Bayramın ilk günü daha soft bir yazı ile karşınızda olmak isterdik ama ülkede yaşanan sorunlar bayram seyran dinlemediğinden ve okuyucuyu da bilgilendirme görevimiz olduğu için konumuz Kalecik’te yaşanan kirlilik oluverdi ansızın.
Bu konuda çok yönlü görüşler alıyor, bölge halkının da görüşüne baş vuruyor ve bunları sizlerle paylaşıyoruz.

Ben şahsen K.T.Tabipleri Birliği’nin saygınlığına inanan bir basın mensubu ve vatandaşım.
Katıldığım bir çok etkinliklerinde hep ciddiyet gördüm, bilimsel açıklama gördüm, toplumsal duyarlılık gördüm.
Birliğin beni en fazla şaşırtan açıklaması geçtiğimiz yıl Gönyeli suyunun kullanılamaz oluşunu deşifre etmesi olmuştu.
Kulakları çınlasın, dönemin başkanı Dr. Suphi Hüdaoğlu, bu konuda çok ciddi iddialarda bulunmuş, hatta bazı belgelerle halkın karşısına çıkıp Gönyeli suyundaki bakteri oranının haddinden fazla olduğunu söylemişti.
Sonra Gönyeli Belediye Başkanı Ahmet Benli, makamında bir şov yapmış, kamuoyunun önünde Gönyeli suyunu içmiş ve yine belgelerle suyun değil bakterili içilebilir olduğunu göstermişti.
Sonra Suphi Hüdaoğlu’nun sesi kesilmiş ve bu konuda tek bir açıklama yapmamıştı.
Oysa eğer su temizse kamuoyundan özür dilemeli, ya da gerçekten halk sağlığını etkileyecek kadar kirliyse bunun mücadelesine devam etmeliydi.

K.T. Tabipleri Birliği bu kez de Kalecik’te yaşanan fuel oil sızıntısı ile bir kez daha gündeme oturmasını bildi.
Yapılan açıklamalar, sadece Kalecik’te değil Mağusa’dan Larnaka’ya kadar denize girilmesinin sakıncalı olduğu yönündeydi.
Halk da nedendir bilinmez ama sanki de sivil toplum örgütlerine daha fazla güveniyor ve siyasilerin söylediklerini daha az önemsiyor gibi geldi bana…
K.T.Tabipleri Birliği’nin çevre sorumlusu Dr. Nurçin Arıkbuka bakın birliğin yaptığı açıklama da neler dedi;

“…Çevre Sorumlusu Nurçin Arıkbuka ise, birliğin Kalecik’te yaşanan çevre faciasının sağlık boyutu ile ilgilendiğini belirtti.
Arıkbuka, bugüne kadar yaşanan petrol kazaları incelendiğinde, kazaların bölge insanlarının sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açtığının saptandığını söyledi. Petrolün çok sayıda toksik kimyasal madde içerdiğini belirten Arıkbuka, bu maddelerin kansere yol açabileceğini kaydetti.
Arıkbuka, “Örneğin hamile bir kadın, çocuğunu erken dönemde doğurabilir, düşük yapabilir veya çocuğu anomalili doğabilir. Çünkü petrol türevleri binlerde toksik kimyasal maddeler içermektedir. 7 yas altı çocuklarımız bu toksik maddeleri temizleyemediği için bu zehirleri vücutlarında depolayıp kanser gibi tedavisi zor hastalıklara yakalanabilirler” dedi.
Arıkbuka, hükümetin felaket sonrası insan sağlığı yönünde adım atmadığını iddia ederek, bunun düşündürücü olduğunu ifade etti.
Hükümet tarafından yaptırılan çalışmanın toplum sağlığı acısından bilimsel veri sunmadığını ileri süren Arıkbuka, yapılan çalışmanın sadece deniz ve karadaki bitki ve deniz canlılarının durumunu belirten bir rapor hazırlamak olduğunu kaydetti.
Arıkbuka, “ODTÜ bu raporun kurumsal olmadığını, sadece bakanlığın öğretim üyeleri ile antlaşma yaptığını ve kendilerinin rapor veremeyeceğini tarafımıza belirtmişlerdir” diye konuştu.

