Günlük gazeteleri mümkün olduğu kadar iyi takip ederim.
Manşet ve haberler konusunda da kendimce analizler yaparım.
Kimini beğenmem kimini de ‘işte bu’ diye nitelendiririm.
Bugün de öyle yaptım…
Öyle bir başlık vardı ki hayran kaldım…
Kıbrıs Postası’nın ‘Çöküş’ başlığından bahsediyorum.
Ülkede yaşananlarla ilgili belki de tek kelime ile özetlenebilecek en güzel başlıktı bu;
“Çöküş!”
Daha ötesi yok bunun!
Tek kelime ile çöküş yaşıyor Kıbrıs Türkü…
Ya da yaşatılıyor!
Ülkenin şu anki durumunu açıklayabilecek daha güzel başlık olamaz…
Çöküyoruz ve ayağa kalkmamızı sağlayacak da tek bir hareket yok ülkede!
Debelendikçe de daha da dibe doğru gidiyoruz….

Sanırım geçen sene bir yazımda da belirtmiştim;
Her insanın olduğu gibi benim de bir fobimin olduğunu!
Susuzluktan bahsediyorum!
Sisiz kalmak benim için ölüm gibi bir şey…
Yok olmakla eş anlamlı!
Onun için evde her türlü önlemi almışımdır.
Yine de korkarım hep, susuz kalma kaygısı taşırım!
Bahçede 4 ton, damda 2 ton suyum dolu olduğu halde…
Şimdi de aynı tedirginliği yaşamaya başladım…
Ben LTB’ye her ay faturamı ödediğim halde, su pompalarının elektrik borcu nedeniyle belediye duyuru yapıyor;
“Suyunuzu tasarruflu kullanın’ diye!
Hadi tasarruflu kullandık, ne kadar daha kullanacağız?

Bu yazıyı kaleme alma nedenim, benim susuzluk fobim değildir…
Lefkoşa Devlet Hastanesi’nin depolarında gram suyun kalmamasıdır…
Hadi ben çağırırım dışarıdan suyu doldururum depoları idare ederim belki…
Ya hastane?
Hem de devletin hastanesi!
Bir başka kurumdan yardım çağrısında bulunmuş…
“Suyumuz yok, bize su sağlayın…” diye!
Ülkenin en büyük ve en donanımlı sağlık kurumundan bahsediyorum!
Bir başka kurum kendilerine yardım ederse musluklarından su akacak, etmezse kapıya kilit vurup hastaları sokağa koyacak!
Çöküş işte böyle bir şey olmalı…

Bugün sabah saatlerinde iki önemli telefon daha geldi, birisi Dr. Fazıl Küçük İlkokulu, diğeri de Vakıf Anaokulu’ndan…
Burada 4 ve 5 yaşlarında minik yavrularımız da eğitim görüyor…
Ve iki gündür elektriklerinin kesik olduğundan şikayet etiler!
Çünkü devletin bir kurumu devletin bir başka kurumunun hem de miniklere eğitim veren bir kurumun borcundan dolayı elektriğini kesiyor!
Valla kimse kusura bakmasın, benim bunu içime sindirmenin imkan ve ihtimali yoktur!
Hele de ülke Başbakanının bu ahval içinde elini masaya vuracağına ‘görüşüyoruz’ demesini hiç kaldıramam…

Kıb-Tek’e gelince;
Onların endişelerini de anlamamak mümkün değil…
Özelleştirme korkusu var enselerinde!
Ama savaş zamanlarında bile hastanelere ve okullara dokunulmazken, yaşanan mahrumiyetleri kimseye açıklayamazlar…
Bunu halka izah edemezler!



“Seferberliğe var mısınız?..”


