Kanal T Haber +’da canlı yayın konuğum, uzun süredir sürekli sözleştiğimiz ancak görüşmemizin kısmet olmadığı Din İşleri Eski Başkanı Ahmet Yönlüer’di.

Yönlüer, her zamanki sempatik, sportmen duruşuyla, renkli ve popüler söylemleriyle Kıbrıs Türk siyaseti içinde ayrı bir değer. Uzun süredir Kıbrıs’ta görünmüyordu. 5 yıldır İstanbul’da yaşıyor. Arap Birliği Turizm Genel Koordinatörlüğü görevinde. Görev süresi yıl sonunda bitecek ancak öyle görünüyor ki; Kıbrıs’a yeniden kesin dönüş yapacakmış gibi bir havası var. Yönlüer ile yaptığımız röportajda, ‘Türkiyelilerin Partisi’ diye bilinen YDP’ye yeşil ışık yaktığını açıkça söyledi.

“YDP’deki süreci, eylemlerini, takip ediyorum. Dürüst olmam gerekirse, henüz karar vermedim ama hayat felsefeme en yakın parti YDP’dir.” diyor.

-Peki neden başka parti değil de YDP? Üstelik siz HİS’li bir Genel Başkansınız. diye sordum.

Yönlüer: YDP’ye baktığımda Türkiye’yle olan ilişkileri ortada. Benim dini görüşüm de ortada. YDP’nin o konuda da gerekli girişimleri yapabildiklerini ve değişime vurgu yaptıklarını gördüm. Diğer partiler zaten denenmiş; kendi rüştünü ortaya koyan partiler. Ama önce şunu söyleyelim. Ben YDP’ye tek başıma değil, arkadaşlarımla katılacağım. O zaman bazı şeyleri değiştirebiliriz diye düşünüyorum. Belki HİS’İ kapatıp HİS’i kuran kurucular kurulundan arkadaşlarımla görüşmeler yapıyorum. Onlardan da görüş alıyorum. Olumlu yaklaşılırsa YDP’ye geçebiliriz”

YDP’nin en çok eleştirilen tarafı Kıbrıslı – Türkiyeli ayrımını körükleyen ırkçı söylemleri olan bir parti olduğunu görüyoruz. Bu durum sizde rahatsızlık yaratıyor mu? Diye sorduğumda Yönlüer de doğruluyor ancak birkaç örnek vererek, yaratılan bu algıdan rahatsızlığını şöyle dile getirdi:

“Bu her yerde karşılaştığmız bir sorudur. Doğrudur YDP’nin ırkçı bir parti olduğu yönünde eleştiriler mevcut. Bana göre KKTC kimliği olan herkes vatandaştır. 1974’den önce ve sonra gelenler zaten hepsi Türk’tür. Ben 1571’de Aksaray’dan gelmişim. Zamanın insanları değiştirdiğine inanmıyorum. Ben bu partiye katılacaksam zulmü, haksızlığı önlemek için katılacağım. Ada üzerinde bazı gerçekler var ve bu gerçekler yadsınamaz. Ben bugün 50 milletvekiliyle parlamenter sistemde yönetilen bir ülkede 1974’den sonra gelen sadece 2 tane milletvekili görürsem, ben bunda bir şey ararım. Kimse bana masumane şeylerle ifade etmesin. Bu ırkçılık değildir; bu hak iadesidir. 15 tane müsteşar varsa 1 tane 1974’den sonra gelen vatandaş oluyorsa ben burada kasıt ararım.

Peki 1974’den sonra gelip de Kıbrıs Türk siyasetinde Bakan, milletvekili olanlar yok mu? “Kaç kişi var?” Diye soruyor “Tamam Sizin görüşünüze saygı duyuyorum ama atama yöntemiyle değil, başarıyla değil. Eğer başarı yöntemine göre olsaydı biz bugün uçmuştuk ve uzaya gitmiştik. Ben orana bakarım. Şu anda benim elimde bulunan verilere göre 1974’den önce gelenlerle sonra gelenlerin sayısı yüzde 50 olmuş gibi. Bakın bizim sistemimizde parti genel başkanları istediği adamı seçtiriyor. Bunların hepsi bir tesadüf mü? Yıllardır bu Meclis’te bildiğim kadarıyla 50 sandalyeden en az 7 kişi Türkiyeli olmuştur. Bu tesadüf müdür? Ben bu dengenin korunmasını istiyorum. 1974’den sonra gelenlerin doğurganlık oranları artıyor. Sayıları yüzde 60 oldu diyelim. 1974’den önce gelen Kıbrıslıların da oranı diyelim ki yüzde 40 oldu. Bu kez Kıbrıslıların nüfusu azalırsa Meclis’te bu kez de onlar için eylem yaparım ve gündem oluştururum. Benim derdim hak, hukuk, adalet. “

Ahmet Yönlüer siyasetten hiç kopmadı aslında. HİS’i kurduğu zamanları anımsıyorum da; Kıbrıs Türk siyasetinde birkaç isim Yönlüer’den duydukları rahatsızlığı açıkça ifade etmişlerdi. Öyle ya hem müftü olacaksınız, bir yandan siyasi parti kuracaksınız. Yönlüer, siyaseti bulandıran bir isim olarak eleştirilmişti o yıllarda. Hatta bazı siyasiler, Yönlüer’in dini siyasete alet ettiğini dahi ileri sürmüşlerdi.

Ne diyelim bize de Yönlüer’e yeniden çıkmış olduğu siyaset hayatında başarılar dilemek düşüyor.