Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Radyo Vatan'dayız.
Biz soruyoruz o cevap veriyor.
Ağırlık tabi ki Kıbrıs konusu...
Bu sene içinde yılların sorunu biter mi bitmez mi?
Biz doğal gaz ile Türkiye'den gelecek olan su konusunu ortaya koyup anlaşma için zeminin hazır olduğunu dile getiriyoruz ama o bizim gibi düşünmüyor.
Bunda haklı yanları var;
"Rum tarafı zamana oynuyor" diye düşünüyor çünkü.
Gerekçesi de Kıbrıs Türkü'nün daha önce olduğu gibi hep 'çözüme muhtaç' konumda bulunması.
Rumlar bu kozlarını yine elinde tutuyor ve kendi ekonomik durumlarına bakmaksızın Kıbrıs Türk ekenomisinin iyice dibe vurmasını bekliyor.
Tabi böyle olunca da Türkiye ve KKTC ile son yıllarda iyice zedelenen ilişkiler daha kötü olacak ve Kıbrıs Türkü 'yeter artık' deyip, nasıl olursa olsun önlerine konulan anlaşmayı kabul edecek.
Ve bunun için sayın Eroğlu, 'uykularım kaçıyor' diyor...
Daha da kötüsü bu süreçte bir toplum lideri olarak arkasında büsbütün bir Kıbrıs Türkü göremiyor...
Yani arkası çok sağlam değil!
...
Bence önemli bir mesaj bu;
Kıbrıs Türkü, 'yeter artık' deyip ne olursa olsun bir anlaşmaya 'evet' der mi?
Gidişat malum, hiç de iyi değil!
UBP hükümetinden hoşnut olmayıp onu gönderen ve CTP ile DP'yi iktidar yapan halk şimdi daha fazla memnuniyetsizlik dile getirmeye başladı...
Hatta UBP'ye, İrsen Küçük'e oy vermediği için 'ellerim kırılsaydı ha keşke' diyen de çok!
UBP,CTP ve DP...
TDP de tek başına bir seçenek değil...
Peki ne olacak şimdi?
...
Program sonrası kafam hep buna çalıştı...
Derviş beyin uykuları ne için kaçıyor ki?
Yoksa bizim bilmediğimiz bir şey mi biliyor ve bize söylemiyor?
Hele de geçen hafta Ankara'ya gitti, orada ne gibi konular görüşüldü, şimdi çok daha fazla merak ediyorum...
Peki ya Başbakan Yorgancıoğlu'nun Ankara ziyaretinin konumu neydi?
İki gündür tartışıyoruz ya;
Neymiş efendim kocaman bir başbakan nasıl olur da Ankara'da vali yardımcısı tarafından karşılanırmış!
Biraz daha geri gidelim, geçen haftaya...
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu da vali yardımcısı tarafından karşılanmadı mı?
Bizim kafamız hep mızırlığa işliyor ama 'orada neler konuşuluyor' diye sormuyoruz tek bir tanemiz bile...
İşimiz gücümüz hinlik...
...
İnsan ister istemez, kafasında komplo teorileri yaratıyor;
Kıbrıs Türkü'nün ekonomisi son bir kaç yıldır niçin ayaklar altında süründürülüyor?
Yoksa bunlar hep bir tezgahın parçaları mı?
Bizi 2004'de 'evet' değimiz Annan Planı'ndan çok daha kötü bir plan mı bekliyor?
Ve o plan önümüze konulduğunda, yaşadığımız iç sorunlardan dolayı ' ne olursa olsun' bir anlaşmayı kabul etmemiz mi isteniyor?
Moral ve motivasyonu sıfır derecesinin altına düşen Kıbrıs Türküne karşı büyük bir komplonun ayak sesleri midir bunlar?
Biraz da bunlara kafa yorsak diyorum...




MESAJ KUTUSU


Sayın Şifa ÇOLAKOĞLU, Ulukışla’da geçenlerde büyük bir sel felaketi yaşanmasına rağmen bölge halkı dere yatakları hala temizlenmedi. Olası bir sel felaketinde sorumlular arasına siz de gireceksiniz bizden uyarması…

Sayın Sibel SİBER, meclis heyetinin Perşembe günü denetim günü olduğu halde fidan dikmeye gitmesine bazı vekillerden tepki geldi. Ha keşke böyle etkinlikleri hafta sonu yapsanız da Meclis çalışmaları etkilenmese…

Sayın Zeren MUNGAN, sigara ithalatçıları stok yapıp sigara zammıyla birlikte servetlerine servet kattılar. Peki ya bu zam bizim hazineye ne kadar yaradı? Kocaman bir sıfır değil mi?