“Bu akşam önceden planlanmış Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği yönetim kurulu ile Trafikte Kazasız Yaşam Derneği yönetim kurulunun ortak toplantısı vardı.
"İnsanlarımızı bir savaştan beter her gün öldüren trafik kazalarına karşı Kıbrıs Türk medyasının temsilcileri olarak bizler neler yapabiliriz" sorusuna yanıt aramak, ortak çalışmalar planlamak için toplandık.
Ben bu toplantıya gecikmeli katılabildim çünkü 3 kişinin öldüğü 5 kişinin yaralandığı kazanın haberlerini yazmakla, yayımlamakla uğraştık ajanstaki arkadaşlarımla... Gözüm yaşlı çalıştım. Hele polisten kazanın detaylarını alırken...
Yollarında giden 4 insanın arabasının üzerine bir başka arabanın uçup konmasını yazarken nasıl kahroldum...
KTGB-TRAKAYAD toplantısını yaptık. Bu akşamki duyarlılığımızı korursak, sürdürürsek, o özendiğimiz çağdaş ülkelerin trafikteki başarısını biz de yakalayabiliriz.
Ben bu akşam kendi adıma söz veriyorum. Siz de var mısınız bu seferberliğe?..”

(Özgül Gürkut MUTLUYAKALI)


“Ya öldüren?”


“Kurban giden günahsız insanlara Allah’tan rahmet, ailelerine sabır dilerim de…
YA ÖLDÜREN?
Onlara ne demeli?
Kendi yolunda giden insanlar için, konuşuluyor, yazılıyor da, esas konuşulması gereken öldüren olmalı.
Tabii ki kaza için bir sürü neden var ama başta İNSAN FAKTÖRÜ'dür esas neden.
Devlet oturup adam gibi bir CEZA YASASI yapıp, öldüren kişilere İNSAN ÖLDÜRME suçlaması ile dava açsa ve Amerika'da, Avrupa'da olduğu gibi15-20 yıl hapislik cezası verse, göreceğim bakalım, hangi cesur, araba sürerken, öyle sürat yapacak, cep telefonu ile facebook'a girecek, mesaj yazacak...
Esas bunları konuşmak lazım…

(Ülker FAHRİ)



“Bir Kıbrıslı Türk matematikçinin kararsızlığı hakkında…”


“Her dört yılda bir düzenlenen Dünya Matematikçiler Kongresi bu yıl Güney Kore'nin başkenti Seoul'da yapılıyor. 12-21 Ağustos arasındaki kongreye 7500 kadar matematikçi katılması bekleniyor. Bu kongeye ben de (Kuzey) Kıbrıs'tan katılmak için baş vurdum ve kabul edildim. Kombinatorik bölümünde 20-30 dakikalık bir de konuşma yapacağım.
Elimde KKTC, TC ve Kıbrıs pasaportları alma imkanım var. Seoul'a gitmek için İstanbul'dan direk ve Larnaka'dan bağlantılı uçuş olanakları var.
Benim yerimde siz olsaydınız hangi pasaport ile hangi havaalanından Seoul'a gitmeyi tercih ederdiniz? Hislerim biz Türkleri 1950'den beri kardeş kabul eden medeni ve çok ileri bu ülkeye İstanbul üzerinden TC pasaportu ile gitmemi söylüyor. Bu şekilde inşallah oradaki Türk şehitliğini de ziyaret etme olanağını bulurum!..”

(İbrahim CAHİT)

GÜNÜN FOTOĞRAFI



MESAJ KUTUSU



Sayın Özdil NAMİ,
geçmiş bakanlık dönemlerinde 300 bin TL’den fazla gereksiz masraf yapıldığı tespit edildiğini öğrendik. Temiz ve şeffaf toplum adına bunları kamuoyuna açıklamayı düşünüyor musunuz? Yoksa böyle gelmiş böyle gider mi diyeceksiniz?

Sayın Kadri FELLAHOĞLU, geçmişte mafyanın eline düştü denilen belediyenin reklam panoları konusunda halen bir adım atmadınız! Mafya şimdi ne oldu da koruma altına alındı? Yoksa sizin döneminizde aklandılar mı?

Sayın Alican KABAKÇI, uzun bir süredir başında bulunduğunuz K.T.Çiftçiler Birliği’nin borç batağında olduğu ve faturaları ödeyemez hale geldiği yönünde şikayetler alıyoruz. Bu arada başkanlık koltuğunu devretmeye hazırlanın zira yeni başkan adayları çok hızlı geliyor!

Sayın Arif ALBAYRAK, mecliste görev verilen 5 müşavirden birini danışman olarak kendinize kabul etmişsiniz, hayırlı olsun. Umarız size eşekli eylem konusunda önemli katkılar yapar ve siz de kamuoyuna borcunuzu ödersiniz değil mi?

