Önümde bir elektrik faturası var;
Şahsıma ait, toplam 325 TL’lik bir fatura.
Diyor ki;
Tüketim toplamı, 204 TL.
Yani bir ayda 204 TL’lik elektrik sarfiyatı yapmışız…
Aradaki fark da maktu ücret, KDV ve sokak aydınlatma parası…
Yani kullandığımız elektrik miktarının yüzde 50’si kadar devlete otomatikman ödemişiz.
Bu rakam, evde klimaların hiç çalışmadığı bir dönemin faturası…
En az ödediğimiz miktar yani!
Soğuk kış günlerinde gelecek olan zamlı faturayı ise tahmin etmek bile istemiyorum.
CTP-DP’nin son kazığını yani!

Bugün öğlen saatlerinde açıklanan zamdan sonra ülkede her şey unutuldu yorumlar tamamen elektrik zammına yoğunlaştı…
Toparlanıyoruz Hareketi Başkanı Kudret Özersay, sivil itaatsizlik önerdi.
Çok da büyük destek gördü!
Hele de zam haberleri ülke geneline yayılırken, hükümet büyük bir acemilik yaparak devlete yeni atananlar ile görevden alınanların listesini yayınladı!
Halkın öfkesi büyüdükçe büyüdü!
Hele de sosyal medyada hükümete yapılan küfür ve hakaretin haddi hesabı yok!

Olaya bilimsel bakanlar da oldu;
Örneğin işadamı Meriç Erülkü, rakamlarla Kıb-Tek’in zarar etmediğini yazdı…
Aynen şöyle;
“KIB-TEK ayda 4 Milyon TL faizden kar ediyor. Nasıl mı?
Tablodaki İhtiyat sandığı ve KDV borcunu bir kenara ayıralım. Toplamı 50 milyon. Bu kurumlar ayda %1.5 faiz uygular. Bu da ayda 750,000 TL eder. Bankalar, TPIC ve AKSA'ya borç toplamı 295 milyon TL. Bu borç sürekli duruyorsa, aylık faiz (%1 diyelim) 2,950,000 TL. Kurumun toplam faiz gideri 3,700,000 TL.
Peki alacaklarına uyguladığı faiz geliri ne kadar? Ona da bakalım: Alacak toplamı 517 milyon TL. Bu borca Kıb-Tek'in uyguladığı aylık faiz %1.5. Bu da ayda 7,750,000 TL eder. Bu durumda:
Kıb-Tek ayda uyguladığı faiz ve ödediği faiz arasındaki fark olan 4,050,000 TL kazançlıdır. Nerde bu faizden battım durumları?..”

Hemen altını çizelim;
Hükümet yaptığı bu insafsız zamla öncelikle halkı eşek yerine koymuştur…
Belki böyle okkalı zammı açıklamak bile büyük cesaret işidir ama, halkın son 5 yılda gelirinde kuruş artış olmazken, aksine refah seviyesi her gün düşerken, böyle bir zam ya birilerinin dayatması ile olmuştur, ya da hükümet ‘benim halkım eşektir, bir söver, iki söver, sonra unutur gider’ mantığıyla yapılmıştır…
Son 5 yılda her geçen gün iyice fakirleşen halka elektrikte yüzde 20 zam getirmek, onu ahmak yerine koymak, seçim öncesinde verdiği sözlerle çelişmektir…
Bunun ikinci bir izah tarzı olamaz!

Şimdi dilimizi ister istemez bozmak durumundayız;
Be insanlar!
UBP hükümeti 4 yıl ülkeye işkence çektirdi ve layık olduğu yere gönderildi…
Sizi de alternatif görüp, iktidar yaptı!
Onların 4 yılda yediği küfürlerin toplamını siz 4 ay gibi kısa bir sürede hak ettiniz…
Açın kulağınızı da biraz dinleyin…
Bir yandan yapılan insafsız zamla halka Çin işkencesi çektirirken, diğer yandan yaptığınız atamalarla, devletin kesesinden yiyorsunuz…
Ne için, partiliye makam ve mevki vermek için!
Yazıklar olsun!



Okur Görüşü

“Atanmış bir müdür siyasilerin kuklasıdır!”


