İnsan, canlı varlıklar içinde düşünen ve konuşan tek varlıktır. Bu özelliği onu diğer canlılardan farklı ve üstün kılmaktadır. Üzülmesi, ağlaması, gülmesi, sevinmesi, düşünmesi, konuşması insanın farklı özellikleridir.
İnsanlar, önceleri ayrı ayrı yerlerde yaşarlardı. Daha sonraları toplu yaşamaya başladılar. Toplu yaşam sürecinde ise insanlar aile ve akrabalarının dışındaki insanları da tanıma imkanına sahip oldular. Özellikle Kıbrıs’ta yaşayan insanlar ve de Türkler, 1974 yılından sonra Kıbrıs’ın kuzeyinde toplanınca, dost ve tanıdık sayısı daha da artmıştır. Sosyal yaşamın içinde, eğitimde, askerlikte kişiler bir çok dost kazanmaktadırlar. Sivil toplum örgütleri, dernekler ve örgütler sayesinde bildik insan sayısı artmaktadır.
Bunun güzel yanları kadar üzücü yanları da söz konusu. Güzel yanı, tanıdık ortamlarda sıkıntınız genelde olmaz. Yolda kalsanız yardımınıza gelenleriniz olur. Evinize, çocuklarınıza bakacak dostlarınız söz konusu.
Üzücü yanı ise, dostların kaza geçirmesi, rahatsızlanması veya beklenmedik ölümleridir. Ülkemizdeki trafik kazalarının sonucu veya sağlıktaki durumlardan dolayı dost ve tanıdıkların zamansız ölümlerinin haberleri hepimizi üzmektedir.
Dünya yaşamının acımazlığı, bir yanda ölümler diğer yanda yeni yaşamlar. Hele bu yılın son aylarına doğru ülkede isim yapmış bir çok dostun ölümü herkesi üzmüştür. Ancak diğer yandan tanıdıkların çocuklarının veya torunlarının dünyaya gelmesi yaşama tat vermektedir.
Yani her şeye rağmen hayat devam etmektedir. Esas olan, zor olan yaşam sürecinde iniş ve yokuşlarda sıkıntı çekmemektir. Yaşanan anlardan keyif alarak yaşam kalitesini artırmalıyız.
Aralık ayının 23’ünde üçüncü torun Mira Ersoy ailemize katıldı. Müge ve Onur Ersoy’un kızları. Benim üç oğlum var. Şimdi ise üç de kız torunum var. İlk torun Şirin ve Metin Ersoy’un kızları İlayda. İkinci torun ise Ebru ve Yusuf’un kızları Elay. Üç oğlandan sonra üç kız torunun keyfini çıkaranlardan biri de eşim Ziba.
Bu hayat koşuşturmaları devam ederken yılın sonuna da gelmiş olduk. Günler yoğun ve dolu dolu geçtiğinden midir nedir, sanki yıllar hızla geçiyor. Acısı ve tatlısı ile 2013’ün bitmesine sayılı saatler kaldı. Kullandığımız takvime göre her on iki aydan sonra yeni bir yıl gelmektedir. Bu yıl Salı akşamı yeni yılı karşılayacağız. Çarşamba günü ise 1 Ocak 2014’e merhaba diyerek yeni bir yıla girmiş olacağız. İnsanlarımız kendi tercihlerine göre ya evlerinde kalarak yeni yılı karşılayacaklar ya da lokanta ve otellerin programlarına katılacaklar.
Yeni yılları zaman zaman dışta etkinlik düzenleyen yerlerde zaman zaman da evde karşıladım. Son yıllarda ise hep evde karşılamayı tercih ediyorum. Evde olmanın avantajı istediğiniz gibi yiyip içip sonunda da yol derdi olmadan geceyi tamamlamaktır. Dış mekanda yeni yıl karşılanacaksa en iyisi eğlenilen mekanın yatı imkanlarına göre orada kalınmasıdır.
31 aralık akşamı yenecekler için alış verişe gidildiğinde de abartılı alış veriş yapılmamalıdır. Genelde yapılacak yemek için alınan malzeme yanında fazla fazla sebze ve meyve alınmakta,kuruyemişler ise çeşit çeşit. Peki ama yılın diğer günlerinde bir tabak, ya da bilemediniz iki tabak yemek yenirken, 31 aralık akşamı daha mı çok yenir? Hayır. Abartmadan güzel bir şekilde yiyip içmek esas olmalı. Abartılı bir beslenme yapanlar yeni yılı hastanelerin ilk yardım bölümlerinde karşılarlar.
En iyisi kararında yiyelim, içelim ve eğlenelim ki yeni yılı da sağlıklı mutlu ve neşeli karşılayalım. Yeni yılınız kutlu ve mutlu olsun.