DOMUZ KILINDAN EKMEK Mİ YİYORUZ?

Son zamanlarda iyi bir alışkanlık edindik ve ülkede sebze meyve tahlilleri yapılıyor ve ürünlerinde limit üstü kalıntı bulunanlar basın ve sosyal medya yolu teşhir ediliyor.

Halk sağlığı düşünüldüğünde İyi bir gelişme.

Fakat akıllarda bir soru hep yerinde duruyor.Limit üstü kalıntı bulunan ürünler gerçekten imha ediliyormu.Yada birdaha yapılmaması için ne ceza veriliyor.

Öyle ya caydırıcılık önemli.

Ülkede Devleti yönetenlere güvensizlik hat safhada olunca haliyle vatandaşta yapılan işlere güven duyabilmesi için daha somut kanıtlar istiyor.

Tüm bunlar akıllarda soru işareti olarak durdukçada rahatsız oluyoruz.Buna bile güven duymuyoruz.

Bunun içinde Çevre ve gıda sözkonusunu olduğunda bende yazmadan edemiyorum.

Çünkü sözkonsu insan sağlığı.Hayatımız.Daha önemli ne olabilir ki.

Fakat vatandaşı uyarması gerekenler kış uykusunda. Ölen ölsün kalan sağlar bizimdir modunda olunca dayanamıyorum.

Onu yeme bunu içme bazen tahammül sınırlarını zorluyor doğru.

Fakat market raflarında GDO’ lu MSG’ li ve onlarca sağlıksız ürünleri görüp birde artan kanser vakalarını yitip giden minik minik yavruları duyunca bile bile lades olmakta benim canımı acıtıyor.

En azından nasıl dikkat çeker farkındalık yaratabiliriz bizimkisi.

Geçenlerde sosyal medyada bir tartışma vardı.

Konu Ekmekti.

Evet Ekmek.

Hergün su gibi en fazla tükettiğimiz gıdalardan biri.

Hergün tüketilen bir gıda oluncada  ister istemez ilgimi çekti.

Çünkü bilim adamlarının çalışmalarına göre kanserin en önemli etkenlerinden biri yediğimiz içtiğimiz gıdalar.

Haftada bir ,ayda bir tükettiğiniz gıdalarda zararlı bir katkı maddesi olsada uzun aralıklarla tüketiğiniz için insan metabolizması büyük bir olasılıkla bunu tolere edebiliyor fakat hergün yiyip içtiklerinizin içerisinde zararlı kimyasalların olması vücudunuzda birikme ihtimalini artırıyor buda kansere ve diğer hastalıklara zemin hazırlar  diye düşünüyorum.

Bunun için bu Ekmek tartışmasını ilgi ile izledim.

Tartışmayı başlatan Değerli dost Şahap Aşıkoğlu.

Eski Turizm Müsteşarı.

Hergün yediğimiz ekmeklerin güvenirliğinden bahsediyor.İçerisinde hangi katkı maddelerinin olduğunu soruyor ve ekmekte kullanılması ihtimali yüksek zararlı bir kimyasal listeside yayınlıyor.İçinde neler var neler.

Yapışmayı önleyiciler: Oxysterin, Oleic asit, Gliserin (yağlardan elde edilir), Amylase (domuz midesi, küf mantarı, veya 

roekombinant- DNA yöntemiyle elde edilir), Cystein / Cystin (insan, domuz, ya da at kılından veya rekombinant-DNA 

yöntemiyle elde edilir)


▪️ Beyazlatıcı ve ve nem tutucular: E 171 (Titanyumdioksit), E 173 (Alüminyum hidroksit),


▪️ Koruyucular: Ascorbikasit ( rekombinant - DNA), TiO2, aluminyum hidroksit, tuz vs.


▪️ Kabartıcı: Sodyum karbonat, TiO2 vs


▪️ Sıkıştırırcı: Kalsiyum karbonat (tebeşir) vs.


Bu katkı maddelerinin de ayrıca kendi korucu katkıları vardır. Dolayısıyla toplam katkı maddelerini sayısı bunların en az 

10 katına çıkabilir.

Bu listeyi görünce ürperdim.