Çok ciddi suçlamalar ve iddialardır bunlar!
Arıkbuka sadece kirliliğin ne gibi sağlık sorunları yaratabileceğini değil hükümetin de bu konudaki duyarsızlığını ifade etmeye çalışmıştır.
Arıkbuka, yıllardır tanıdığımız ve de özellikle çevreye çok duyarlı bir tıp kadınıdır…
Özellikle de çocuk doktoru olduğu için yaptığı açıklamalardan şüphe duymak istemeyiz ama ODTÜ gibi bu konuda uzman olan bir eğitim kurumunun açıklamalarına ters düşen ya da açıklamalarda şüphe uyandıracak görüşlerde bulunması da dikkatimizden kaçmamış hatta bizi endişeye düşürmüştür.

Bu konuda Başbakan Sibel Siber’in de açıklamaları ortada.
K.T.Tabipleri Birliği’nin açıklamalarına çok sert tepki gösteren Sibel Siber ile dün telefonda bir de biz görüştük ve durumu anlamaya çalıştık.
O da bir doktor, o da bir anne ve müthiş bir çevre dostu…
Başbakanlığını bir yana koyarak, onu dinledim ve söylediklerinden sonra kafam bir kez daha karıştı…
Düşünün bir kere, ülkenin çok saygın bir kurumu K.T. Tabipleri Birliği tehlikenin boyutlarının korkunç olduğunu söylerken, Sibel hanım tehlikenin sadece Kalecik kıyılarında söz konusu olduğunu diğer bölgeleri kapsamadığını söylüyor.
Yine aynı konuda dün de Turizm Çevre ve Kültür Bakanı Mehmet Harmancı’da bize telefonda bir açıklama yaparak Sibel hanımın görüşlerine paralel bilgiler vermişti.

Sizi bilmem ama benim kafam karışık!
AKSA denen bir şirket, büyük sorumsuzluk örneği gösterip kıyılarımızın içine ediyor ve sizde tıp insanları olayın boyutu konusunda birbirine düşüyor bu da yetmezmiş gibi birbirine ağır suçlamalarda bulunuyor…
Yine de mutlu bayramlar, en kötü günümüz böyle olsun diyelim…


Dana: Görev icabı oradaydım!


Lefkoşa Kaymakamı Kemal Deniz Dana, dün UBP merkezi önünde bunmasına gelen tepkiler nedeniyle telefon açarak açıklama yapma ihtiyacı hissetti.
UBP merkezi önünde bir partili olarak değil Lefkoşa Kaymakamı olarak bulunduğunu zira kendisine gelen duyumlar üzerine bina önünde olay çıkacağı haberi olduğunu bu nedenle orada görevli olarak bulunma ihtiyacı hissettiğini ifade etti.
Dana, ayrıca bayram sonrası bizimle oturup konuşacağını ve seçimlerde yaşanan bir takım olaylar üzerine sohbet edeceğini de sözlerine ekledi.
Merakla bekliyoruz…



Okuyucu şikayeti


Cratos’un davetleri!


