Bizim kuşak daha çocukken televizyonlar da siyah beyaz iken Nesrin Topkapı ile tanıştı.
Uzun yıllar da unutulmadı!
Şimdi ki kuşak ise Asena’yı tanıdı…
Sonra bir daha akıllarda iz bırakacak ikinci bir dansöz daha gelmedi…
Zaten zaman geçtikçe de yetenekli dansözler yetişmedi, üçüncü sınıf dansözlerle idare ettik hep…
Ama siyaset öyle değil!
Her biri ayrı bir dansöz, Topkapı’yı da Asenayı’da çok gerilerde bırakıyorlar.
Şimdi onlara siyasetçi diyorlar, çünkü öyle bir kıvırıyorlar ki, akıllar durgunluk veriyorlar.

Oysa Halil Orun’u biz bambaşka tanımıştık!
Tamam sonuçta o da bir siyasetçi, çalışanını zamanında ödüyor, yatırımlarını geciktirmiyor, elinden geldiğe kadar da bölgeye yatırım yapıyor.
Akılda kalacak olan en başarılı projelerinin başında da sahil projesi geliyor.
Ve bu gerçekten çok büyük olan projenin tam ortasına bir gün sahip çıkıyor ve Halil Orun’un hayalleri birden yıkılıveriyor…
Sonra delikanlı gibi ortaya çıkıp, restini çekiyor, önce parti ile ilişkilerini donduruyor, sonra bu projenin aksaması, yani söz konusu arazinin başkasına kiralanması durumunda belediye başkanlığından istifa edeceğini söylüyor.

Böyle bir başkanı elbette takdir ederiz, dik duruşundan dolayı…
Çünkü öyle özledik ki dik duruş sergileyen, gerekirse yapılan yanlışlar karşısında kendi partisine bile rest çekebilecek yürekteki siyasetçileri…
Halil Orun da ilk başta öyle yaptı, gitti Başbakana herkesin önünde restini çekti ve bu projenin heba olması durumunda başkanlığı bırakacağını, hem de sert bir dille söyledi…
Partisinin gözünü korkuttu, aynı zamanda bölge insanın da büyük beğenisin topladı, bölge halkına vereceği hizmetlerin aksamaması için gösterdiği dirençten dolayı.
Hatta kendine en yakın insanlar bile onun bu işte ciddi olduğunu sonuna kadar da gideceğini duyurdular her bir yana…

Başbakan da tedirgin oldu bu işten ve Halil Orun’u çağırdı makamına, hem ilgili bakan Ali Çetin Amcaoğlu’nu da…
İlgili kişiyle sözleşmeyi iptal edeceğini söylemedi ama bir şeyler yaparız dedi…
Belki zamana yaymaktı bu olayı!
Ama Halil Orun öyle bir açıklama yaptı ki, dansözleri çatlattı tam ortasından, istifasının söz konusu bile olmadığını söyleyiverdi, İrsen beyle görüştükten sonra…
İşte o zaman anladık, değme dansözlere taş çıkarttığını…
Hatta bunun 1 Nisan şakası olduğu yalanını bile söyleme cüretini gösterdi, en yakın arkadaşlarına bile ihanet ederek…

Sevgili okurlar;
İskele sahillerindeki 6 dönümlük arazinin Erol Ergün isimli şahsa kiralanması öyle küçümsenecek bir olay değildir…
Erol Ergün sadece bir piyondur…
Bu işin arkasında çok daha büyük güçler, ortalığı kasıp kavuran tefeciler vardır ve kendileri sahneye çıkmayıp piyonlarını ortaya sürmektedirler…
Ne yazık ki siyaseti de bunlar yönlendirmekte, onlara para akıtmakta ve bir şekilde de karşılığını almaktadırlar.
İşte İskele sahilindeki olay da menfaatlerin çatışmasından başka bir şey değildir…
Onlar bir kez daha kazanmış ama siyasetçiler de ‘dansöz’ olma damgası da yiyerek bir kez daha kaybetmiştir.
Önümüzdeki günlerde bu konuyu takip edip, perde gerisinde yaşananları size aktarmaya devam edeceğiz…
Hem de bazı isimleri de zikrederek!


