Yrd. Doç. Dr. Metin Ersoy
Doğu Akdeniz Üniversitesi
 
Online medyayı veya daha iyi bilinen ismiyle sosyal medyayı ne kadar ciddiye alırsınız bilmiyorum? Ancak geldiğimiz noktada online medya, dijital dünyanın en önemli parçası haline geldi. Birçok birey bu platformlarda iletişim kuruyor, sosyalleşiyor, bilgi sahibi oluyor ve kendi içeriğini kendisi üretiyor. Sosyal medyanın olumsuz yönleri bu yazının ana konusu olmadığında o kısma girmiyorum. Bu yazımda sosyal medyanın birleştirici rolüne dikkat çekmek istiyorum.
 
Medya birleştirici rol
Sosyal medyanın birleştirici rolü derken şunu anlatmaya çalışıyorum; sosyal medya üzerinde ve özellikle Facebook’ta bireyler arkadaşlarını ve akrabalarını bulabiliyor. Kıbrıs gibi belli dönemlerde etnik çatışmalar/savaşların yaşandığı ve sonrasında ise toplu göçlerin gerçekleştiği bir adada, bugünlerde sosyal medya birleştirici rol oynuyor. Yıllar önce ada üzerinde yaşanan göçler sonrası bağları kopa(rtıla)n Kıbrıslı Türklerin bazıları Facebook sosyal ağını kullanarak akraba ve arkadaşlarıyla tekrardan buluşuyor.
 
Sayfalar oluşturuluyor
Doğu Akdeniz Üniversitesi, İletişim Fakültesi’nden meslektaşım Doç. Dr. Bahire E. Özad ile yapığımız araştırmalarda görüyoruz ki birçok Kıbrıslı Türk eskiye olan hasretini giderebilmek adına Facebook’ta ya kendisi bir grup oluşturuyor ya da mevcut gruplara dâhil oluyor. Facebook’un bireylere kendi içeriklerini oluşturma imkânı veren sayfalar sunması, bu konuda ilerleme yaşanmasını sağladı. Bireyler doğup büyüdüğü ve sonrasında zorunlu olarak göç ettirildiği toprakların isimleriyle gruplar oluşturuyor. Örneğin kendi ailemden de bildiğim; Goşşililer (Üçşehitler) ve Kuklalılar sayfaları gibi.
 
İyi idare edilmeli
Bu tür sayfaların Facebook üzerinde kurulması aslında bireylerin yıllar önce aile ve arkadaş çevresinde kaybettikleri sosyal ve iletişim bağlarını tekrar inşa etmesini sağlıyor. Bir başka ifadeyle, sosyal ağlar bir köprü görevi görerek bir nesil arasında birleştirici bir rol oynuyor. Özellikle birleştirici rol diyorum çünkü kurulan sayfaların iyi idare edilmediği noktalarda pozitif bir enerji ile oluşturulan içeriğin hızlıca negatif bir etkiye dönüşmesi ihtimaldir. Sayfaları idare eden kişilerin sayfalarda küfür, aşağılama, nefret söylemi, dalga geçme gibi paylaşımlarda bulunanlara karşı sıfır tolerans içerisinde olması gerekiyor. Aksi takdirde göçmenlik sonrası yaşanan iletişim kopukluğuna yenilerini ekleyebilir ve grup üyeleri arasında gereksiz gerilimlere yol açılabilir.
 
Zorunlu göç
Benim anne ve baba tarafım ada üzerinde yaşanan iç ve zorunlu göçlerden nasibini aldı. Kaynaklar Kıbrıslı Rumlar’dan 160 bin, Kıbrıslı Türkler’den 50 bine yakın kişinin göçmen olduğunu yazıyor. Tabii genel anlamda bu süreçten etkilenen daha fazla insan olduğunu söylemeliyiz. Öyle görünüyor ki yaşanan göçmenlik sonrası, tüm mal varlığını ve geçim kaynaklarını kaybeden bireyler hayata yeniden başladı. Bu sıfır veya eksi noktasından başlangıç, bireylerin sosyal yaşamına direkt etki ettiği söylenebilir. Tabii buna bir de zorunlu göç yaşayan ailelerin farklı farklı noktalara yerleştirildiği gerçeğini katarsak, sanırım şu günlerde atalarımızın Facebook üzerinde söz konusu köy sayfalarına üye olmaları daha fazla anlam kazanıyor.
 
