Kurban tatili iyi geldi bana…
Hoş, yıllardır yazan birisi olarak biraz uzunca tatil yaptığım zaman tatil sonrası yazılar hep zor olmuştur ama, hele de belli bir yaşa geldikten sonra üç-beş gün olsa da insanın kendisini sorunlardan soyutlaması, zamanının büyük bir bölümünü kendisine ve ailesine ayırması iyi geliyor doğrusu…
Aslında gazeteciliğin devre arası filan yok!
Emeklilik de öyle…
Son nefesinize kadar her ne kadar önce insan olmamız gerekse de bir ‘gazeteci’ olmayı yeğlemiş birisiyiz.
Bir çok meslektaşımız gibi…

Tatil dönüşü ilk telefon görüşmemi Rasıh Reşat ile yapma ihtiyacı duydum.
Neden mi?
Aşağıda ki yazdıklarından ötürü;
“Şimdi bu gemi, zorlu yolculuğunun sonuna geldi. Bir limana yanaşıp, bağlanacak. Demir atacak. Aksini düşünenlere söyleyeyim. Gemi batmadı. Sadece seferlerini durduruyor. Haberdar Gemisi, günahıyla sevabıyla… Çalışanları ile süreç içerisindeki sahipleri ile… Okuyucuları ve reklam verenleriyle Kıbrıs Türk Basın Tarihi içerisindeki yerini aldı. Bir anıt gemi olarak da kalacak. Kim bilir belki bir başka kaptan günü geldiği zaman onu alır yeniden yelken açar. Bugün demir atıyoruz. Sevinen olacak üzülen olacak. Demir aldığımız gün sevinen ve üzülen olduğu gibi. Olsun bu geminin seyir defterinde hepsi kayıtlı. Son limana girerken yine dümendeyim. Yine kaptanıyım bu geminin… Bu seyahatin, bu seyrin en zor gününden, en fırtınalı akşamından, en sıkıntılı limanından bile gemide benimle birlikte olanlar sayesinde büyük keyif aldım. Hepsine sonsuz teşekkürler.”

Rasıh, Haberdar’ı her gazetecinin eninde sonunda hayali olacak olan ‘kendi gazetesine sahip olma, patronsuz bir meslek’ istemiyle hayata geçirdi…
Çok da başarılı oldu inancındayız…
Ama nereye kadar?
Genelde olduğu gibi onun da evde yaptığı hesap çarşıya uymadı ve hisselerinin büyük bir bölümünü Mağusalı işadamı Koral Bozkurt’a sattı…
Koral, iyi de götürdü bir süre bu işi, güzel transferler yaptı ama siyasetin ucundan tuttuğu için bir takım baskılara dayanamayıp gazeteyi yine bir başka iş adamı Yahya Kurt’a sattı…
Daha doğrusu satıp kurtuldu.
Zira zararın neresinden dönülse kardır hesabıyla!

Yahya Kurt da heyecanla başladı bu işe…
Ama işte sonuçta bir işadamıydı o da!
Hani şu meşhur gökdelen işini bir türlü çözemeyen…
Gazete patronluğu çok işe yaramadı ve her ay 100 bin TL’ye yaklaşan zarara dur dedi ve bayram öncesi gazetenin kapısına kilidi vurdu…
İşte Rasıh ile bugün sabah bu konuları konuşma ihtiyacı hissettik…
Hem kendisine geçmiş olsun dedik, hem de çalışanların durumunu sorduk.
Sağ olsun Yahya bey, Eylül ayına kadar tüm kaşları ödemiş, Ekim’in maaşların da bugün yarın ödeyecekmiş.
Yine, çalışanların sigorta ve ihtiyat sandığı paralarının bir tamamını da ödeme sözü vermiş.
Sevindik doğrusu…

Şimdi yolda üç tane daha gazete var;
Bir de yeni televizyon kanalı.
İkisi Türkiyeli iş adamı biri Kıbrıslı Türk işadamı, ekiplerini kuruyor, büyük bir heyecanla!
Tabi ki babalarının hayrı için değil!
Ya da bu sektörde istihdam yaratmak için veya Kıbrıs Türk basınına katkı koymak amacıyla filan da değil…
Bir işadamı niçin gazete ya da televizyon kursun ki?
Bu sorunun cevabını içinizden söylediğinizi duyar gibiyim…