GÜNÜN GOTOĞRAFI


MESAJ KUTUSU


Sayın Hasan BOZER anlaşılan sizin sinirler tamamen bozuldu. Her şey bitti de şimdi gazetecilere fırça atmak mı eksik kalmıştı. En iyisi uzunca bir dünya turuna çıkıp sinirleriniz yatışmadan da geri dönmeyen olur mu?

Sayın Derviş EROĞLU, siz sahaya inmezseniz 7 Nisan akşamı hiç de hoş şeyler olmayacak gibi görülüyor. 20 yıldır evladınız gibi sevdiğiniz Hasan Sertoğlu’nun şu anda en fazla ihtiyacı olan şey sizin desteğiniz.

Sayın İrsen KÜÇÜK, Ada TV’de bir programa katılmak için Ali Özmen Sefa’ya önce söz vermişsiniz daha sonra da 1 Nisan şakası yapıp gitmemiş, yerinize başkasını göndermişsiniz. Oysa Ali bey sizin için öyle ikramlar hazırlamıştı ki, çok şey kaybettiniz…

Sayın Faiz SUCUOĞLU
, yerel ara seçimler için artık son haftaya girilirken sizin için de bu bir dönüm noktası olacak gibi görülüyor. Lefkoşa’da alınacak bir hezimet sizin parti içindeki siyasi geleceğinizi de etkileyebilir…Ne garip değil mi başkalarının hatalarını siz ödeyeceksiniz…

Sayın Sunat ATUN, ben sizin yerinize olsam Göçmenköy camisi imamı Ahmet Akbulut’u yerinde ziyaret eder, önce iki rekat namaz kılar ve bu imama kendi elektriğini kendisi ürettiği için bir de plaket verirdim. Herkese örnek olsun diye…

Sayın Kadri FELLAHOĞLU,
geçtiğimiz hafta içinde terminal ziyaretinde resim çekilirken bir partilinizin çöp kovasını yere boşaltıp bunun önünde poz vermeniz bazı işletme sahiplerini üzmüş. Sizin böyle şeylere ihtiyacınız yok, tepkilere önem vermek gerek.

Sayın Hasan SERTOĞLU,
gazete ilanlarındaki ‘oyumu bölmem’ bölümü hiç de hoş olmadı. Şu sizin dahi reklamcının kulaklarını bir çekseniz diyoruz. O kadar para boşa giderse bunun hesabını kim verecek?

Sayın Mustafa ARABACIOĞLU, seçim ziyaretlerinizde yeni değil de eski aracınızı kullanmanız dikkatli gözlerden kaçmıyormuş. Meraklı vatandaşlar acaba bir sebebi mi var diye soruyorlar…

Sayın Zihni TURKAN, Mimarlar odası olarak Dikmen çöplüğü çevresine birkaç yüz metre boyunca ağaç dikeceksiniz diye daha tek bir fidan dikmeden önce koca tabelaları yerleştirdiniz ve bölge halkının tepkisini aldınız. Siyasileri anlarız da siz niçin önce işin şov kısmını seçtiniz onu anlayamadık…

Sayın Sami DİLEK, dün eylemdeki o hiddet ve şiddetiniz neydi öyle? Televizyonda izlerken bile korktum desem yalan olmaz. Bakalım bu tiyatroyu daha ne kadar sürdüreceksiniz? Delege olmak zor alsa gerek değil mi?

Sayın Erol ERGÜN, konteynerden bozma büfe ile turizme hizmet etmeyi düşünüyorsanız, vay ülke turizminin haline. Deniz, kum ve metal hiç de doğaya uygun bir görünüm olmadı.

