“Sayın Levent Özadam,
1974 öncesi Rumlar tarafından kaçırılarak bir defa daha bulunamayan bir kaybın yakınıyım.
Cumhurbaşkanlığı bünyesinde oluşturulan Kayıp ŞAHISLAR Komitesi tüm kayıp şahısların yakınlarına çağrıda bulunarak kayıp kişilerin kalıntılarının kimliklendirilmesi için akrabalardan kan örnekleri talep etmişti.
Bu toplanan kan örneklerinden DNA`larımız elde edilerek genetik profillerimiz belirlenmiştir. Bize bu kanları verirken DNA `ların çok gizli tutulacağı ve sadece kayıpların bulunmasında kullanılacağı söylenmişti. Hatta Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde kurulan genetik laboratuarında DNA örneklerimizin kilitli derin dondurucularda saklanacağı ve çok iyi korunacağı belirtilmişti.
Bizde bu komiteye güvenerek ailece kan örneklerimizi verdik.  08 -10 Ocak tarihlerinde gazetelerde Kayıp Şahıslar Komitesinde çalışan Dr. Kerem Teralı`nın kayıp şahısların genetik analiz sonuçlarını kullanarak bilimsel yayın yaptığını okuduk. Ayrıca bizim genetik verilerimiz İstanbul Üniversitesi, Adli Tıp , Adli Tıp Enstitüsünde bir doktora öğrencisi olan Tolga Zorluve hocası Dr. Özlem Bülbül tarafından da istatistiksel veri olarak incelenmiş.
Kısacası şehit ailelerinin genetik verileri üzerinden birileri akademik çıkar sağlamaktadır. Bizim çok gizli olarak saklanacak verilerimizi bütün dünya ile paylaşılmıştır. Bu çalışmalar yapılacağına dair bize daha önceden bilgi verilmemiştir. Ayrıca bu kan örneği veren bazı kayıp yakınları vefat da etmiştir.
Akademik araştırmalarda kullanılacak doku ve kan örnekleri etik kurul onayı alındıktan sonra temin edilecek kişilere anlatılarak ve yazılı onayları alınarak yapılmaktadır. Bu bütün dünyada ve KKTC`de de böyledir. Dünya Helsinki Bildirgesine uygun olarak çalışma yapılır.
Benim hangi toplumdan geldiğim konusu benden başka kimseyi ilgilendirmez kaldı ki ben kanımı verirken böyle bir çalışma yapılacağını bilseydim genetik bilgimi paylaşmazdım.  Bu tamamen bir ırkçılıktır.
Beğendiğim ve güvendiğim bir gazeteci olarak yıllarca acı çekmiş şehit aileleri üzerinde akademik çıkar elde etmek isteyen ve biz kullanana şahıslar hakkında kamı oyunu bilgilendirmenizi rica ediyorum.
Cumhurbaşkanlığı düzeyinde kurulmuş bir komite böyle bir olayın olabileceği hiç aklıma gelmezdi.
Biz şu anda bu olaya Cumhurbaşkanı`nın müdahale etmesini bekliyoruz.
Bu konuda gerekirse bizim mahkemelerimizde ve uluslar arası mahkemelerde yasal hakkımızı arayacağız.
Bu mektubu veya bilgileri gazete köşenizde paylaşabilir misiniz.
Saygılarımla…”

(İsmini vermek istemeyen bir kayıp yakını)


Ben suçluyum hâkim bey!..

“Dün öğle saatlerinde polis geldi eve...
Sivil ve gayet kibar......
- Bülent Bey, trafikten...
İmzalayıp aldım mahkeme çağrısını...
3 yıl önceye ait bir radar ihlali...

9 Mayıs 2011’de, BRT çıkışında, hemen karşısındaki radara yakalandım...
65 kilometre süratim olmalıydı, ‘‘insan hayatını tehlikeye koyacak şekilde’’ 11 kilometre aşırı sürat yaptım ve 76 kilometre hızda yakalandım...
Radara 9 Mayıs 2011’de yakalandım...
Dava dosyam, iki yıl sonra, 30 Ekim 2013’te dosyalandı...
- Suçumu kabul ediyor muyum?

Radarın bir bildiği vardır mutlaka....
3 yıl önceyi ben hatırlamam da, o ne derse, odur mutlaka...
- Suçumu kabul ediyorum...
Neyse cezam ödeyeceğim de....

Sorun şu: Sivil ve kibar polis memuru bana bu ihbarnameyi dün öğleden sonra sundu...
21 Ocak’ta....
Az önce fark ettim ki; ben bu dava için mahkemeye, 21 GÜN ÖNCE gitmeliydim...!!
Aynen şöyle yazıyor:
- Duruşma için 8 Ocak 2014’te, saat 8.30’da....

BEN SUÇLUYUM HAKİM BEY...
Dahası, salağın da en önde gideniyim...
İmzalayıp aldığım kâğıdın, tarihine bakmadım...
Suçumdan, dün haberim oldu...
Şimdi ben, 21 gün öncenin mahkemesine nasıl geleyim?
Düşünüyorum:

2011’de radara yakalandım...
2013’te davam dosyalandı...
2014’te, 21 gün önce hazır bulunmam gereken mahkemeye, dün çağrıldım...
BEN SUÇLUYUM HAKİM BEY...
Neyse cezam, kabulüm...