Türkiye’de ne varsa burada da oluyor!
Türkiye’de bir zamanlar Babıali yokuşu vardı…
Tüm gazete merkezleri oradaydı, gazetecilikten gelen ailelerin kurduğu gazeteler, sonra çocuklarının, daha sonra da torunların devam ettirdiği gazeteler…
Ama şimdi yok!
Babıali’deki o mütevazi gazeteler kapandı, onların yerine medya plaza içindeki gazeteler aldı…
Türkiye’nin dev işletmeleri gazete ve televizyon sahibi oldular…
Gazeteciler de, tetikçi!
Üzüntüm şudur ki, biz de bu yolda hem de emin adımlarla hızla yürüyoruz…
Ve ne yazık ki elimizden hiçbir şey gelmiyor…
Siyasetin ve iş dünyasının hakim olduğu basın sektöründe ne kadar doğru düzgün gazetecilik yapılabilir ki?
Hakkımızda hayırlısı!
Patronların kucağındaki gazetecilerden hiç kimse dosdoğru gazetecilik beklemesin, olur mu?

Ve son söz Amerikalı gazeteci Mike Mc Alary’den gelsin;
“Gazeteler birbirlerine savaş ilan ettikleri zaman adalet, adaletsizlik , doğruluk gibi kavramlar unutulur. Basın savaşları aynen bar kavgalarına benzer. Barda bir şişe kırıp silah olarak kullanmak nasıl meşru ise, medya savaşlarında da her türlü aracı kullanmak meşru olur…”
Anlayana artık!


GÜNÜN FOTOĞRAFI


MESAJ KUTUSU



Sayın Serdar DENKTAŞ, müdür müsteşar atamalarını bayram sonrasına bıraktınız ya çok sayıda partiliyi tam orta yerinden çatlattınız. Bir çoğunun uykusu kaçtı, bayramı da zehir oldu. Biraz daha elinizi çabuk tutmazsanız kalp krizi geçirecek olanlar bile var…

Sayın Zeren MUNGAN, Ercan’da ki satış dükkanlarına getirdiğiniz içki ve sigara zammı belki kısa sürede işletmelere kar sağlayabilir ama bu sayede Ercan’ın ucuz olma özelliği de artık gerilerde kaldı. Sanırız altın yumurtlayan tavuğu kestiniz.

Sayın Gürdal HÜDAOĞLU, yeni kurulacak bir gazetenin yayın yönetmenliği görevine getirildiğinizi öğrendik. Hayırlı ve uğurlu olsun. Umarız akademisyenlikteki başarınızı gazete yönetiminde de gösterirsiniz…

Sayın Başaran DÜZGÜN, GAÜ ile birlikte ortak bir televizyon kuracağınızı öğrendik. Bu haberi duyan Suat hoca da basın işine girerse sakın şaşırmayın. Hayırlı, uğurlu ve gazanız mübarek olsun…

Sayın Oya GÜREL, muhterem babanızın vefatını üzüntü ile öğrendik. Merhuma Tanrı’dan rahmet size ve aileye sabır ve başsağlığı dileriz. Allah geride kalanlara sağılıklı uzun ömürler versin…

Sayın Mehmet DEMİRCİ, Dipkarpaz’da Apostol Andreas manastırı yakınındaki tuvaletlerde hizmet olmadığı gibi turistlerden para istenmesine yerli ve yabancı turistlerden büyük tepki var. Ayrıca para isteyenler makbuz vermiyor bilesiniz…

Sayın İbrahim BENTER, Girne’deki Hz. Ömer Türbesi’nin bakımsızlıktan dökülmek üzere olduğunu biliyor muydunuz? Her gün yüzlerce turistin uğrak yeri olan bu tarihi bina ilgi ve alaka bekliyor. Hele de tuvaletler içler acısı!

