Bazı günler var ki insan yazıp yazmamak arasında gelip gidiyor…
Korktuğumuzdan filan değil!
İnsanların işiyle, ekmeğiyle oynama endişesiyle bu…
Biz yazdık diye kimsenin işinden olmasını istemeyiz çünkü!
Ama yazmayınca da işin mesleki vicdan boyutu var…
Şimdiye dek ‘ne şiş yansın ne de kebap’ türü gazetecilik yapmadık, bunu mesleğe ihanet olarak gördük.
Belki bazılarını çok üzdük, suçlamaları ağır dille kaleme aldık ama şükürler olsun ki kimseden de dava yemedik…
Dava açmak için kolları sıvayanlar ise geri adım attı, kimi diş biledi, kimi de tehdit yolunu seçti…
İşte bugünkü yazı da yazıp yazmamak arasında bocaladığımız türden bir yazı!

Aslında olanları ben de geçtiğimiz haftalarda şans eseri duymuştum.
‘Olmaz öyle şey’ deyip biraz beklettim…
Dün bir arkadaşım konuyu gündeme getirince yazmak da şart oldu…
Başlıkta da görüldüğü gibi yazının konusu pastırmalı yumurta meselesi!
Ben de dahil belki hepinizin özellikle de kokusu ile ağızları sulandıran pastırmalı yumurta!
Yemesi güzel de bir de bunun sonrası var!
Hele de iki gün boyunca mutfaklardan çıkmayan kokusu…
Mekan eviniz olunca elbette sorun değil!
Sefasını çeken cefasını da çeker, bu kimseyi ilgilendirmez!

Ama pastırmalı yumurtayı dairede yaparsanız işte o zaman iş değişir!
Devletin dairesinden bahsediyoruz…
Dairede pastırmalı yumurta yapan kim bilir misiniz?
O dairenin hukuk müşaviri!
Yanlış duymadınız, yılların avukatı ve bir dairede hukuk müşavirliği makamında oturuyor…
Çalışanlar illallah etmiş, şikayet etmiş, kokudan daireden kaçmışlar, bunun için üç gün doktor raporu alıp işe gitmeyen var ama nafile…
Hakkında bolca da rapor var ama nafile işte!
İster inanın ister inanmayın…

Tek vukuatı dairede pastırmalı yumurta yapıp da daireyi kokutmak değil…
Bir de alkol meselesi var!
Hani şu şişede durduğu gibi durmayan alkol…
Alkolik mi değil mi bilmeyiz ama, odasına giren burnunu kapayıp çıkıyor…
Daire müdürü biliyor, müsteşar biliyor hatta ilgili bakan Serdar bey biliyor ama, soruşturma bir türlü açılamıyor işte!
Böyle devlete böyle hukuk müşaviri yani!

Sonuçta;
Bu olay eminiz ki ne ilk olacak ne de son…
Bu ülkenin bir devlet dairesinde yumurtalı pastırma yapılıyorsa ve çalışanlar bile bundan gına getirmişse, hukuk müşaviri kılıklı adam bazı geceler dairede odasında kalıp alkol içiyorsa bu devlette bir sakatlık var demektir…
Daha da büyük sakatlık, tüm bunların bilindiği, raporlandığı halde halen ‘dur’ diyen çıkmamışsa, balık baştan kokmuştur…



“Ucuz propaganda”

“Mehmet Ali Talat'ın Türkiye yetkililerine çözüm yönünde telkinde bulunduğu günlerden Türkiye yetkililerinin Eroğlu'na telkinde bulundukları günlere geldik.
"Cumhurbaşkanı'nın kim olduğu fark etmez, Türkiye karar verir" ha?
Özgüvensiz, vizyonsuz, yollarındaki güvenlik unsurunu nasıl geliştirebileceğini dahi finansal yönleriyle sağlıklı biçimde ele alamayan, bütçe yapısının ekonomik iflasa sebep olduğu gerçeğini ve bu gibi sıkıntıların nasıl aşılacağını siyasetin merkezine koyamayan idare-i maslahatçı bir toplum olduk çıktık. İdare-i maslahatçı bir liderle ancak bu kadar.
Ucuz propaganda ve popülizmle buraya kadar...”

