Uzun süredir ilişkiler ve erotizm üzerine yazacak bir şeyler arıyordum; buldum. Belçikalı bir Psikoterapist var: Esther Perel. Savunduğu fikirler ve verdiği seminerleri takip ediyorum da; aslında hepimizin kafasının içinden geçenleri paylaşıyor bir bakıma. İlişkilerimize daha nesnel gözle bakmamızı sağlıyor.

Perel şunu savunuyor: “Uzun vadeli ilişkilerde, sevdiklerimizin çoğu zaman en iyi arkadaş ve erotik ortak olmasını bekleriz. Ancak iyi ve kararlı seks iki çelişkili gereksinimi beraberinde getiriyor: güvenlik ihtiyacımız ve sürpriz ihtiyacımız. Öyleyse arzuyu nasıl sürdürüyorsunuz? “

Gerçekten öyle değil mi? Benim hem güvenliğimi sağlayıp beni koruyup gözeten biriyle aynı zamanda seks ihtiyacımızı karşılamak için ondan sürprizli şeyler beklemek… Bu olsa olsa başından sonunu tahmin edebileceğiniz, sıfır sorunsuz ezbere bir ilişki biçimi olurdu.

Bir çok çifte terapi veren Perel, terapiden çıkan çiftlerin ilişkilerinde her şeyin geliştiğini gördüğünü ancak yatak odalarında ise hiç bir şeyin değişmediğini; bu nedenle konuyu derinleştirerek daha sıkı araştırmaya karar verdiğini söylüyor. Perel’in erotik zeka araştırmasına yeniden döneceğiz ama şimdi partnerinizle olan ilişkinizi bir gözden geçirin.

Onunla harika zamanlar geçiriyorsunuz; samimisiniz. Birbirinizden gizlediğiniz hiçbir şey yok! Hatta internet şifrelerinizi bile paylaşıyorsunuz. –Ben olsam hayatta böyle bir şey yapmazdım- Şimdi derin bir nefes alın, kendinize karşı dürüst olun ve şunu sorun: Partnerimle samimiyim; bana karşı içten ve korumacı ama neden hala düşük bir libidomuz var? Ve neden cinsiyetsiz bir ilişki içindeyiz. ? –yani partnerle kanka olma durumlarımızdan neden kurtulamıyoruz- Bazı insanlar sırf alışkanlıkları yüzünden cinsiyeti olmayan ilişkileri yürütüyorlar.

Ben bu durumu çeşnisi olmayan yemeklere benzetiyorum. Yemek görsel olarak güzeldir. İyi bir sunumla iştah açar ama tatmaya gelince iş değişir. Hani Aşkın’ın şarkıda söylediği gibi: İçi acı dolu, dışı altın kaplama gibi bir şey.

Neyse biz konuyu dağıtmadan Psikoterapist Esther Perel’in ‘Erotik Zeka’ araştırmasına dönelim. Perel araştırmasında şunları kaydediyor: "Uzun vadeli ilişkilerde erotik arzunun doğasını araştırmaya başladım. Araştırmalarımın sonucu beni “Tutsak Cinsellik” kitabını yazmaya götürdü. Bu yakınlık, alevleri soğutmak yerine cinsel kıvılcımı ortadan kaldırmak yerine çoğu zaman arzuyu ve yakınlığı engelleyebiliyor. Dediğim şey, güvenli bağlanma ve erotik arzunun iki farklı tecrübe olması.” Perel, en yakın çiftler arasında libidolarını dondurucuda bırakan ve cinsiyetsiz evliliklere tanık olduğunu söylüyor. Sonuç olarak: evlenme yoluyla gelen yakınlık, bazı beklentileri de sorgulamaksızın yükümlü hale getirdi.

İşte burada çelişki var: Ne ki; sevgi ve güvenlik yakınlığa ihtiyaç duyarken; tutku ve arzular da erotizm alanına ihtiyaç duyar. Güvenlik duyma ile erotik arzu konuları temelde uyumsuz mu? Perel’e göre: “Hayır. Uyuşmaz değil ama Bu iki alan hassas; ancak ince ayarlanmış bir dengede giderse paradoks bir sorun olmaktan çıkar.”

Hayat zaten denge üzerine kurulu değil mi? Büyüklerimiz: “Azı karar, çoğu zarar.” Diye boşuna dememiş. Ne ilişkilerinizde güvenlik ve sevgi ihtiyacınızı abartarak; partnerinize bağımlı hale geliniz ne de her şeyinizi inci gibi döküp saçarak gizem ve erotizmden yoksun cinsiyetsiz ilişkiler yaşayınız.