Hayvancılar Birliği Başkanı Mustafa Naimoğulları’nın gazetedeki açıklamalarını görünce midemiz kalkmıştı…
Yıllardır Rum kesiminden kaçak et getirildiğini söyleyen Naimoğulları verimden düşmüş inek eti ile domuz etinin karıştırılarak döner ve lahmacun yapımında kullanıldığını ifa etmişti.
Yani Mustafa Naimoğullarına göre kaçak et yıllardır geliyordu ve sektörde de haksız rekabet vardı…
Burada şunu sormak lazım gelir;
Madem ki yıllardır bu ülkeye Güney’den kaçak et geliyor Hayvancılar Birliği olarak ne gibi tedbirler almışlardır?
Kaç kişiyi ihbar etmişlerdir, hangilerinin ceza almasını sağlamışlardır?
Öyle değil mi ya bir sektörde kaçakçılık yapılıyorsa ve özellikle de bu halk sağlığı ile ilgili ise önemli ve ciddi bir konudur ve bunun peşine düşmek gerek!
Ortaya bir açıklama atıp geri çekilirseniz ya da isimleri deşifre etmezsiniz kaçakçılığın sona geçmek mümkün olur mu?
Hatırlarsanız geçtiğimiz günlerde 2 bin 226 kg etin sağlıksız olduğu haberleri manşetlere taşınmıştı…
LTB Halk Sağlığı Şubesi, Zabıta Şubesi ve Veteriner Dairesi ekiplerinin hazır bulunduğu denetimlerde sağlıksız olduğu tespit edilen 2 bin 226 kg et müsadere edilmişti…
Bu iki kasaptan bir tanesi de Haknur adındaki kasaptı!
İyi de bu kasap kimindi?
K.T. Hayvancılar Birliği Başkanı Mustafa Naimoğulları’na ait bir işletme…
Ama bu isim gazete haberlerinde yayınlanmamıştı…
Ne yalan söyleyelim bu ismi duyunca önce inanmak istemedik!
Hayvancılar Birliği Başkanı olan Mustafa Naimoğulları nasıl olurda işletmesinde sağlıksız et bulundururdu?
Her gün gazetelerde v televizyonlarda açıklama yapan bir birlik başkanının kasa dükkanına sağlıksız et bulundurmasına inanmak hayli güçtür çünkü…
Dün kendisi ile görüştük ve ilk olarak şu soruyu yönelttik kendisine;
“Haknur Kasap sizin midir”
Şu cevabı verdi bile;
“Benim üzerimedir…”
Detayında şöyle dedi;
“Benim üzerimedir ama aslında halen vatandaş olmayan Bayram Sarı’nındır. Aile dostumuz olduğu için böyle bir uygulama yapmak zorunda kaldık…”
Sonra etlerin imha edilmesini eleştirerek bundan işletmenin çok zarar gördüğünü ortada ağlıksız et diye bir konunun olmadığını iddia etti…
Çünkü Mustafa Naimoğlulları’na göre şoklanmadan  saklanan ette sağlık sorunu olmazdı…
Ve şunu ekledi;
“Zaten etlere ok uygulaması 15 günlük bir mevzuat!”
Acaba gerçekten öyle miydi?
Bu konuyla ilgili en sağlıklı bilgiyi almak için Veteriner Dairesi Müdürü Ramadan Gökşan ile görüştük…
Öncelikle kesilen hayvanların niçin şoklanması gerektiğini öğrendik…
Konu tamamen sağlıkla ilgili bir konu…
Bütün kasaplar kestikleri hayvanları öncelikle mezbahaya giderek şoklamak zorundalar ve izinler Veteriner Dairesi’nden alınıyor…
Şokanmayan ve uzun süre dolapta kalan etler çok kısa bir süre içinde bozuluyor hatta insan sağlığını tehdit etmeye başlıyor…
Ayrıca yeni mevzuat filan değil, uygulama yıllardan beridir böyle…
Kestiğin hayvanı önce mezbahaya götüreceksin orada şokladıktan sonra dükkanının soğuk hava deposuna koyacaksın…
Şimdi bunu yapan işletme sırada bir işletme olsa belki de yazı konusu bile yapmayacaktık…
Ama sıradan bir işletme değil ve Hayvancılar Birliği Başkanı gibi önemli bir kurumun başında olan, yıllarca başkanlık eden Naimoğılları’nın adına olan bir işletme…
Ayrıca hayatını bu işe adayan başkanın şoklama konusunda da bilgisinin olmamasına inanmayız…
Ayrıca bu işletmenin kendi üzerine kayıtlı olmasına rağmen başkasının işlettiği yönündeki açıklaması da bize çok samimi gelmedi…
Öyle bile olsa bu işin sorumlularının başında gelendir…
Yakışık almadı Mustafa bey!
 