Sayın Önder SENNAROĞLU, ayda 65 ton süt üreten bir hayvancı olarak süte yapılan son zamla sizin ne kadar kar ettiğiniz hesap edilmeye başlandı. Sinirlenmek yok, vatandaş bunları konuşup en azından deşarj oluyor…

Sayın Salih KAYIM, devlet hastanelerinin yemek ihalelerinden sonra Doğa Koleji’nin de ihalesi size kalmış. Tebrik ederiz. Hayırlı işler bol kazançlar dileriz…

Sayın Reşat DEĞİRMENCİ, siz istediğiniz kadar doçent olun, demek ki makamda kalmak için bunlar bizde geçerli olmuyor. Ama kodaman bir CTP ailesinden gelseydiniz durun çok farklı olurdu değil mi?

Sayın Ahmet KAŞİF, ana yollara bariyer yapılması için çalışmaları yoğunlaştırdığınızı memnuniyetle duyduk. Ama bazı isimler kulağımıza fısıldandı umarız bu ihale onlar için hazırlanmaz. Takipteyiz bilesiniz…

Sayın Özkan YORGANCIOĞLU, geçen dönem İrsen Küçük’ü maaşını söyledi diye yerden yere vurmuştuk. Şimdi de Vali Yardımcısı konusu çok konuşulacağa benziyor. Ayıklayın artık pirincin taşını…

Sayın Hüseyin MACİT, uydu parası konusunda bize teşekkür etmenize hiç gerek yoktu. Hak ve hukuk neyse odur. Devlet basın kuruluşları arasında eşit mesafede durmuyorsa burada mutlaka bir sakatlık vardır…

Sayın Ahmet CENNETOĞLU, Hüseyin Avkıran Alanlı’nın belediye başkan adaylığı sizi bu kadar niçin rahatsız ediyor anlamış değiliz. Biraz daha bu tavra devam edersiniz sizi Halil Oruncu ilan edecekler ona göre!

Sayın Ali Can KABAKÇI, Çiftçiler Birliği son zamanlarda eleştirmekten başka hiçbir şey yapmıyor. Her açıklamanız sonrasında geçmiş yıllardaki ülkeyi kilitleyen eylemler aklımıza geliyor. Ne günlerdi değil mi o günler…

Sayın Ahmet KAPTAN,
yeni mesai saatleri konusunda Kamu-Sen ile birlikte anlaşıp hükümete sunmuşsunuz ama bir çok üyeleriniz bundan haberi olmadığını iddia ediyorlar. Daha demokrat bir yönetim beklediklerini ifade eden mesajlar geliyor bilesiniz…

Sayın Ali Özmen SAFA, Umre’den döndükten sonra yüzünüzü nur kapladığı iddia ediliyor. Allah kabul eylesin. Zem zem suyu ile hurmalardan bir kısmı umarız bizim için de nasip olur.

Sayın Halil FALYALI, ikinci oğlan tüm hızıyla dünyaya gelmeye hazırlanıyormuş. Artık gelsin de ardından kız çocuk için gün saymaya başlayın değil mi? Tayyip bey madem böyle istiyor karşı durmak olmaz…

Sayın Rıfat SİBER, emeklilik için artık gün saymaya başladınız ama sizin İzmir hayali biraz hayallerde kalacak gibi görülüyor. Zira Sibel hanım meclis başkanlığından sonra Cumhurbaşkanı olursa hiç şaşırmayın…

Sayın Mustafa ERSOY, temizlik, hijyen ve kalite konusunda ne kadar övünseniz azdır. Ama artık Metropol ismini diğer kentlerde de halkın hizmetine sunmanın zamanı geldi. Bu konuda talep olduğunu biliyoruz…



Günün Fıkrası

Bisiklet

Afrika'da, çok geri kalmış olan bir köye gelen bir papaz, yerlileri eğitmeye çalışıyormuş. Her sabah insanların iyilik yapmalarını, birbirlerine karşı iyi davranmalarını vaaz ederken, öğleden sonraları da, kabilenin reisine, İngilizce öğretmeye çalışırmış.
Bir gün papaz yanına kabile reisini alıp dolaşmaya başlamış. Bu arada gördükleri şeylerin İngilizcelerini de söyleyerek reisin İngilizce bilgisini arttırmaya çalışıyormuş.
Bir kayanın önünde papaz "kaya" demiş, reis de "kaya" diye tekrar etmiş.
Bir göle gelmişler, papaz "göl" demiş, reis de "göl" deyince papaz sevinip "aferin" demiş. Biraz sonra çalılıkların arasında sevişmenin son aşamasında olan bir çifte rastlamışlar. Papaz, biraz kızarmış ve yutkunarak "bisiklete binmek" demiş.
Reis oynaşanlara söyle bir bakmış ve tüfeği ile ateş ederek her ikisini de öldürmüş.
Papaz şaşkınlık içinde bağırmış "ne yapıyorsun, bunca zamandır sizi medenileştirmek için uğraşıyorum, insanlara karşı iyi davranmanızın lâzım olduğunu, bunu Tanrı'nın istediğini anlatıyorum, şu yaptığın işe bak!"
Reis parmağı ile ölü kadını göstermiş ve şöyle demiş;
"Bisiklet benim bisiklet"