Kuklalılar Derneği
Geride bıraktığımız hafta sonu bir Facebook sayfası kurarak Baf’ın Kukla köyünde yaşamış olan kişileri bir dijital çatı altında toplamayı başaran “Kuklalılar Derneği”nin düzenlediği geziye katıldım. Gezi sosyal medya platformu olan Facebook’ta anons ediliyor ve iki otobüs dolusu insan toplanarak Kukla’ya gidiyor. Kuklalılar Derneği’nin grup sayfasında Ekim 2014 itibarı ile 454 üye bulunuyor. Organizasyonda emeği geçen herkesi kutlamak gerekiyor. Bir Kuklalı olan Kadriye Savaşır’ın organizasyon için gösterdiği çabanın takdir edilmesi gerekiyor. Yazımın başında da belirttiğim gibi, belki bazılarımız sosyal medyayı ciddiye almıyor ama bu platformda başlayan toparlanma ve birleşme hareketi Kuklalılar gibi daha birçok kişiyi bir araya getirmeyi başarıyor. Bazıları toparlanıp pikniğe gidiyor, bazıları ise köylerine. Dijital platformda başlayan sosyalleşme böylece gerçek hayatta devam ediyor.
 
Gördüklerim anlam kazanıyor
Akademisyen kimliğimi de düşünürsek bir nevi katılımcı gözlem de yapma fırsatım oldu. Kukla Panayırı’nı bahane ederek, çocukluk hatıralarına koşan atalarımızın sevinçleri görmeğe değerdi. Benim anne tarafım Kuklalı. Köyü o topraklarda doğup büyümüş birinin ağzından dinleyerek gezmek, gördüklerimin daha anlamlı olmasını sağladı.
 
Anlattıkça hatırlıyor
Köy meydanında kurulan stantları hızlıca gezdikten sonra öğle yemeği için vaktimizin olduğunu fark ediyoruz. Bunu fırsat bilerek, annemin doğduğu eve ziyarete gidiyoruz. Evde şu anda Ozanköy’den Kukla’ya göçmen olarak gitmiş olan bir Kıbrıslı Rum aile yaşıyor. Ev sakinlerini içeride bulamıyoruz ancak kapıyı çalmak için evin bahçesine girmiş bulunuyoruz. Böylece annem canlı canlı yerinde göstererek çocukluk anılarını anlamaya başlıyor. Anlattıkça hatırlıyor, hatırladıkça anlatıyor. Benim ise aklımda farklı farklı düşünceler geçiyor. Ev sahibinin olmadığı o evin bahçesine girmek bana ne kadar zor geliyorsa, anneme o kadar kolay geliyor. Zira benim ev ve bahçesiyle ilgili herhangi bir duygusal bağım bulunmuyor. Oysa söz konusu mekânda annemin çocukluğu geçtiği ve birçok hatıralarını barındırdığı için neredeyse bir duygu patlaması yaşanıyor. O yüzden kendisi çekinmeden bahçeyi çocukluk yıllarında olduğu gibi turluyor. Tabii bu noktada evin şimdiki sahiplerinin bize daha önce göstermiş olduğu samimiyetin de etkisi bulunuyor.
 
İlham verici
Yemekten sonra annemin evinin yeni sahiplerinin ziyaretine tekrardan gidiyoruz. Bu sefer evin babası bizleri karşılıyor. Daha önceki yıllarda da ziyaret ettiğimiz için bizleri hemen tanıyor ve evinde misafir ediyor. Samimi ortamda geçen Türkçe, Rumca ve zaman zaman İngilizce sohbetten sonra vakit geliyor ve evden veda ederek ayrılıyoruz. Sonuç olarak sosyal medyanın birleştirici gücünü kullanarak neler başarabileceğimizi görüyoruz. Önemli olan bu gücün verimli kullanılması ve kaybolan iletişim bağlantılarımızın yeniden inşa edilmesidir. Zira savaş görmüş, göçmenlik yaşamış, tüm bunlardan sosyal ve ekonomik olarak etkilenmiş kişilerin yüzünün yeniden güldüğünü görmek güzel ve ilham verici.
 
 
ANILAR: Annem Ziba Ersoy ve ailesi yıllar önce birçok Kıbrıslı gibi zorunlu göç yaşadı. Yıllar sonra yeniden ziyaret ettiği Kukla’daki evinin avlusunda çocukluk anılarını bizlerle paylaştı.
 
 
ANILAR: Yakup Yücel’in evinde şimdilerde Ozanköy’den Kukla’ya zorunlu göçmen olarak gitmiş olan bir Kıbrıslı Rum aile yaşıyor. Emir H. Ersoy (sağda) ailenin yeni sahibine daha önce yaptığı bir ziyarette Türkçe kitap ve oğlunun davetiyesini vermişti.
 
 
PANAYIR: Geçmiş yıllara nazaran daha dar alanda kurulan Kukla Panayırı’ndaki stantlarda Kıbrıs’a özgü ceviz, elma, fıstık, samarella, sucuk, köfter gibi yiyecek ve içecekler satıldı.