 
 
MESAJ KUTUSU
 
Sayın Mustafa NAİMOĞULLARI, kasaplara alınan etlerin şoklanması konusunda bilginiz olmaması bize pek inandırıcı gelmedi. Yıllardır dünyanın her yerinde yapılan bu uygulama eğer yapılmaza insan sağlığı da tehlikeye giriyor. Birlik başkanı olarak çok daha dikkatli ve titiz olmanız gerekiyordu.
Sayın Hamit BAKIRCI, anladığımız kadarıyla AKSA’nın peşine düştünüz ve özellikle de filtreler konusunun epey üzerine gidecekseniz. İyi de yapıyorsunuz, tebrik ederiz. Bu arada AKSA seçim öncelerinde hangi adaya ve partilere maddi destek yaptı bunu da bir araştırma konusu yaparsanız kamuoyuna büyük hizmetiniz geçmiş olacak.
Sayın Kasım EKMEN, Sosyal Sigortalar Dairesi’nde 1998 yılında bir kadının bilgisayar oyunlarıyla erken emekli edildiği yönünde ihbarlar gelmeye başladı. Konuyu detaylı olarak görüşmek için çok yakında yanınızdayız bilesiniz!
Sayın Hüda HÜDAVERDİ, Serbest Liman’daki sigara kaçakçılığı konusundaki açıklamalarınızdan sonra uluslar arası çapta sigara kaçakçılığı konusunda  ciddi duyumlar gelmeye başladı. Bu arada bazı isimlerde verildi, epey enseleri kalın gözüküyor…
Sayın Serdar DENKTAŞ, parti içindeki kadın kavgası Büyük Buluşma öncesinde ayyuka çıktı. Daha fazla büyümeden kontrolü elinize almanızda yarar görüyoruz. Zira Cumhurbaşkanlığı sürecine zarar verme ihtimali de olabilir…
Sayın Salih BAYRAKTAR, Görneç köyü sakinleri çöp toplama hizmetlerinin niçin sadece haftada bir kez yapıldığını soruyorlar. Bütün civar köylere iki kere giden ekipler bu köye sadece bir kere gidiyormuş, bilginize sunulur…
Sayın Erdinç KÜÇÜKUNCULAR bir banka ile olan yolların sorununu çözmüş ve bir çanta parayı önlerine dökerek el sıkışmışsınız. Üzerinizden büyük bir yük kalktı değil mi? Allah herkese nasip etsin…
Sayın Sibel SİBER, Karpaz örgütleri arasındaki kırgınlıkları sadece ve sadece siz sonlandırabilirsiniz. Parti yetkilileri yaptıkları her açıklamada gaf üstüne gaf yapıp bölge seçmenini kırıp geçiriyor. Burada birkaç gün kamp kurmakta yarar görüyoruz…
Sayın Hüseyin SAYILI, sizin bölgeden bir vatandaş aradı dükkanda bazı ihtiyaçlılar için çek kurduğunuzu iddia etti. Dün yanlışlıkla başka bir markete gitmişler ve dükkan sahibi de anında bize haber uçurdu. Umarız doğru değildir!
Sayın Soley AKÇABA, bazı şahısların iş adamlarını gezerek 20 bin sterlin karşılığında sanayi arsası verme taahhüdünde bulunduğunu biliyor muydunuz? Bugün birkaç kişi ile görüştükten sonra size de bilgi vereceğiz haberiniz olsun!
Sayın Biray HAMZAOĞULLARI, son zamanlarda bazı gazetelerin yayın politikalarını eleştirmeye başlamışsınız. Bizce hemen vazgeçin zira size bir kancayı takarlarsa yandığınız gündür. Sonra demedi demeyin olur mu?
Sayın Barbaros SAVAŞÇI, Dikmen’e öğrenci taşıyan bazı servis araçlarının şoförlerinin ehliyetsiz araç kullandıklarını biliyor muydunuz? Birkaç güne kadar size isimleriyle göndereceğiz, bekleyin…
Sayın Mustafa AKINCI, son anket sonuçları aman sizi rehavete düşürmesin. Bu konuda sazı duyumlar alıyoruz, tamamen taktiksel ve yönlendirici bir anket olduğu iddia ediliyor. Bu arada ilk ikiyi garantilediniz diye bir hava hakim vatandaşın arasında…
Sayın Perihan AZİZ, Bağlıköy Eko Gün etkinliğinden bir kez daha yüzünüzün akıyla çıktınız. Geçen seneki etkinliğe göre çok daha organizeli olduğu yönünde teşekkür mesajlarınız geliyor, tebrik ederiz…
Sayın Afet ÖZCAFER, mal bildirimi konusunda öyle bir açıklama yaptınız ki uyuyan devi uyandırdınız. Şimdi meclisin hakkınızda soruşturma başlatacağı konusu gündeme geldi. Ayıklayın bakalım pirincin taşlarını…
 
 
GÜNÜN FOTOĞRAFI:
 
 
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Günün Fıkrası
 
Çekiç-kova

Yakışıklı bir Amerikalı çiftci kasabaya inmiş. Bir kova, bir çekiç, iki tavuk ve bir de horoz satın almış. Çiftcinin bütün bunları taşımakta zorlandığını gören dükkan sahibi ona akıl vermiş : 
- Çekici kovanın içine koy, kovayı bir elinde taşı. Tavukları koltuk altlarına sok ve horozu da öbür elinde taşı..! 
Çiftci, adamın dediğini yapmış ve kamyonetine doğru yürümeye başlamış. Yakışıklı çiftcinin yolunu bir kadın kesip : 
" Affedersiniz, acaba Çılgın Boğa Çiftliği'ne nasıl gidebilirim ? ". 
Çiftci : 
- Şansınız var, benim çiftliğim Çılgın Boğa'ya çok yakın. Atlayın kamyonete sizi götüreyim...! 
Kadın : 
" Peki ama, sizin beni şimdi bir duvara yaslayıp, öpmeyeceğinizi nereden bileyim ? ". 
Çiftci : 
- Hanımefendi insaf, bir elimde içinde çekiç olan kova, koltuklarımın altında birer tavuk, öteki elimde bir horoz varken, ben sizi nasıl duvara yaslayıp öpebilirim ? ... 
Kadın : 
" Çok basit..! Horozu yere koy, üstüne kovayı geçir, çekici de kovanın üstüne koy ki horoz kaçamasın...! Ben de tavukları tutarım..."