(Bülent FEVZİOĞLU)


GÜNÜN FOTOĞRAFI


MESAJ KUTUSU

Sayın Aziz GÜRPINAR, İskele Sosyal Hizmetler Dairesi Müdürlüğü’nde başlatılan ‘darp’ olayı konusundaki soruşturmanın akıbeti konusunda mesajlar gelmeye başladı. Birileri kulağımıza konunun kapatılmak istendiğini fısıldadı, haberiniz olsun…

Sayın Serdar DENKTAŞ, bakanlığınıza bağlı bir dairenin iş yerinde alkol kullanan ve pastırmalı yumurta meraklısı hukuk müşaviri için soruşturma başlattığınızı memnuniyetle öğrendik. Teşekkür ederiz…

Sayın Soley AKÇABA, görevden alınmanız an meselesi ama Bakan Kaşif’in sayesinde kurultay sonrasına bırakıldı. Sizin için yeni bir makam düşünülüyormuş, bakalım memnun kalacak mısınız?

Sayın Sümer AYGIN, programa gittiğiniz bir televizyon programcısı sizden hediye olarak kahve makinesi istemiş! Yani gariban bir televizyon kanalı olsa anlarız işin ucunda devlet oldu mu biraz acayip oldu değil mi?

Sayın Kadri FELLAHOĞLU, yılan hikayesine dönen reklam panolarının nihayet belediye uhdesine geçme kararı kamuoyunda memnuniyet yarattı. Kararın oy birliği ile alınması çok daha anlamlıydı…Tebrik ederiz.

Sayın Hasan TAÇOY, İlkay Kamil ile birlikte bugün Ulaştırma Bakanlığı’nda iki saat süren bir toplantı gerçekleştirdiğinizi öğrendik. Konunun bazı atamalar olduğu söyleniyor. Ulusal Güçler elin adımlarla ilerliyor değil mi?

Sayın Erman ÇİTİM, dün mecliste epey yoğun temaslarda bulunurken gözlenmişsiniz. Hayırdır yine hangi büyük yatırımlar peşindesiniz?

Sayın Mahmut ÖZÇINAR, Teknecik elektrik santralının suyunu kesme konusundaki açıklamalarınız sizin gibi yılların başkanına yakıştıramadık. Devletin kurumlarının inatlaşmasının kimseye yararı olmaz değil mi?

Sayın Kutlay ERK, İskele’ye bizzat siz el atmazsanız önümüzdeki günlerde toplu istifalarla karşı karşıya kalabilirsiniz. Özkan beye bölgede büyük tepki fırtınası başlatıldı. Ama bölgeye giderken de eliniz dolu gidin…

Sayın Harun DENİZKAN, Rum yazarların reklamını yerlilerden daha fazla yapmaya başladınız kavga çıkarsa karışmayız ona göre!

Sayın Cenk MUTLUYAKALI, siz 5 önceki dört ölümlü kazanın unutulduğunu söyleyedurun bazıları 5 gün önceki kazayı bile unuttu. Sanki de bazı sürücüler cep telefonu olmadan araç süremeyecek kadar aciz duruma düştüler. Bunlardan birisi bugün benim üstüme çıkıyordu.

Sayın Hakan ORAN, DP-UG’den Lefke Belediye Başkan adaylığınız hayırlı ve uğurlu olsun. Siz her ne kadar bu konuda isteksiz olduğunuzu ifade etseniz de karar alındı ve bunun dönüşü olmayacak…

Sayın Ahmet KAŞİF, bu akşam Acapulco’nun patronlarıyla yemekte gözlenmişsiniz. Hayırdır yoksa 14 Şubat Sevgililer Günü’nde Mustafa Ceceli konseri için rezervasyon mu yaptırmaya gittiniz?

Sayın Ziya EMİR, bir koltukta birkaç karpuz taşımaya başlayınca nazara gelmiş olmalısınız ki paçavra hastalığına yakalanmışsınız. 20 dakika sauna sonrası sağlam bir mesaj her derde deva olacaktır. Masaj için tabi ki izin çıkarsa…

Sayın Ömet TATLI, yerel seçimler için bölgede gizli bir çalışma başlattığınız söyleniyor. Kime destek vereceğiniz merak konusu olmuş, hayırdır teşkilat işleri mi yine yoksa?





Günün Fıkrası

Şapka


Yaşlı kadın geminin güvertesinde denizi seyrediyormuş... Hava çok rüzgarlıymış ve şapkası uçmasın diye iki eliyle sıkı sıkı tutuyormuş... Derken genç adam teyzemize yaklaşmış..
"Hanımefendi, kabalık etmek istemem ama rüzgardan eteğinizin havalandığını bilmeniz gerek diye düşündüm.."
Teyze hiç oralı olmamış;
"Evet ama ne yapabilirim, bu şapkayı iki elimle ancak tutabiliyorum, yoksa bırakayım uçsun mu?"
"Ama hanımefendi ben demek isterim ki eteğiniz havalandıkça bazı yerleriniz görünüyor..!!"
Teyzemiz adama şöyle bir bakmış ve gülümsemiş;
"Evladım... Eteğimin altından görünen 85 senelik ama ben bu şapkayı dün aldım!