İnsanlık tarihi kadar eskidir hekimlik mesleği. Şifacılar ve büyücülerle başlayıp, Hippocrates’ın ve İbn-i Sina’nın öğretilerinden süzülerek, günümüzdeki, modern teknolojilerle donatılmış ‘’beyaz önlüklü’’ halini almıştır. Eskiden hekim ve hasta vardı. Hekimin iletişim dili, merhamet ve saygı, hastanın iletişim dili, sevgi ve minnet idi. Alış-veriş ise ‘’hak edilmiş’’ bir teferruattı. Modern dünya dediğimiz olgu, ikisinin arasına girdi. Hekim, doktor oldu. Hasta ise yine hastaydı. Doktorun da hastanın da iletişim dili değişti. Alış-veriş, hizmet sunan ile müşteri seviyesine iniverdi. Hastaya da hekime de yazık oldu… Müşteri memnuniyetinin ve tüketici haklarının yasalarla güvence altına alındığı bu devirde, hasta olan bir kimsenin de, sağlığına yeniden kavuşma garantisi beklemesi kadar doğal bir şey olamaz. Ancak gelin görün ki, bazen her şey planlandığı gibi gitmiyor. Bozulan bir elektronik cihazımızı tamir için yetkiliye götürdüğümüzde, bazen daha bozulmuş bir şekilde geri alabiliyoruz. Ya da, ‘’bunun miadı dolmuş, yenisini alın’’ gibi sürpriz bir öneri ile karşılaşabiliyoruz. Rutin servisi için makiniste bıraktığımız arabamızı alır almaz, yolda kaldığımız bile olabiliyor. Yani, insanoğlunun ürettiği makinanın sorununu, yine insanoğlunun kendisi çözemiyor hatta daha da bozabiliyor… Peki ya insanoğlu? İster tesadüfen oluşsun, ister maymundan gelsin, ister leylekler getirsin, isterse Allah tarafından yaratılmış olsun. Beraberinde bir kullanım kılavuzu veirlmiyor ne yazık ki. Bilim ve teknolojinin ilerlemesine paralel olarak, kendi kılavuzunu kendi yazıyor insanoğlu. Yeri geliyor, kılavuzdaki bazı bilgileri çıkarıp atıyor, yeri geliyor, yeni birçok bilgileri kılavuza ekleyerek güncellemeler yapıyor. Ve yine bir ‘’insanoğlu’’ olan hekim/doktor da, bu kılavuzu okuyup anladığı kadarıyla, başka bir insanoğlunun bozulmuş bir fonksiyonunu, ‘’o dönem için geçerli olan’’ farklı tıbbi yaklaşımlarla ‘’tamir’’ etmeye, iyileştirmeye çalışıyor… Aslında zor bir iş… 

***
Hekimlik mesleği, hatayı affetmeyen mesleklerin başında gelir. Hangi hekim ister ki hastasının daha kötü olmasını. İstememesi lazım. Ama yine, insanın olduğu her meslekte olduğu gibi, çürük yumurtalar da tıbbın sepetine karışabiliyor. Bu bir realitedir. Diğer taraftan, sağlık sorunlarının çözümlenmesi konusunda beklentileri yüksek olan bireylerin de olduğu, zaman zaman hekimler ile karşı kaşıya geldikleri de bir başka realitedir. İşte tam da burada, her meslek alanında olduğu gibi, hizmeti sunan ile hizmeti alan kişi arasındaki, iletişim ve etkileşim şeklini belirleyen, her iki tarafa da belirli haklar tanıyan ve sorumluluklar veren yasalar gündeme gelmektedir. 
***
Çok şükür ki, yıllar sonra, mecliste görücüye çıkmayı bekleyen bir Hasta Hakları Yasa’mız var. İçerdiği bazı maddeleri itibariyle, sanki Anayasa Mahkemesi’ne havale edilecekmiş gibi bir hissiyatım olsa da, ok yaydan çıkmışa benziyor artık. Bu ok sivri mi sivri. Herkes hekim olamayabilir ama gün gelir herhangi birimiz hasta olabiliriz. Hasta olduğumuz zaman da hakkımızı aramak zorunda kalabiliriz. Bu yüzden önemlidir Hasta Hakları Yasası. 
***
Peki ya Hekim Yasası? Yok ki! Hekim savunmasız, hekim güvencesiz, hekim sahipsiz, hekim ÇIPLAK bu ülkede! Yargılanmayı hak edenler kadar, korunması gereken hekimler de var bu ülkede! Makinistin hata yaptığı yerde, ‘’insan’’ olan hekimin de hata yapma lüksü’' olmasa da ‘’riski’’ vardır doğasında… Kullanma kılavuzunu bilmediği insana, firmanın ‘’güvenilir’’ dediği ilacı verdiğinde ‘’niyet etmediği, istemediği, beklemediği’’ yan etkiyi, hastasına yaşattığı için kahrolan bir vicdanı da vardır hekimlerin. Çürük yumurtalara bulaşmadan, kurunun yanında olmasına rağmen, yanmamaya çalışarak hastalarına şifa dağıtmaya çalışan, ülkemizin hazineleri hekimlerimiz vardır bu ülkede! 
 ***
Hekim Yasası da elzemdir bu ülkede. Hekime sahip çıkan (haksız olsa da koruyan asla değil), yasalar olmadığı sürece, riskli ameliyatlar yapılmaz olur bu ülkede. Gelişmez sağlık sistemimiz. Bırakın bademcik ameliyatını, kulak yıkamak bile riskli hale gelir hekim için. Göçmeye meyilli genç hekimler, uğramaz bile adaya bu sefer. Fırsatçılar ortaya çıkar, hasta haklarını savunma adına. Hastayı hekimin üzerine salar, hekim de gardını alır. Hekim de kalkar kendisini sigortalar, hastayla arasına avukatını koyuverir. Gider güzelim selamlaşmalar, teşekkürler, hal hatır sormalar, samimi gülümsemeler, gelir avukatlar aracılığıyla mahkeme koridorlarındaki köşe kapmacalar. Hekim Yasası da elzemdir bu ülkede. Kamu hizmetine girer tüm hekimlerin emekleri. Haftanın yedi günü, günün yirmi dört saati, her hekim için geçerlidir kamuya hizmetse konu. Hekim yasası, hakkını vermelidir hekimin. Çalışırken de, emekliliğinde de. Derdi olmamalıdır hekimin geçimi. Hekim Yasası da elzemdir bu ülkede, Tıp-İş’in tekelinde değil, devletin himayesinde... Hasta Hakları Yasası ile Hekim Yasası, karşılıklı güvence altına almaktır hakları. Vicdandır her iki yasanın da olması gereken tabanı…
Sağlıkta barışın daha da yukarı taşınacağı günler temennisiyle… 
Dr. H. İlker İpekdal 
İletişim: 0542-8529899