Biraz araştırınca unun içinde ,kıvam almasını ,çabuk yoğrulmasını ve ekmek pişerken içinin de rahat pişmesini sağlamak

 için mutlaka bir miktar protein olarak geçen L-cystein katmaları gerekiyormuş.Öyle diyorlar.O yüzden de fabrikalar unu 

miks ederken bu aminoasidi de katıyorlarmış.Tabii ki size L-cystein demiyorlar.E 920,E921,E910 !diyorlar.

Bunaların ne olduğunu söylemiyorlar.Bunlar işte size sözünü ettiğim o aminoasit.Siyah saçlı insanların baş kılı,domuz kılı

 ve kaz -ördek tüyünden yapılan bir katkı maddesi.

Bu doğrumu.

Gerçekten en kalitesiz buğday alınıp Alüminyum hidroksitten, insan domuz ve at kılından DNA yöntemiyle elde edilen Cystine gibi  katkı maddeleri ile desteklenip mi un sonrada ekmek yapılıyor.

Tartışmaya Arun fabrikası sahibi Tolga Ahmet Raşit beyde katkı  koyup kendilerinin Rusyadan en kaliteli buğdayı getirip hiçbir katkı kullanmadan en kaliteli unu yaptıklarını belirtiyor.Türkiyede ise ucuz olsun diye 10-11 protein değerinde buğday ve katkı maddeleri kullanıldığını söylüyor.

Tabii tartışmada un ithalinin 3 şirketin tekelinde olduğu ve bu tekelciliğin kaldırılması yoksa aflatoksin üremiş unların millete yedirilmesine seyirci kalınmasının yanlış olduğunuda  sorgulanıyor.

Tarım bakanımız Erkut Şahali  konuya müdahil oluyor ve piyasada fiyat dengesi sağlanması amacıyla hammadde un ithalinin yalnızca TÜK tarafından yapıldığını hammade olan buğdayın ithal yetkisininde TÜK e ait olduğunu söylüyor ve gösterilen hassasiyete bağlı aflatoksin petsisit sağlık denetimi analiz sonuçlarınıda kamuoyu ile paylaşacaklarının sözünü veriyor.

Umutlanıyorum.

Sevgili Ömer Çıralı gelen buğdayın denetlendiğinin fakat değirmenlerin öğüttükten sonra fırınlara ne gönerdiğinin meşhul olduğunu söylerken birkez daha endişeleniyorum.

Bu arada Başpınar un sahibi Dağhan Akarı unlarında sodyum bikarbonat dışında katkı maddesi kullanılmadığı onunda Sağlık Bakanlığı izniyle bu ülkeye getirilen bir ürün olduğundan bahsediyor ve unlu mamüllerde kullanılan katkı maddelerinin sağlığı tehdit edici seviyelerde kullanılıp kullanılmadığı analiz ve denetimlerinin öncelikle fırınlarda yapılması gerektiği söylerken HCCP belgesine sahip fabrikalarının hertürlü denetim ve analizede açık olduklarını bildiriyor.

Sonuç olarak baktığımızda durumun vahim olduğu ortada.Unlarda kullanılan proteinler neler.Un fabrikaları bunları ürünlerinin üzerinde belirtiyorlarmı.Bunlar denetleniyormu.Katkı maddeleri varmı.Gerçekten domuz at insan kılından üretilen aminoasitler kullanılıyormu.

Ortak kanı tartışmaya açık olsada un fabrikalarına kadar durumun güvenilir olduğu fakat iş fırınlara yani en son vatandaşa ekmek pasta börek olarak ulaşma aşamasında çok daha sıkıntılı olduğunu ortaya çıkarıyor.

Fırınlarda işin vicdanlara kaldığını gösteriyor.

Ama bugünlerde işi vicdana bırakmakta ne kadar doğru varın siz karar verin.

Zaten sevgili Şahapta işi vicdana bırakmamış ekmeğini kendisi yapıyor.

İşin içinde  Alheimer in sebebi Alüminyum ,insan domuz ve at kılından DNA yöntemiyle elde edilen Cystine olduğunu ve bizimde bunu ekmekte protein olarak yiyebileceğimiz ihtimalini düşününce belki yavaş yavaş ekmektende vazgeçeriz ama şimdilik  10 gündür ekmeğimizi bizde evde yapmaya başladık.

Hükümet edenler bu konuda bir açıklama yapıncaya kadarda yapmaya devem edeceğiz.

Size de öneririm.