Bu devletin sağlıkta bir politikası var mı?
Hele de Meclis’in üçte biri doktor kökenli olunca bu soru daha bir önem kazanıyor!
Öyle değil mi ya…
Bu kadar çok doktor vekilimiz varken sağlıkta kusursuz politikalar beklemek birey olarak hepimizin hakkıdır…
Kendi ellerimizle seçtiğimiz doktor vekiller hatta bakanlar sağlıktaki sorunlara yeteri kadar ilgi göstermiyorlarsa da suçlu sadece onlar değil onları makama oturtan kendimizi de sorgulayıp özeleştiri yapmak boynumuzun borcudur…
Devlet ile YDÜ Hastanesi arasında uzun bir süredir süregelen ihtilaf sonunda patlama noktasına geldi ve ipler koparıldı…
Sağlık Bakanlığı bundan böyle YDÜ Hastanesi’nden hizmet almama kararı almış!
Bunun çeşitli gerekçeleri var;
Örneğin fiyatların fahiş olduğu iddia ediliyor…
Çakma faturalar yazıldığı söylentileri var…
Yeni protokol uygulanmazsa hasta nakillerinin bundan böyle Türkiye’ye yapılacağı açıklandı…
Elbette para devletten çıkıyor…
Yani bizim cebimizden ama ortada bir suistimal varsa koyarsın ortaya rakamları konuyu mahkemeye taşır ve kararı beklersin…
Sağlık Bakanlığı kolay olan yolu seçiyor;
Hastaları Türkiye’ye yönlendirip ‘fatura getirin öderiz’ deyip olaydan kendini sıyırmaya çalışıyor…
Sanki de ‘git marketten alış veriş yap faturayı getir ödeyeyim’ der gibi!
Aslında sorumluluk almaktan kaçınıyor…
YDÜ sorununun çözülmesi için masaya oturacağına, sorunları hasır altı ediyor bunu yaparken de vatandaşına zarar veriyor…
Devlet olduğunu unutan ve sorunlara çözüm bulacağına sorun ekleyen acayip bir devlet anlayışıdır bu!
Sayın Gulle bu ülkede kaç tane kanser hastası olduğunu biliyor mu?
Ya bunlardan kaç tanesinin her gün kemoterapi hizmeti aldığını?
Dün konuyu Kanser Hastaları Derneği Başkanı Raziye Kocaismail’e sordum…
Durum vahimden de öte!
Hastalar artık Türkiye’de hastanelere tedavi görmeye gidecek ve uçak parasıdır, hastane ücretidir, yiyecek içecektir fatura toplayıp dönünce devlete ibraz edecek ve devlet de eğer varsa cebinde para ödeyecek…
İyi de ya vatandaşın cebinde bu harcamaları yapacak parası yoksa…
Sayın Gülle ‘oturup konuşacağız’ diyor!
Neyi konuşacaksınız Allah aşkına!
Şaka yapıyorsunuz sanki de…
Şimdiye kadar niçin konuşmadınız?
Bir masa etrafında toplanıp uzlaşmak bu kadar mı zor?
Sonra, ne zaman konuşmayı düşünüyorsunuz?
Bu konudaki politikalarınız nelerdir, alternatif olarak çantanızda ne var?
Koskocaman bir hiç!
Devlet ciddiyeti ayaklar altında, sıkıntıyı çekecek olan yine hastalar…
Bizim işimiz gücümüz varsa da yoksa Cumhurbaşkanlığı seçimleri!
Sahi Derviş bey aday olacak mı?
Ya da Sayın Eroğlu devletin başı olduğunun farkında mı?
Farkındaysa çok ciddi bir sorun olan sağlık konusuna el atmayı düşünüyor mu, tarafları yanına çağırıp uzlaştırmak aklının ucundan geçti mi?
Ya da Sibel hanım;
Hem bir sağlıkçı, hem yüce meclisin başı hem de Cumhurbaşkanı vekili…
O da adaylığını açıkladı, elbette hakkıdır da ama ya ülkenin kangren haline gelmiş sağlık sorunları…
Bu soruna bir çözüm önerisi var mı kafasında…
Peki ya pek muhterem Başbakan ve yardımcısı;
Seferberlik ilan edeceklerine, halka umut vereceklerine sanki de ağız birliği yapmışcasına ‘hükümet devam edecek’ diyorlar başka bir şey demiyorlar…
Hastaların derdi kimin umurunda?
 
 
OKUR UYARISI:
Cenazeye gümrük!
 