“Selam, Sayın Özadam,
Köşenizin hastasıyım, o kadar gerçek, dürüst yazılar yazar ve mesaj veriyorsunuz ki, günlük takip etmemek benim için büyük bir kayıp olur . Sizin yürekli yazılarınızdan ben de yüreklendim ve havacılık ile ilgili bilgiler aktarmak ihtiyacı duydum.
Havacılık pahalı bir iştir ve getirisi de o kadar karlıdır, bunun sebeplerinden önde geleni insan canının emniyetidir. Çağımızda havacılık yasaları ve tüzükleri o kadar hızlı ve iyiye doğru değişirken, siz de gerekli değişiklikleri zamanında yapmazsanız birikir, içinden çıkılmaz bir hal alır. İletişim çağında internetten bu havacılıktaki değişiklikleri takip ederek kendi yasalarınıza uyarlamazsanız geri kalırsınız ve ucunu kolay kolay tutamazsınız. Birçok ülkede havacılık Müsteşarlık düzeyindedir ve geniş bir kadro ile profesyonelce yönetilmektedir. Bizim Devletimizde ise daire olarak ve memur zihniyeti ile yönetildiğinden işler o kadar da iyi yönetilememektedir. Atanmış bir Müdür siyasilerin kuklasıdır ve Bakanın söylediklerini uygulamak için ordadır. Bakanlar da maalesef havacılık konusunda bilgili olmadıklarından Müdür, Bakanı istediği şekilde yönlendirir.Müdür bilgi bakımından yeterli değilse, işler hiç de yürümez ve dağ gibi birikir.
Kıbrıs Türk Kontrolörleri Sendikası'nın söylediklerini tümüne bakmadan, para artışı isterler diye gösterilerek halkımıza iyi gösterilmemeleri hiç de doğru bir yaklaşım değildir. Bu arkadaşlar öncelikle bu geri kalmış veya bırakılmış yasaların düzenlenmesini sonra da özlük haklarını istiyorlar. Uluslararası bir iş yapıyorlar, yasalar, kanunlar hep ICAO ve Eurocontrol odaklıdır ve siz takip etmek ve uygulamak zorundasınız. Ercan'nın uluslararası uçuşlara açılacağı konuşulurken ivedilikle gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğine inanıyorum, çünkü açılmazdan önce mutlaka Türk Sivil Havacılık otoriteleri ve belki de Eurocontrol tarafından denetlenecek, değerlendirilecek ve sınıflandırılacaktır.
Sizlere bu yazıyı yazmaktaki amacım bilgi vermek ve belki yetkililere de iyi yönde bir mesaj olur düşüncesindeyim. Ülkemin geri kalmasını istemiyorum…
Saygılarımla.”

(Erbay ERİŞER)


GÜNÜN FOTOĞRAFI


MESAJ KUTUSU


Sayın Derviş EROĞLU, Cumhurbaşkanlığı’nda önemli bir mevkide bulunan bir görevlinin intihal olaylarına karıştığı iddia ediliyor. Umarız öyle değildir ama elimizdeki belgeler bunu doğruluyor. Biz belgeleri ilgililere ilettik haberiniz olsun. Gerisi size kalmış bir şey...

Sayın Zeren MUNGAN, 10 yıldır müşavir olan bir kişinin bir üniversitemizde çalıştığını biliyor muydunuz? Bu konularda vatandaş çok hassas ve artık tepesi atmak üzere bilginiz olsun…

Sayın Hüseyin GÖKÇEKUŞ, bir çok akademisyen intihal olaylarının önüne geçmek için acil olarak akademik etik kurulunun oluşturulmasını istiyorlar. Yol yakından önlem almakta yarar görüyoruz.

Sayın Faiz SUCUOĞLU, LTB başkan adayını belirlemek için anket yaptırma kararı aldığınızı ancak anket parasını bile ödeyemeyecek durumda olduğunuzu öğrendik. Hemen bugün bir Devlet Piyangosu alın büyük ikramiye 200 bin TL diyorlar…

Sayın Mustafa AKINCI,
siyaseti bıraktıktan sonra uzun bir süre basının karşısına çıkmadınız. Ancak şimdi görüyoruz ki her gün bir kanaldasınız. Bu durum Cumhurbaşkanlığına aday olacağınız yönünde değerlendiriliyor…

Sayın Halil ORUN,
bölgenizde özel sektörün bir takım hafriyat işlerini belediyenin ücretsiz olarak yapması ilgili şirketleri küplere bindiriyor. Üç kuruş para kazanırken şimdi bir çoğu işsiz kalmış.

Sayın Hasan SADIKOĞLU
, belediye başkanlığına adaylığınızı Cumartesi günü Karadenizliler kahvesinde açıkladığınızı duyduk. Oy gelecek yeri iyi biliyorsunuz değil mi? Hayırlı ve uğurlu olsun.

Sayın Turan MERAL,
DP Dikmen örgüt başkanlığına seçildiğinizi öğrendik. Partinizin en zayıf bölgesinde örgüt başkanı olmanız nedeniyle işiniz bir hayli zor. Tebrik ederiz…

Sayın Kemal Deniz DANA, görevden alındıktan sonra müşavir olmayıp görev istemekle halkın gönlünde taht kurdunuz. Bu hareket sizi belediye başkan adayı yapar mı bilmeyiz ama adayların sayısı her geçen gün artıyor.

