Köylü milletin efendisidir…

Çünkü çok zor şartlarda çalışır!

Sadece alın terinin karşılığını alırlar…

Boğazlarından tek kuruşluk haram geçmez!

Elleri nasırlıdır, yüzlerinde soğuğun ve sıcakların çizgileri…

Ne kadar kazansalar haklarıdır, helaldir onlara!

Biz böyle bildik yıllardır…

Ama bizde bu işler çok tuhaf hale geldi!

Herkes çiftçi, herkes hayvancı, herkes narenciyeci…

Devlet ödüyor çünkü bir şekilde!

Hem maaşını hem de kuraklığını, doludan zarar görenini, dondan etkilenenini…

Dün garip bir rehin olayı yaşandı memlekette…

Üretici gitmiş bakanlığı basmış!

Ya hakları verilecek ya da Bakan ve çalışanlar o binadan çıkmayacak…

Dingonun hanı mübarek!

Eylemciler bakanın odasında oturuyor, açıklama üstüne açıklama yapılıyor ama…

Ortada polis filan yok!

Ardı ardına açıklamalar yapılıyor…

“Hakkımızı söke söke alırız…”

Geçen yıl gübre atmayanlar da ödensin!

Daha fazla hibe istiyorlar…

Devlet sanki para basıyor gibi!

Sevgili okuyucular;

Bunların hepsi sadece tezgahtan ibaret!

Yazın bir yere lütfen…

Çok yakında kabinede bir değişiklik yapılacak ve ardından da erken genel seçim kararı var!

Ama işte illaki böyle dolambaçlı yollara başvuruyorlar…

Geçenlerde KTHY ve Eti eski çalışanları için özelleştirme yasasını geçirdiler!

Ankara buna fena kızdı, musluğu kıstı hala popülizm peşindeler…

Ama işte artık Türkiye eski Türkiye değil!

Ya bu deveyi güdersin, ya bu diyardan gidersin meselesi…

Öyle beleşe para yok artık!

Kendi ayakların üzerinde durmak için reformları uygulayacaksın, sonrasını merak etme…

Yani partizanlık, popülizm, Ankara’nın parasıyla hava atmak yok bundan böyle!

Başbakan’ın kabinede değişiklik yapmak istediğini artık bilmeyen yok…

Bunun için da daha fazla gecikmesin!

Değişecekse değişecek…

Dolambaçlı yollara ne gerek var ki!

Tamam bir nebze parti dengelerini anlarız da…

Bu memleketin çok daha önemli sorunları var önümüzde!

Millet inim inim ağlamaya başladı…

Derdine derman istiyor, bunu da sizden başka kimse yapamaz!

Bırakın artık üç-beş tane üretici memnun etme çabalarını…

Alın istediğiniz kelleyi, yenilerini oturtun ve artık yaşanan büyük sorunlara çözüm bulun!

İskele’de ‘sela’ tartışması!

“Levent abi selamlar?

Yaklaşık bir saat önce yurt dışında yaşayan fakat kökü Larnaka iskeleli olan bir vatandaşımız vefat etmiştir. Ölüm Selasını İskele Camiinde okutmak isteyen bir yakını Cami hocasından aldığı cevap Şu şekilde olmuştur.

“Ölü Selası İskelede defnedilecekse okunacak kararı alınmıştır. Halktan sürekli sela okundğu için tepki ve şikayet alıyoruz Bunun haricinde gelen ölü selası Camide okutulmayacaktır…”

Var mı böyle bir adalet. Ölü selası bir duyurudur halka çağrıdır. İlgilenirsn sevinirim. Teşekkür ederim…”

Bu da Cami Hocasının sayfaya yazdığı cevap yazısı:

Fahrettin Öğdü :

“Kıymetli kardeşlerim. İskele merkezi bir yer. Dolayısı ile çok çeşitli yerlerden insanlarımız aynı yerde yaşamaktadır. Dolayısı ile vatandaşın İstanbul’da bir yakını vefat etmiş yada Amerika’da vefat etmiş. İskelede sela verilmesi isteniyor buda İskelede haftanın her günü hatta bazı günler günde iki defa sela verilmek zorunda kalınıyor.