“Levent bey,
Duyarlı her vatandaşın eminim ki benim gibi davranacağı ve bu bilgiyi senle paylaşacağı katidir. BRT'den Süsen'i tanıyorsundur (muhabir)... Raşit Pertev ile Fevzi Tanpınar'ın yeğenciği... Kız babasını kaybetti. Cenaze töreni dün yapıldı. Rahmetli Hacettepe'de tedavi sırasında hakkın rahmetine ulaştı ve cenaze uçakla getirildi. Şimdi lütfen sıkı dur...
Birincisi Ercan Havaalanı'nda cenazeye gümrük istemişler, ikincisi de Hastanenin morgu tabutu sığmadığı ve Lefkoşa Kabristanlığı'nda da elektrik olmadığı için YDÜ Hastanesi'nde bekletilmiş cenaze defnedileceği bir sonraki güne kadar...
Cenazeden gümrük mü alınır kardeşim ...
Konuyu irdelersen sevinirim…”
 
 
Banka kredisi!
 
“Yerel bir bankanın size kredi verelim diye her gün gelip ısrar etmesine dayanamayıp gittim.
Uzun bir süre konuşup kendilerini övdükten sonra benden özür dileyip bana 10 yıllık kredi veremeyeceklerini söylediler.Neden diye sorduğum zaman yaşımın elliden yukarıda olduğunu söyledi.Fıkır fıkır ışıl ışıl girdiğim bankadan ölüme yaklaşmış,omuzlarımda bir yığın taşıyamayacağım yükle çıktım.A hollocuğum bana para vermeyeceksen niye kredi verelim diye 40 takla attın?Psikolojimi yerle bir ettin.”
(N.K.)
 
Kerem Teralı’nın açıklaması…
 
“Sayın Levent Özadam,
Daha önce gözden kaçırdığım ve yakın zamanda Kıbrıs Time'ın internet sitesinde karşıma çıkan 24 Ocak 2014 tarihli ve "DNA verilerini kim sızdırdı?" başlıklı köşe yazınız üzerine sizinle iletişime geçiyorum. İlgili yazınızda paylaştığınız okur mektubunda bazı yanlış bilgilerle birlikte benim de adıma yer verilmiştir. Bu yanlış bilgileri, doğruları ile düzeltmek istiyorum. Eğer bu mektubumu köşenizde paylaşırsanız sevinirim.
Okurunuzun bahsettiği ve çalışma arkadaşlarımla birlikte gerçekleştirdiğim genetik araştırma, "Population genetics of 17 Y-STR markers in Turkish Cypriots from Cyprus" başlığıyla "Forensic Science International: Genetics" adlı bilimsel derginin Mayıs 2014 tarihinde çıkan 10'uncu cildinde makale olarak yayınlanmıştır. İlgili makalede de açıkça belirtildiği üzere bu araştırmada kayıp yakınlarından toplanan biyolojik örnekler değil, aralarında akrabalık ilişkisi bulunmayan 253 erkek gönüllüden toplanan biyolojik örnekler kullanılmıştır. Dolayısıyla bu araştırmayla Kıbrıslı Türk kayıp yakınlarının DNA bilgileri sızdırılmamış, aksine halen yürürlükte olan ve kayıpların bulunması, kimliklerinin tespit edilmesi ve ailelerine teslim edilmesiyle ilgili projeye katkı koyacak muazzam bir veri tabanı oluşturulmuştur.
Kayıp şahıslarla ilgili diğer konularda soru, görüş ve önerileri olan okurlarınızın Kayıp Şahıslar Komitesi, Türk Üye Ofisi'yle iletişim kurmalarını öneririm.
Saygılarımla…”
 