“Sevgili Levent Özadam
Daha önce Cratos otel ile ilgili bir konuyu yazacaktım ancak fırsatım olmadı. Bugün cep telefonuma Cratos'tan mesaj gelince yazmak aklıma geldi.
Geçtiğimiz haftalarda kargo ile bir mektup geldi. Açtığımda Cratos'un 3. kuruluş yıldönümü nedeniyle iki kişilik bir davetiyeyi gördüm. Ülkemizde her açılan bir otelin halka böyle bir resepsiyon vermesi herkesi sevindirir. Beni de sevindirdi. Ne güzel dedim kendi kendime. Ülkemizin bacasız sanayi olan turizme hizmet eden otellerimizin halkımızı da düşünmesi çok güzel dedim. Her neyse davet edildiğimiz akşam eşimle birlikte Cratos'un yolunu tuttuk. Park yerinin çok dolu olması nedeniyle aracımızı otelin yüzlerce metre uzağına park ettikten sonra otele girdik. Halk yavaş yavaş konser salonuna giriyordu. O akşam Serdar Ortaç konser verecekti. Konser yerine vardığımızda bistro masalar etrafında insanların toplandığını gördük. Ancak bazı bölgelerde yer alan bistro masaların etrafı hani o polislerin olay yerinde çevirdiği şeritleri gördük. Şeritlerin içerisindeki bistro masaların üzerindeki sepetlerde en lüks içkiler kuru yemişler v.s vardı. Diğer masalarda ise hiç bir şey yoktu. Şerit halinde olan bölgelerden birine girdiğimizde o bölgelerin özel misafirlerin için ayrıldığını söylediler. Daha arka taraflarda bir bara gidelim paramızla bir şeyler içelim dedik. Eşimle birlikte oraya da gittiğimizde o bölgenin de rezerve olduğunu söylediler. Saat 20.00'de başlayacak olan konserin saat 22.00'de başlayacağı da söylenince oradan ayrılmak zorunda kaldık.
Zorumuza giden olay şu sevgili Levent;
Şeritlerle çevrili olan bölgenin başkalarına rezerve edilmesi orada bulunanlara bir haksızlık yapıldığı şeklinde bir düşünceye sevk ediyor insanları.
Sevgili Levent; Daha önce de Safiye - Faik ikilisine de davet edilmiştik eşimle birlikte. Çok sayıda basın mensubu arkadaşım masalarda otururken bizim de davetli olduğumuz halde ayakta bir bistro masada oturulmak istenmemiz gücümüze gitmişti ve oradan ayrılmıştık.
Bu ikinci oldu Sevgili Levent... Cratos'taki basın ve halkla ilişkilerde görevli kişilerin mi yoksa başka yetkililer mi bu şekilde hareket ediyorlar bilemiyorum. Ancak insanlar arasında ayırım yapılmasına karşıyım. Bu nedenle Cratos'tan bundan sonra gelecek olan davetlere katılmamaya karar verdim.
Saygı ve sevgilerimle...”
(İsmi mahfuz)


GÜNÜN FOTOĞRAFI


MESAJ KUTUSU



Sayın Önder ZAİM, Akçay’da bir kazanamayan bir milletvekili adayını fena halde hırpaladığınızı duyduk. İddialara göre kendisi için yeteri kadar çalışmadığından şikayet etmiş siz de Allah ne verdiyse girmişsiniz.

Sayın Ahmet ÇALUDA, seçim sonuçları sizi epey üzmüş olmalı ki aileyle birlikte Karadeniz turuna çıkmışsınız. Burada havalar fena ısındı sonbahara kadar gelmezseniz yeridir. Hamsiyi fazla kaçırmayın.

Sayın Talip ATALAY, Şirinevler cami hocasının aynı zamanda taksicilik yaptığını biliyor muydunuz? Bölge halkının büyük tepkisini çekiyor bilmenizde yarar görüyoruz.

Sayın Özdal KEREM, Mehmet Efendi kahveleri konusundaki açıklamalarınız kafalarda çeşitli sorular yarattı. Türkiye’de satılan tüm ürünlerde Türk Kahvesi yazdığına göre onlarda mı orijinal değil diye sorular gelmeye başladı.

Sayın Nurçin ARIKBUKA,
sizin çevre konularındaki hassasiyeti çok iyi biliriz ama ODTÜ’nün raporuna karşı gösterdiğiniz tepkiyi de anlamak çok mümkün değil. Bu konuda bilim adamlarına inanmayacaksak kime inanacağız?

Sayın Zeren MUNGAN, Türkiye’den gelen sanatçılar bayramda yine astronomik rakamlar alacak ve vatandaş bunların vergisinin kuruşu kuruşuna alınmasını istiyor. Hesabı kitabı iyi yaparsanız bütçe deliklerini bu parayla kapatabilirsiniz.

Sayın Muslu AKGÜNEY, sizin meşhur köfte dükkanı talihsiz bir kaza sonrası kül olmuş. Bayram öncesi hiç de iyi olmadı ama madem ki bir karavan bulup durumu kurtardınız hiç yoktan iyidir. Büyük geçmiş olsun.

Sayın Erçin TEKAKPINAR, sigortalı vatandaşların bilgilerini açtığınız site vasıtasıyla anında öğrenebilmesi gayet iyi oldu da site daha ilk günden eror vermeye başlamış, bu konuda şikayetler geliyor, bizden iletmesi.

