Bir ülkenin gelişmişliği kültüre ve sanata verdiği önemle belli olur. Bugün kültür ve sanat alanında yapılan çalışmalarımız, gelişmişliğimizin ve nereden nereye geldiğimizin en güzel kanıttır. Ama gel görün ki ülkemizde kültür ve sanata her ne kadar önem veriliyormuş gibi olsa da gözler önünde duran ‘’enkaz’’ kimseyi rahatsız etmiyor. Devlet Tiyatroları bugün rantabl çalışmadığı gibi yayan salonu da bir türlü hayata geçirmiyor.
Yıllardır kapalı kalan bu salon için geçtiğimiz yıllarsa beton testi yapılmış ve halen kullanabilir durumda olduğu ortaya çıkmıştır. Yani devletin kurumuna sahip çıkması ile bunu başarmamak mümkün değildir. Yanan salonun tadilatı için hiçbir yetkili bir girişim yapmazken, her gün önünden geçenler ise bu durumu umursamıyor bile!

Yıllardır Devlet Tiyatrolarına emek veren sanatçılarının gözleri önünde bulunan ama kullanılamayan salonun beklide hayat bulması ile yeniden tiyatro canlanacak ve sanatçılarımız hevesle bu salonda çalışmaya devam edecektir.

Kültürün yozlaştığı toplumlarda sanattan bahsedilemez. Bizler kültür ve sanatın iç içe yaşandığı, buram buram kültür kokan bir adayız. Her noktamızdan kültür fışkırırken, sanatın yok oluşunu izlemek de üzüyor insanı. Bugün canla başla çalışan ve sanat uğruna evine bile gitmeyen insanlar çalışacak salon bulamaz ve çalışmalarını her seferinde farklı mekanlarda yapmak zorunda kalıyorsa, bu durum devletin ayıbıdır.

Devlet Tiyatroları uzun yıllar farklı farklı isimlerin yönetilmesi ile ağır aksak bugünlere geldi. Kolay değildir. Bütçesiz bir kurumun ayakta durmasını sağlamak ve o kurumu halen yaşatmak adına çalışmak. Her kim bu göreve gelirse gelsin, işi çok zordur. Birileri bu görevi alırken bunu bilerek alır ve yol yürür. Tiyatro farklı bir kulvardır. Siyasete benzemez. Her ne kadar görevinizi sanatçılarınızla iç içe yürütebilirseniz bir o kadar da başarılısınız demektir. Söyleyeceklerinizden sakınmadığınız ve hayallerinizi kısıtlamadığınız sürece tiyatro yapabilirsiniz. Birilerinin ayakta tutma adına mücadele ettiği Devlet Tiyatroları’nda prova yapabilecek bir salonu yok. Ne üzücüdür ki salonsuz bir kurumdan mucizeler yaratılması da beklenemez.

Özellikle müdür sorununun halen devam ettiği bu günlerde birileri o koltuğu doldurabilmelidir. Yani Devlet Tiyatroları’nın hak ettiği yere gelmesi adına birileri elini taşın altına koyabilmeli ve işinin ehli isimler tarafından yürütülmelidir. Eğer mevcut müşavir ordusunu düşünerek, böylesine bir kurumun başına işten anlamayan insanlar getirilirse, olan sanata ve sanata sevdalı insanlara olur.