim ve müzik gibi derslerin yerine koleje hazırlık dersleri yapıldığını yalanlamadı.
Ama okuldaki görevlerini aksattığı yönündeki suçlamalı kabul etmedi ve icraatlarını bir bir sıraladı.
Bize göre veli haklı galiba. Çünkü okul müfredatı ne ise odur.
Ayrıca, okul müdürünün eşinin adına bir de şirket var. Bu da okul taşımacılığı yapıyor.
Müdür bey ona da açıklama getirdi ve 1993 yılından itibaren bu iş yaptıklarını ifade etti.
Ama kendi üstüne değil de eşinin üstüne olduğunu vurgulayarak.
Biz de zaten tersini beklemezdik!

GÜNÜN FOTOĞRAFI




MESAJ KUTUSU



Sayın Derviş EROĞLU
, BRT’de çalışan bir bayanı Girne’de oturduğu gerekçesi ile Milli Arşiv’de çalışmasını sağlamışsınız ve hiçbir resmi evrak imzalanmadan söz konusu kişi orada işe başlamış bile. Yakında Karpaz’dan yanınıza gelirlerse bakalım ne yapacaksınız?

Sayın Ahmet KAŞİF,
TC’li yetkililere ne gibi sözler verdiniz artık açıklama zamanı gelmedi mi? Böyle bir söz verdiyseniz niçin sözünüzü tutmadınız? Bu arada başkan seçilirseniz Derviş beyi bile takmayacağınızı, onu izole edeceğinizi de söylediniz mi? Açıklama bekliyoruz.

Sayın Fuat NAMSOY, sizin oğlan gel tezkere şarkısını söylerken, şimdiden devlette işi garantilemiş bile. Böyle bir icraat yaparken hiç mi yüreğinizin bir yerlerinde acı hissetmediniz? Yüzünüz biraz olsun kızarmadı mı? Bu arada Lapta Yavuzlar Lisesi’nde 47 yaşında bir bayanı sekreter olarak istihdam ettirdiniz. Helal olsun.

Sayın Ramadan GÜNDOĞDU
, Mağusa Serbest bölgesine yapacağınız yat tamir limanı ortalığı fena halde karıştırdı. Ancak torpilin adresi belli olmuş, eleştirilere şimdiden hazırlıklı olun.

Sayın Ersin TATAR,
özellikle İskele ve Karpaz bölgesinde Rum malı ve toprağında oturanlara gönderilen binlerce sterlinlik kağıtlar bölge halkını fena öfkelendirdi. Bu darlıkta vatandaşlar bu paraları ödeyemeyeceklerini bildiriyorlar. Haberiniz olsun istedik.

Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU
, e-pasaportlar konusunda iyi şov yapmıştınız ama bu pasaportları Türkiye polisine bildirmeyince onlarca vatandaş kapılarda mağdur oldu. Bari insan kamuoyundan bir özür dilerdi. Sizin müdürler Ankara’yı suçlamaya kalktılar.

Sayın Mutlu ATASAYAN,
Vadili İlkokulu’na bir müfettiş göndermekte yarar var. Öğretmenler para kazanacak diye, bütün ağırlığı kolej sınavlarına vermişler. Müfredata bir bakın bakalım keyfi neler oluyor?

Sayın Ertan ŞENGÜL,
eşinizin zamansız ölümünü üzüntü ile öğrendik. Merhumeye Tanrı’dan rahmet, size ve aileye sabır ve başsağlığı dileriz. Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler versin.

Sayın Halil ORUN
, hafta sonu İskele sahilinde küçük bir gezinti yaptım epey gelişmelere şahit oldum. Proje sağ salim biterse şimdiye kadar yaptığınız en büyük icraat olacak. Tebrik ederiz.

Sayın Celal CİN, belediyede saatli bombayı resmen kucağınıza aldınız. Ne güzel yıllardır uslu uslu idare ederdiniz artık uykusuz geceler sizi bekliyor. Allah kolaylık ve sabırlar versin…

Sayın Cihan ERDOĞAN
, Cem Yılmaz’ın filminde herkes kahkahaya boğulurken siz uyurken hatta sayıklarken görülmüşsünüz. Görenler epey ayıpladı bilesiniz…

Sayın Ünal ÜSTEL,
sanki de bu ülkenin çevre bakanı değilmiş gibi bir tavır içindesiniz. Ülkeyi pislik götürüyor, lağım suları Mağusa surlarına dayandı. Bu arada sizin oğlan da istihdam edildi ama şimdilik sır gibi gizleniyor. Bu ülkede hiçbir şey gizli kalır mı Allah için?

Sayın İbrahim GÜREN, 45 yaşında eşiniz de nihayet devlet memuru olmuş. Ailede memur sayısı her geçen gün artıyor değil mi? Gözümüz yok, ye kürküm ye devri bu, sakın hiçbir fırsatı kaçırmayın.

Sayın Sami DİLEK, canlı yayında UBP delegesi olduğunuz ortaya çıkınca epey terlediğiniz gözlemlenmiş. Koca sendikanın başkanı delege olsa ne olur olmasa ne olur? Allah akıl fikir versin…

Sayın Kenan AKIN
, DP’ye dönüşünüz biraz sancılı olacak gibi gözüküyor. İsteyenler kadar istemeyenler de yok değil. Ne suç işlediniz de bu kadar tepki aldınız biz de anlayamadık doğrusu…

Sayın Memduh ÇETO,
hem parti içinde hem de kamuoyunda yıldızınız her geçen gün artıyor. Lefkoşa’da zorlu ve çetin bir yarış sizi bekliyor. TDP’nin en isim yapmış adayları Başkent’ten çıkacak. Kolay gelsin…

Sayın Hüseyin ALANLI,
muhalifler İskele’de partinize tek vekil bile şans vermiyor ama bölgede sizin meclise gireceğinize inanların sayısı çok fazla. Moral bozmaya hiç gerek yok…





Günün Fıkrası

Temel’in kedisi


Temel’in sol kolunun üstüne güzel mi güzel pek hoş bir kedicik oturtmuş. Nereye gitse kedi kolunda.
Arkadaşları:
- Nedeysun pütün gün kedi kolinda, kediyi rahat piraksana, deyince Temel:
- Pirakmasina pirakacağum ama kedi dişi, başina bir halt kelir tiye endişeleneyrum.
İçlerinden bir tanesi Temel’e ilginç bir fikir önerir. Kedinin belirli yerlerine pamukla benzin sürmesini, böylece erkek kedilerin Temel’in kedisine zarar vermeyeceğini söyler. Temel de söyleneni aynen uygular. Sonuç harika, erkek kediler değil yaklaşmak, nerdeyse altı aylık yola kaçarlar. Günlerden bir gün Temel’in kedisi kaybolur. Temel perişan:
- La, penum kediyi körtünüz mi? diye, diye iki, üç gün dolaşır. Derken bir tanıdığı:
- Senin kediyi körtüm. Temel:
- Neredeydi? Ne ediyirdi? Arkadaşı:
- Aşağı mahalledeydi, penzinu bitmiş arkadan itiylerdi.