Sayın Erhan KAYA, Vadili belediye başkan adaylığınız şimdiden hayırlı ve uğurlu olsun. Adahan gibi güçlü ve deneyimle bir başkana karşı işiniz kolay değil ama imkansız da değil. Yolunuz açık olsun…

Sayın Mehmet HARMANCI, dün İskele bölgesinden birkaç balıkçı esnaf aradı satışlar durma noktasına kadar gelmiş. Kendilerini ziyaret etmeniz ve dertlerini dinlemenizi istediler. Gelirseniz ben de kahveye beklerim…

Sayın Halil TALAYKURT, seçimlerde istediğiniz sonucu alamadınız ama yakın arkadaşlarınız size bayram hediyesi olarak Hollywood uçak bileti almışlar. Bu fırsat kaçmaz deriz!

Sayın Fesih DAĞ, seçimler dolayısıyla sigara tüketiminizde de önemli artışlar gözlenmiş. Siyaset ne garip bir şey değil mi, hem ruh sağlığımızı hem de beden sağlımızı olumsuz etkiliyor…

Sayın Hamit BAKIRCI, sizi meclise sokan bölge halkı şimdi de bölgeden bir bakan çıkması için Serdar beye mesajlar göndermeye başladı bile…Onun için takım elbiseleri sipariş ederken bunu da düşünmekte fayda var…

Sayın Halil ORUN, bölge halkı bayram hediyesi olarak size iki tane ön lastik bir de gondro sustası almayı uygun bulmuşlar. Zira sizin değiştirmeye hiç niyetiniz yok diyorlar.

Sayın Sunat ATUN, gönlünüz genel başkanlıkta ama bölge vekilleri halen kendileriyle bu isteğinizi paylaşmadığını söylüyorlar. Artık içinizdekileri dökme zamanı gelmedi mi? Tren kaçmasın sakın!

Sayın Akın CELLATOĞLU, maşallah size de rektör dayanmıyor. Artık birilerinin aklına gelip de sizi o makama oturtsalar diyoruz. Yıllardır verdiğiniz hizmetleri hala görmediler mi?

Sayın Mehmet BOYACI,
size ulaşmak isteyenler sekreteriniz tarafından kibarca reddediliyormuş. Kulaklarını çekmekte fayda görüyoruz.

Sayın Tahsin ERTUĞRULOĞLU, İrsen beyin yeni gözdesi olarak genel başkanlığa sizi layık gördüğü söylenmeye başlandı. Saray’ın surlarını geçmek için alternatif planınız vardır umarız.

Sayın Rıfat SİBER, tarihi geçmiş eldivenler konusunda sizden hala bir açıklama bekliyoruz. Bayram sonuna kadar bekleyecek miyiz yani?

Sayın Fatma AZGIN, eczanelere karşı gösterdiğiniz hassasiyet taktire değer bir davranış ama bazılarını bize karşı yönlendirmeniz hiç de hoş olmuyor.

Sayın Kemal YILMAZ, bölge halkı karar vermiş bir dahaki seçimlerde sizi BKP’den aday gösterecekmiş. Mesajı almışsınızdır değil mi?





Günün Fıkrası

Dile benden ne dilersen!


Yaşlıca bir bayan evindeki koltuğunda oturup uzun geçmiş hayatını gözden geçirirken birden bir peri karşısına çıkıverir ve ona 3 dilekte bulunabileceğini söyler.
- ''Peki'' der yaşlı kadın.
- ''Zengin olmak istiyorum''.
Peri bir el hareketiyle kadının koltuğunu som altına çevirir.
- ''ikinci olarak'ta güzel ve genç bir prenses olmak istiyorum'' der.
Birden başında paha biçilemez bir tacı olan dünya güzeli bir prenses oluverir.
- ''üçüncü ve son olarak ne istersin'' diye sorar peri.
O sırada yaşlı köpeği ağır bir şekilde kafasını kaldırır ve zayıf bir "hav" sesi çıkartır.
Prenses çok sevdiği köpeğine bakar ve şöyle der;
- ''Kopeğimi yakışıklı bir prense dönüştürebilir misin?''.
Tam o anda, şimdi güzel bir prenses olan yaşlı kadının önünde dünyada hiç kimsenin görmediği kadar yakışıklı bir prense dönüşür köpek.
Hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği kadar yakışıklıdır bu prens.
Kadın ona büyük bir hayranlıkla bakar ve o anda ona aşık oluverir. Prens ona doğru yaklaştığında kadının heyecandan dizleri titremeye başlar.
Prens ona doğru eğilir ve dudakları neredeyse kadının kulağına değecek şekilde şöyle fısıldar;
- ''Eminim şimdi, zamanında beni hadım ettirdiğine çok pişmansın''...