Sayın Sadık GARDİYANOĞLU, Hataylılar Derneği ile Gökhan Altıner arasında yaşanan ağız dalaşına aracı olarak son verdiğinizi öğrendik. Demek ki bazen akil insanların devrede olması işe yarıyor değil mi?

Sayın Hakan DİNÇYÜREK, eskiden Arif hocanın bir sözü moda haline gelirken şimdi de bazıları Doktor Hakan’ın dediğinden diye hitap etmeye başladı. Böyle konuşanlar acaba sizce ne demek istiyorlar?

Sayın Emir EMİRKANI, İrsen beyin eli ne kutsalmış ki öptükten sonra yıldızınız parladı ve şimdi de Eğitim Bakanlığı’nda göreve başladınız. Her şeye rağmen hayırlı ve uğurlu olsun. Umarız geçmişte yapılan hatalardan dersinizi almışsınızdır.

Sayın Bertan ZAROĞLU, bir dernek başkanı olarak tepkinizi bir nebze anlarız ama yapılan açıklamaların dozunu iyi ayarlamakta fayda var. Zira memleket çok küçük ve insanlara selam vermemek olmaz…

Sayın Harun DENİZKAN, nihayet aylardır süren çalışmalar sonuçlanmış ve 27 Ocak’ta yayına başlama kararı almışsınız. Daire promosyonunu dört gözle bekleyenler var. Baskı sayısını ona göre hesaplamanız isteniyor.

Sayın Reşat AKAR, havlu promosyonu öyle bir tuttu ki sabahın ilk saatlerinde gazeteler kapış kapış gitti. Demek ki nevresim takımı hediye etseniz satış rekorlarını alt üst edeceksiniz. Kolay gelsin diyoruz…

Sayın Ziya EMİR, internet gazeteciliği patronluğundan sonra şimdi de gazete patronluğuna soyunmuşsunuz. Bu meslek bir kere kana karıştı mı bağımlılık yapıyor değil mi? Zorlu yolda başarılar dileriz…

Sayın Teberrüken ULUÇAY, makam aracı ve şoför kullanmama konusunu biraz fazla abartmadınız mı? Halkın gözüne yeteri kadar girdiniz lütfen artık siz de diğer bakanlar gibi size tanınan hakkı kullanınız. Bu kadar yoğun tempoda olan birisi için bu şarttır…

Sayın Buran ATAKAN, Karpaz Hava Yolları meselesi bir çoğunda kafa karıştırdı. Bakan Kaşif böyle bir açıklama yapmadığına göre acaba böyle önemli bir kararı size kim vermiş olabilir? Gaipten gelen sesler değildir umarız…

Sayın Kudret ÖZERSAY, bir devlet yetkilisi eleştirilerinizin bir kısmına hak vermekle birlikte hiç mi iyi bir şey yapmadık diye sitem etti? Doğruya doğru, eğriye eğriye sözünü unutmamak lazım değil mi?

Sayın Emine NAİMOĞLULARI, belediye başkanlığına aday olacağınızı duyan bizi aramaya başladı. Bölgede bu kadar rağbet gördüğünüzü bilmezdik doğrusu. Gelen ilk tepkiler epey olumlu, hadi bakalım sıvayın kolları…

Günün Fıkrası

Üç mektup!

Seçim sonrası ; yeni başbakan önceki başbakana gider ve tecrübesinden faydalanmak istediğini, tavsiyelerine ihtiyacı olduğunu söyler...
Bunun üzerine eski başbakan 3 tane mektup yazar. 1. mektubu; İlk sıkıştığında, 2. mektubu; daha vahim bir durum olunca, 3. mektubu; içinden çıkamadığı bir durumda açmasını ister..
Yeni başkan kabul eder, mektupları alır gider.
Ülkede kısa süre sonra bir karışıklık olur;
Başbakan 1. mektubu açar yazan şey;
' Senden öncekileri kötüle..' ,
Bir süre sonra idare eder ve yine bir buhran dönemi yaşar;
2. mektubu açar, yazan şey;
' Çevrendekileri kötüle '...
Başbakan bunu da yapar.Bir süre daha böyle gider bu sefer içinden çıkamayacağı bir durum yaşar ve ne yapacağını bilemez...
3. mektubu açar, yazan şey;
' 3 mektup da sen yaz ve istifa et!..”