Sayın Mehmet EVRENGİL, Girne kaymakamı olarak tebrik eder başarılı çalışmalarınızın devamını dileriz. Belki tüm kaymakam atamaları tartışılabilir ama sizin ki asla! Ananızdan emdiğiniz süt gibi helaldir…

Sayın Latif AKÇA, dernek olarak ilgisizlikten dolayı yakında ciddi eylemlere başlayacağınız söyleniyor. Çabalarınızı taktirle karşılıyoruz ama merhumu unutturmaya çalışanların yüzü kızarıyor mu işte onu bilmiyoruz…

Sayın Halil TALAYKURT, sonunda beklediğiniz muska Türkiye’den gelmiş ve odanızın en müstesna yerine asmışsınız. Kem gözlerden korunursunuz inşallah. Tütsülenmeyi de sakın unutmayın olur mu?

Sayın Cemal ÖZYİĞİT, TDP başkanlığınız şimdiden hayırlı ve uğurlu olsun. Siz yine de Çakıcı’nın deneyimlerinden faydalanın deriz. Zira kulislerde parti içi muhalefete başlayacağı iddiaları var.

Sayın Fatma SOLMAZ, Türkiye Başbakanı Erdoğan ile görüşmenizden sonra epey etkilendiğiniz gözlemlenmiş. Umarız başınız açık diye sitem etmemiştir.

Sayın Moran AÇIKADA, elektrik zamlarını yerden yere vuran ilk siz olmuşsunuz. 5 ay öncesine kadar halkın cebindekileri boşaltan da sizin destek verdiğiniz hükümet değil miydi? Dostlarınızın gözünden kaçmamış…

Sayın Oktay GÜNEY, geçirdiğiniz iş kazasından sonra kendinizi et yemeklerine vermişsiniz. Bu şekilde kesilen parmağınızın geleceğini zannediyorsanız çok yanılıyorsunuz.

Sayın Hamit BAKIRCI, eğer müdür ataması İskele’den olsaydı kimsenin sesi çıkmayacaktı ama öyle bir taktik hatası yaptınız ki, İskele’den aynı oyu almanız imkansız hale geldi. Umarız bölge halkının en kısa zamanda gönlünü alırsınız.


Günün Fıkrası

Üç mektup


Osmanlı zamanında, işlerin pek de iyi gitmediği bir dönemde, yeni bir sadrazam göreve getirilir.
Devlet saltanat ile yönetildiğinden, Padişah değişmeyeceğine göre, ikinci adam olan sadrazam (vezir-i azam ) tüm sorumluluğu üstlenmektedir.
Bu yüzden en küçük bir olumsuzlukta hemen sadrazam diyeti öder.
İşte bu türden bir değişiklik yapılmaktadır…
Yeni sadrazam oldukça hırslı, idealist ve biraz da çokbilmiş birisidir.
Devir teslim yapılır. Eski sadrazam görevi devreder. Ancak yeni ve genç sadrazama bakar, yıllar önceki halini hatırlar.
Bir kaç yıl önce, O da tıpkı bu genç sadrazam gibiydi…
Derken devrik sadrazam önceden hazırladığı 3 tane mektubu yeni sadrazama verir. Bir, iki, üç nolu mektuplar.
Ve şöyle der: “ başın sıkıştığında bir nolu mektubu aç bak.”
Yeni sadrazam nezaketen bir şey demez.
Mektupları alır.
Bir kenara atar. İşe başlar…
Aradan bir zaman geçer.
Dedik ya; işlerin iyi gitmediği dönemlerdir.
Adeta motor arızalıdır.
Şoför değişmenin çok da bir anlamı yoktur.
Yani devlet sistem itibarıyla çökmüştür.
Dolayısıyla yeni sadrazamın da bir faydası olmaz.
Bizimki yavaş yavaş sıkışmaya başlar. Sağa vurur, sola vurur. Sonunda aklına eski sadrazam ve mektuplar gelir.
Dediği gibi, bir nolu mektubu açar, okur.
Şöyle demektedir: “ yapacağın yapamayacağın bir sürü vaadde bulun, sıkışırsan ikinci mektubu aç bak.”
Bizimki başlar atıp tutmaya.
Bir zaman durumu idare eder. Herkes,” hele durun galiba bir şeyler yapacak” diye susar beklerler.
Ancak dedik ya; motor arızalıdır diye. Yeniden itirazlar başlar “Artık ne yapacaksan yap hep vaad hep vaad.” denilmeye başlanır.
Bizimki hemen iki nolu mektubu hatırlar.
Açar bakar. Şöyle demektedir: “ kendinden öncekileri karala benim suçum yok de ve sıkışırsan üçüncü mektuba bak.”
Başlar geçmiştekilere sataşmaya.
“Benim bir suçum yok, ben geldiğimde şöyleydi böyleydi” diye.
Bir zaman durumu idare eder. Herkes susar, bir süre ses çıkmaz…
Bu taktik de uzun sürmez. “
Artık yeter anladık senin suçun yok, ancak seni getirdik çözüm bulasın” diye itirazlar başlar.
Yeni sadrazam bu defa gerçekten çok sıkışır.
Aklına üçüncü mektup gelir. Başka da çare kalmamıştır. Açar bakar. Şöyle denilmektedir:
“ SEN DE BENİM GİBİ ÜÇ TANE MEKTUP YAZ...”