Sayın Halil ORUN, hani belediyede bir kayıp matkap vardı ya işte o bulunmuş ama ‘kalk gidelim’ diyenler için hiçbir soruşturma açılmamış. Bazı çalışanlar bu konuda kime kıyak geçildiğini merak ediyorlar bilesiniz…

Sayın Hayati ASOK,
Haberdar’ı almaktan vaz geçip başka isimde yeni bir gazete için ekip kurduğunuzu öğrendik. Medya patronluğu bakalım size ne kadar yakışacak. Hayırlı ve uğurlu olsun…

Sayın Metin ŞADİ, AS TV’yi geri aldıktan sonra yeni bir ekiple tekrar kamuoyunun karşısına çıkmaya hazırlandığınız iddia ediliyor. Bu arada Türkiye’deki eski ortaklara dikkat, bu durumu hazmetmekte zorlanabilirler…

Sayın Asım İDRİS, her ne kadar TDP başkanlığına sıcak bakmasanız da parti tabanında son günlerde size karşı olan ilgi artmaya başladı. Özellikle kırsal kesimden bu konuda büyük talep olduğunu öğrendik. Hadi hayırlısı…

Sayın Ersöz PAŞA,
ne söylediniz de Havadis’teki arkadaşlar size bu kadar kızdılar anlayamadık doğrusu. Bu arada eski dostlar düşman olmaz değil mi? Umarız en kısa zamanda gönüllerini alırsınız…

Sayın Hamit BAKIRCI,
müsteşar yok, müdür yok, özel kalem yok. Bir sekreterle bakalım daha ne kadar bu işi götüreceksiniz biz de merak ediyoruz. Bu arada artık Mağusa’daki evi İskele’ye taşımanız bekleniyor. Sonuçta seçim bölgeniz orası, bizden uyarması…

Sayın Hüseyin ELİGÖN, oğlunuzun gümrük komisyonculuğuna başlaması nedeniyle merkezdeki görevinizden alınıp Ercan’a gönderildiğinizi öğrendik. Üzülelim mi sevinelim mi biz de ikide kaldık. Hayırlısı diyelim artık…

Sayın Ahmet KAŞİF, aile dostu da olan Nurcan Kılıç’ı Serdar beyin bakanlıktan alıp sizin ekibe katmışsınız. Turnayı gözünden vurduğunuz söyleniyor. Zira kendisi maşallah birkaç kişinin yapacağı işi tek başına yapar. Hayırlı olsun…

Sayın Suat GÜNSEL, rakipler basın ordusunu güçlendirmeye başladılar. Hem gazete, hem radyo hem de yeni bir televizyonla karşınıza çıkmaya hazırlanıyorlar. Karşı atağınızı merakla bekliyoruz…

Sayın Temel BULUT, gazete işine okurlara daire vererek büyük bir atakla başlayacağınız ve tirajlarda dengeleri bozacağınız söyleniyor. .. Basın savaşları yakın desenize! Gazanız mübarek olsun…

Sayın Rasıh REŞAT, Haberdar kapatıldıktan sonra çok sayıda basın kuruluşundan destek ve teklif aldığınızı memnuniyetle öğrendik. Demek ki daha meslektaşlarına sahip çıkan basın organları var. Bu bile bizim için umut kaynağıdır. Siyasetçilerden ve tüccarlardan biraz uzak durursanız bu meslekte sizin elinize kimse su dökemez.




Günün Fıkrası

Rahibin horozu

Rahibin kilise bahçesinde bir kümesi vardır. Bir gün horoz ortadan kaybolur. Horozu bulması ya da yeni bir horoz alması gerek. Ayinden sonra cemaatine sorar:
- Kimin horozu var?
Bütün erkekler ayağa kalkar.
- Hayır onu demedim, horozu gören var mı?
Bütün kadınlar ayağa kalkar.
- Hayır efendim, yani ben başkalarının horozunu kim gördü demek istiyorum.
Kadınların yarısı ayağa kalkar.
Rahip iyice kızar.
- Allah, Allah! Ne laf anlamaz insanlarsınız. Benim horozumu kim gördü yahu?
Bütün rahibeler ayağa kalkar.