Dr. Kerem Teralı
Yakın Doğu Üniversitesi, Tıp Fakültesi
 
 
MESAJ KUTUSU
 
Sayın Ceyhun BİRİNCİ, Abbas Sınay’ın istifasıyla boşalacak olan koltuk için partilileriniz ara seçimde sizin adınızı konuşmaya başladılar. Hem sevilen bir doktor hem de Abbas beyin sevdiği bir isimsiniz, bu işi oldu bilin…
Sayın Hasan SADIKOĞLU, dün bütün gün panik içinde toplantılar yaptınız ama bir türlü beklediğimiz açıklamayı yapmadınız. Açıklamayı geciktirmeyin ki bölge insanının kafasında soru işaretleri cevap bulsun…
Sayın Halil İbrahim AKÇA yarım kalan işlerinizi bitirmek için görev sürenizin bir yıl daha uzatılmasını istemişsiniz, iyi de yaptınız. Sonra ver elini milletvekili seçimleri. Süreç biraz gecikti ama geç olsun da güç olmasın değil mi?
Sayın Hasan TAÇOY, hükümeti bozmak için bütün dinamikleri devreye koymaya hazırlandığınız söyleniyor. Genel başkanınızla çok ilginç bir sürece giriyorsunuz. Sonucu biz de merakla bekliyoruz…
Sayın Mehmet HARMANCI, Taşkınköy’de Çetinbaşar sokakta hayvanat bahçesine dönen bir evin resmen fare üretim merkezi haline geldiğini biliyor muydunuz? Vatandaşlar her gün onlarca fare öldürmekten ilah ediyorlar bilesiniz…
Sayın Sunat ATUN, genel başkan adaylığı için AKP’nin genel başkanlık sürecini dört gözle takip ettiğinizi öğrendik. Çok önemli iki isim var ki başa gelirlerse sizin genel başkanlık da çantada keklik gibi olacak değil mi?
Sayın Mahmut YILMAZOĞULLARI, takibe alındınız ve bundan sonra sizden malzeme alacak inşaat şirketleri de mercek altına alındı. Yani öyle acemice hatalar yapıyorsunuz ki evlere şenlik!
Sayın Hüseyin ÖZGÜRGÜN, İzmir Kordonboyu’nda görülmüşsünüz. Ankara ve İzmir’den sonra artık bir de İstanbul’a uçarsınız değil mi? Midye dolmanın tadına bakmadan sakın gelmeyin…
Sayın Salih KAYIM, yeni finans şirketiniz hayırlı ve uğurlu olsun. On parmağında on marifet ancak sizin gibilere denir. Umarız Tekin Arhun bu işe fazla içerlemez…
Sayın Faiz SUCUOĞLU, Lefkoşa İlçesini toplayarak yerel seçimleri gündeme getirmeniz partiliyi memnun etti. Bir de genel merkez olarak genişletilmiş bir toplantı yapıp hele de kurultay tarihini belirlerseniz ölüyü de uyandıracaksınız…
Sayın Mine GÜRSES, her ne hikmetse iki gündür bel ağrısı çekiyormuşsunuz. Torun gidince acaba maraz mı ettiniz? Geçmiş olsun diyoruz. Bu işen anlayan birine çiğnetmeyi de düşünebilirsiniz…
Sayın Mehmet Ali TALAT, adaylık konusunda başbakan öyle bir açıklama yaptı ki sanki de size sitem etti…Bu arada partili aday konusunda daha şimdiden karpuz gibi ikiye bölündü. Hareketli günler sizi bekliyor desenize…
Sayın Tahir MUSALAR, son günlerde eve belediyenin aracıyla gidi gelmeniz bölge insanının gözünden kaçmıyor. Umarız vatandaşın bu konudaki hassasiyetini dikkate alırsınız. Diğer çalışanlara da örnek olmanız gerekiyor…
Sayın Ertuğrul HASİPOĞLU, kıran kırana okey maçlarıyla rakiplerinize gözdağı verdiğiniz söyleniyor. Şimdi siyasette olsaydınız stresten başka bir şey olmayacaktı. Emekliliğin tadını çıkarmaya bakın…
Sayın Halil SAKALLI, sizin de dediğiniz gibi izin kurulu görev ve sorumluluklarını yerine getiriyorsa bizce de hiç sorun olmaz. Vatandaşın ekmek kavgasında ne kadar adil olursanız bunun meyvelerini ileride aktif siyasette yersiniz…
Sayın Raziye KOCAİSMAİL, devlet denince mangalda kül bırakmayan yetkililer sağlık konusunda bu kadar aciz kalıyorsa artık sizin de yapabileceğiniz çok bir şey kalmamış demektir. Oturup dua etmekten başka bir şey kalmadı…
 
 
 
 
 
Günün Fıkrası
 
Üst düzey yönetici
 
Adamın biri sabah saat 10'a doğru bir elinde, içinde inek pisliği olan bir tenekeyle kafeye gelmiş,
- "Bana bir çay.."
diye seslenmiş,
- "Şimdi geliyor efendim.." 
demiş garson ve çayı getirmiş.. Çayı bir yudumda içmiş adam, almış eline pislik dolu tenekeyi başlamış kafenin her tarafına serpmeye ve çekmiş gitmiş.. Ertesi sabah yaklaşık yine aynı saatlerde tekrar elinde pislik dolu tenekeyle gelip yine
- "Bana bir çay..!"
demesiyle,
- "Hop..! Bir dakika bakalım.." 
demiş onu görür görmez tanıyan garson.
- "Dünden beri senin pisliğini temizlemeye çalışıyoruz.. Neden öyle yaptın ki?.."
- "Merak edilecek bir şey yok.."
demiş adam.
- "Üst düzey yöneticilik için hazırlanıyorum.. Sistem aynı.. Gel, çayını iç, etrafa bok at, millet senin yaptığını temizlemeye çalışırken tüm gün ortadan kaybol..!"