Bu defa insanlar biz her gün ölüm selası mı dinleyeceğiz diye tepkilere neden oldu .

Birde camimizin etrafında üç tane okulumuz var ve çocukların her selada dersleride bölünüyor.

Tüm bunları da dikkate alarak İskele kabristanlığına konanların dışındakilerin selası konduğu yerde verilsin dedik. Yoksa kesinlikle art niyetli değiliz. Anlayışınıza sığınır Saygılar sunarım…”

“Halk görüyor…”

“Bir siyasal hareketin adını dahi söylemekten korkar, varlığını kabul edemezsen ama daha da önemlisi o hareketi sahiplenen halkın geniş kesimlerini küçümser, ötekileştirir, hor görürsen çoğulculuktan, demokrasiden ve hoşgörüden hiç bir şey anlamamışsın, hatta kendi toplumunu anlayamamışsın demektir...

Kıbrıs Türk halkının bu sıkıntılı durumdan çıkışı, farklılıkları görerek, varlığını kabul ederek ve saygı duyarak ortak paydada birleşebilmesinden geçer.

Siz eskimiş köhne ölçütlerinizle ve kalıplarınızla bunu ölçemiyor ve göremiyor ya da görmek istemiyorsanız da bu halk bunu görüyor ve hayata geçiriyor…”

(Kudret ÖZERSAY)

“Neremiz doğru ki!”

 “Hiç tapuya işiniz düştü mü son zamanlarda?

Çürümüşlük her yanı sarmış... Her işleminizi, bir oraya bir buraya koşarak halledip, tüm evraklar tamamlanınca tapuya gidiyorsunuz.

Zaten evrakları tamamlamada da epeyce stres yaşıyorsunuz çünkü bir gün gidiyorsunuz oradaki memur size "Bu, bu ve bu gerekli" diyor.

Onları tamamlayıp ertesi gün gidiyorsunuz, bu kez karşınızda başka memur, evraklara bakıyor " Bu, şu ve bu da gerekli" diyor.

Yine yola düşüyorsunuz. Neyse hepsi tamam dediğiniz zaman ilginç bir konuşma geçiyor tapu memuru ile aranızda.

"Tapucuların gidip ölçmesi lazım, eğer biz yapalım isterseniz (benim işim için) 400 TL civarında tutacak ama bir sene sıra beklersiniz.

Çabuk isterseniz bizim dışarıda özel çalışan adamlarımız var, bir ayda işiniz hallolur amma ücreti 300-350 Sterling..."HAYDA" der şoka girersiniz...

Yine diyorum deve misali;

"Neremiz doğru ki ?"

(Hasibe ŞAHOĞLU)

Rüşvet konusu ne olacak!

Yılan hikayesine dönen Güzelyurt Hastanesi ihalesinde son kararı mahkeme verdi…

İhalede kazanan Ali Kofalı ile protokol imzalanacak ve hastane yapımına başlanacak!

Tamam da kapandı bitti mi…

Onca iddia ne olacak!

Ali Kofalı’nın ‘bu işten çekilmem için 200 bin TL rüşvet önerdiler’ iddiası…

Bunun peşine birileri düşecek mi!

Yoksa unutulup gidecek mi?

Tabi ki kapanıp gidecek!

Hesap sormamaya, bedel ödettirilmeyen bir milletin evlatlarıyız biz…

Her şeyin yapanın yanına kaldığı bir memleket bu!

Turizm mi dediniz!

Hani şu meşhur mavi çizgeli sokaklar…

Ülkemize gelen turistler Lefkoşa Surlariçi’ndeki tarihi mekanlarımızı gezsinler diye!

Mantıklı bir yol ama…

O mavi çizgili yollarda bu görüntüler de var!

Hem de turistin gözünün içine sokulan görüntüler…

Milletin donu, atleti!

Bir yerde tarih…

Diğer yerde iç çamaşırı gösterisi!