Sayın Tansel İrfan DEMİR, İskele sahil şeridindeki arazi meselesinin bakanın değil tamamen sizin onayınızla ortaya çıktığı tespit edilmiş. Yatın kalkın dua edin Halil başkan istifa etmesin. Yoksa sizin siyasi geleceğiniz de bitmiş demektir…

Sayın Ali Rıza USLUER, hastalıklar bir türlü yakanızı bırakmıyormuş. Kurultay süreci size de yaramadı değil mi? Acil şifalar dileriz, sevenlerinizi bu sıralar çok üzdünüz. Sıkı bir istirahat artık şart oldu.

Sayın Erkut YILMABAŞAR, bizim sitenin haberlerini izinsiz almanıza bir şey demeyiz ama en azından kendi haberiniz gibi kamuoyuna satmasanız diyoruz. Biz sizi ilkeli bir devrimci olarak bilirdik, yanıldık mı acaba?

Sayın Mahmut ÖZÇINAR, Tamer Özdaş olayı sizi çileden çıkarmış ve tansiyonunuz tavan yapmış. Neyse ki İsviçre’de yerel yönetimler çalışmasına katılıp bir süre de olsa buradaki sıkıntıları unutacaksınız. İyi tatiller dileriz…

Sayın Işılay ARKAN, bugünlerde sizin de muhakkak Göçmenköy camisi imamını bir ziyaret etmeniz gerekiyor. Onun uygulamaları bütün camilerimiz için örnek bir proje olabilir. Umarız bu çağdaş imamımızı onore edersiniz…

Sayın Nevvar NOLAN, internet gazetelerine karşı anket uygulaması yasağı biraz havada kaldı gibi görülüyor. Zaten kimse uymuyor ama bunu hangi yasaya göre yaptınız onu da kimse anlamadı zaten…

Sayın Ahmet BENLİ,
yine yapacağınız yaptınız ve Gönyeli sınırları içinde Lefkoşalıları kıskandıracak bir görüntü yarattınız. Sizin sınıra sadece 100 metre uzakta oturmak da bana acı veriyor. Elinize sağlık, bakalım bu gayretler Kadri beye oy getirecek mi?

Sayın Murat KANATLI
, 7 Nisan akşamı yüzde 5’e yakın bir oy alacağınız tahmin ediliyor. Sadece sol kesimde değil sağ kesimde bile size oy verecek olan çok sayıda seçmen var. Onların da benim gibi kafası epey karışık…





Günün Fıkrası

Tanıyamadım

40 yaşlarındaki kadın kalp krizi nedeniyle hastaneye yatırılmıştı.Kendinden geçmis durumdaydı. Doktorlar kurtarmak için çılgınlar gibi uğraşıyordu..Tam bu sırada Tanrı kadına göründü.
- Yanına geliyorum Tanrım,
diye inledi kadın.
- Hayır,
diye cevap geldi yücelerden,
- Daha önünde 35 yıl, 2 ay, 8 gün var...
Kadın nihayet kendine gelmişti. Doktorlar mutluydu. Kadın daha da mutluydu.
Biraz iyileşince kesenin ağzını açtı. Yüzünü gerdirdi. Liposuction
yaptırdı.Göğüslerini silikonla dikleşirildi. Kadının ısrarlarına dayanamayan hastane yönetimi bir kuaförün gelip saçlarını platine boyamasına izin vermişti. Artık bomba gibiydi kadın. Kendini çok iyi
hissediyordu. Hayatının kalan bölümünü mutlu bir biçimde geçirmeye
hazırdı. Nihayet taburcu oldu. Dışarıya çıkıp temiz havayı içine çekti. Taksiye binmek üzere caddenin karşısına geçerken bir ambulans çarptı kadına. Vahimdi durumu. Derin karanlığa doğru kayarken sordu
- Ulu Tanrım, sen her şeyi daha iyi bilirsin, ama hani önümde daha 35 yıl vardı?
Tanrı'nin cevabı şöyle oldu:
- Tanıyamadım...