Kıbrıstime’da yazmaya başladığım ilk haftalarda Herşey ve Hiçbirşey: CTP-BG diye yazdığım yazının sağlaması şeklinde gidiyor son günlerdeki gelişmeler. Birikim Özgür “özelleştirme savunan solcu da olabilir” diyor. Asım Akansoy “solcu olmanın ölçütü özelleştirmeye karşı olmaktır” diyor. Doğuş Derya “CTP ‘emek en yüce değerdir’ diyen bir partidir…bu tip beyanatlar, CTP’yi değil beyanatı vereni [Özgür] bağlar” diyor (Kıbrıspostası14 Kasım 2014). 
 
“Solcularla” “solcu olmayanların” kavgası gibi lanse edilen bu tartışmalar yine CTP-BG ekseninde bir “herşey olma ve hiçbirşey olmama” halini süreklileştiriyor.
 
Birikim Özgür’ün söylemlerinin “sadece kendini bağladığı” iddiasına inanacak kadar naif bir seçmen grubu var mı acaba adayarısında? “Partideki pozisyonunu kullanarak” diye bir de laf edilmiş Kıbrıspostası’na göre. Bu yuvarlak ifadelendirme tesadüfi bir kaçış değil aslında. Adını koyalım: CTP-BG’nin, hem de asli CTP kanadından, kandan damardan CTP’li (her ne kadar bir dönem atılmış olmanın buruk sitemkarlığını yaşamış olsa da) seçilmiş bir vekildir Birikim Özgür. CTP-BG tarafından propaganda süreçlerine dahil edilmiş, partisini temsil eden bir vekil. CTP-BG’nin MYK’sında (Merkez Yönetim Kurulu) göreve layık görülmüştür.  Hem de “Halkla İlişkiler ve İnsan Kaynaklarından” sorumlu MYK üyesi diyordu gazetelerden bir tanesi. Yani, CTP’nin halka göstermek istediği yüzüdür Birikim Özgür. Ama bunların içinde en önemli olanı da “bu beyanatları vermemelidir” gibi demokratik (!) açıklamalara inat, bu söylemlerle seçilmiş bir vekildir. Yani aslında neo-liberal olduğunu ne saklamıştır, ne gizlemiştir. Özelleştirmeye karşı olmadığını, tersine “çağın gereklerine uygun” yapılması gerekenler içinde özelleştirmeyi de gördüğünü seçim dönemlerinde de söylemiştir.
 
Naif olmayan seçmen grubunun bu kayıkçı kavgalarının ötesinde sorması gereken soru şudur: Birikim Özgür neo-liberal söylemlerini hangi zeminde savunarak vekil olmuştur? Hangi partinin platformunda bu sol değerlerle alakası olmayan neo-liberal fikirlerini savunmuştur? Mesela UBP’den seçilip, UBP tabanından oy alarak sonradan CTP’ye mi transfer olmuştur? Eğer öyle olsa idi “CTP tabanına aykırı duruş sergilemekten” “parti içindeki pozisyonunu kötüye kullanmaktan” suçlanabilirdi belki bir nebze.
 
Naif olmayan seçmen grubunun bu kayıkçı kavgasına baktığında bir soru daha sorması gerekir: Birikim Özgür söylemleri ile CTP’de yer bulurken kendisine siyasi platformda (kapı arkalarında değil) karşı duran bir grup olmuş mudur CTP içinde? Akansoy ve Derya seçim platformlarında “solun elden gitmesi” problemine değinmişler midir? Hafızam beni yanıltmıyorsa, sol değerlere sürekli referans veren ve özelleştirmeye de bu eksende karşı olan Tufan Erhürman kendisine bu vekillik adımları öncesinde entelektüel düzeyde karşı çıkmış, yazılar yazmış, halkı Özgür’ün görüşlerinin sol temelli olmadığı konusunda uyarmıştı. Ötesinde özellikle de seçim platformlarında CTP vekil adaylarının Özgür’ün bu solla bağdaşmayan yaklaşımları ile ilgili bir tasa belirttiğine dair şu anda dönen çapta bir dalaşma ve atışma hatırlamıyorum. Seçim curcunasında tahminimce “seçilmemiz herşeyden önde gelir” ilkesinden hareketle, kol kola çalıştılar ve şu anki tonları olan “sol olmak ya da olmamak…işte bütün mesele bu” şiarını bir kenara bıraktılar, partiye kazandırılacak oya baktılar. Ne de olsa bir kişi için partiye gelen mühür, ya da kişiye gelen “tiklerin” toplamı sonuçta herkese kazandırmaktadır.
 
 
Naif olmayan seçmenin hafızasını iyi bir yoklayıp sorması gereken sorular devam etmektedir: CTP, “emek en yüce değerdir” ibaresini gazetesinden kaldıran, sonra tepkilerle geri koyan, komünist kırmızından sapıp yeşile dönen parti değil midir? CTP, BG olarak “hem solcular olsun içimizde, hem neo-liberaller; hem Kıbrıslılar olsun hem Türkiyeliler; hem akademisyenler olsun hem iş insanları” mesajını veren parti değil midir? Güya Türkiyeliler’den de içlerine vekil almışlardı BG süreci ile ama mesela o yaşatılmadı. Aslına, “orijinal Kıbrıslılığına” döndü ama neo-liberallerinden ödün vermedi.
 
Ben bu soruları kendime sorduğumda çıkarımım şudur: Babasının adıyla oy toplamasını istediğiniz bir adayı partinizin içine kademe kademe yerleştirdiğinizde, sizin zemininiz üzerinde sol değerlerle alakası olmayan neo-liberal politikaları halkın önünde sunmasına olanak sağladığınızda, tabanınıza “dünyanın değiştiğini, sol değerlerin de ona göre yeniden şekil aldığını, sizin de CTP olarak bu değişimi tanıdığınız için bu tip adaylara partinizde yer açtığınızı” iletmektesiniz.
 
Peki, bütün bu zemini yarattıktan sonra bu “solculuk” üzerinden ve neo-liberal değerleri CTP’nin kabul etmeyeceği üzerinden yaptığınız tartışmanın anlamı nedir?

Cevabı açık: Sol değerleri çoktan bir kenara bırakmış ve neo-liberal politikaları her gün adım adım izleyen CTP, çoğunluğu sol değerlere inananlardan oluşan tabanını kaybetmemeye çalışıyor. Neo-liberal dönüşümünü oy kaybetmeden kabul ettirmek, yutturmak, tepkilerin önüne geçmek için kendi kendini çok eleştiriyormuş gibi görünümler sergiliyor.
 
Görünürdeki şiarı “solcu olmak ya da olmamak” olan CTP-BG hem solcu, hem neo-liberal olmaya devam edecek. Söylemde sol ruhu doyuracak, pratikte neo-liberal politikalarının hayata geçmesiyle karınlar aç kalacak. Kayıkçı kavgasıyla da tabanın tepkisinin önüne geçilecek. Gerçek şiarı ise örümceğin ördüğü ağlarda halkı bir sinek gibi avlayacak: “Seçilmek ya da seçilmemek, işte bütün mesele bu...”