(Birikim ÖZGÜR)


“Yadırgadım!”


“Bu akşam Golden Tulip'de yapılan Gazeteciler Cemiyeti Kuruluş Yıldönümü resepsiyonu fevkalâdeydi. Mesleğe özveriyle hizmet vermiş ama şimdi köşelerinde unutulmuş nice ağabeyimizle orada buluştuk, vefa plaketleriyle onları onurlandırdık.
CTP iktidar kanadından orada bir tek Cumhuriyet Meclisi Başkanı Dr. Sibel Siber vardı. O eksikliği yadırgadım ve üzüldüm. Sibel Siber hanımefendiyi, kucaklayıcı tavrından dolayı kutlarım.
Tüm örgütler bu halkın öz malıdır, değeridir. Kaldı ki bu cemiyet, yarım yüzyılı aşkın varlığıyla, en eski meslek örgütümüzdür. Bütün diğer melek kuruluşlarımızın anasıdır.
Bu arada "Maden İşçilerinin Anıları" filminin ara bölgedeki gösterimine yetişemedim. Burcu Besimoğlu, Yasemin ve Cihan arkadaşlarım beni bağışlasınlar. Bu kopukluğu Brüksel gezisinde telafi ederiz...”

(Ahmet TOLGAY)




MESAJ KUTUSU

Sayın Ahmet GÜLLE, bakanlığınıza bağlı Sağlık Kurulu Sekreterliği’ni bugün saat 15.00’den itibaren ulaşılmaz mümkün olmadı. Oysa mesai 17.00’ye kadardı. 228 55 30 nolu telefonu vatandaşa niçin cevap vermedi bir araştırın bakalım.

Sayın Serdar DENKTAŞ
, hukukçu arkadaş dairede pastırmalı yumurta yaptığı yetmezmiş gibi alkol limiti de epey yükseklerdeymiş. Birileri çakmak çakarsa daire de bakanlık da havaya uçacak diyorlar.

Sayın Özkan YORGANCIOĞLU,
dün akşam CTP İskele örgütünde Türkiye kökenlilerin dağılmaması için epey dil döktünüz ama çok da başarılı olamadınız. Hele de ardınızdan söylenenleri bir duysanız tansiyonunuz tavan yapardı…

Sayın Halil İbrahim AKÇA,
Elçiliğin fotokopi makinesi üç gündür arıza yapınca vatandaşlar epey zor anlar yaşıyor. Bir tane yedek makine alıp mağduriyetin giderilmesi isteniyor. Bizden iletmesi…

Sayın Ahmet NERGİZ, Baş Mukayyitlik göreviniz hayırlı ve uğurlu olsun. Atamanız yazıldı iş sadece imzaya kaldı. Birkaç yeni takım elbise sipariş vermekte yarar var. Bu atamaya da en çok Hasan Taçoy sevindi diyorlar…

Sayın Derviş EROĞLU, UBP tabanına bir kez daha hakim oldunuz. K.Kaymaklı örgütüne Aslı hanım ile birlikte yaptığınız çıkarma dostları sevindirirken rakipleri epey kızdırmış diyorlar…

Sayın Osman SIDDIK, dün akşam ekip tamamdı ama ilçe başkanını sanırız unuttunuz. Yoksa davet edilmesin diye birileri araya mı girdi? Umarız bu konuda zor durumda kalmazsınız…

Sayın İbrahim BENTER, Vakıflar İdaresi yönetimi 3 aydır toplanamayınca bir çok imzalanması gereken evrak sararmaya başlamış. Özkan beye söyleyin de yönetime yeni mahkemelik olmayan üyeler atasın bari!

Sayın Cafer GÜRCAFER,
K.T.Müteahhitler Birliği başkan adaylığınız hayırlara vesile olsun. Şu Türkiye’yi mahkemeye verme olayı da olmasaydı daha rahat bir seçim yaşayabilirdiniz. Çok zorlu bir genel kurul olacak değil mi?

Sayın Çağlayan CESURER, Lefkoşa-Girne anayolundaki aydınlatma lambaları gece kapalı gündüz açık olunca vatandaşın da sinir kat sayısı tavan yapıyor. Vatandaşın çok hassas olduğu bir dönemde ilgilenmekte yarar var…

Sayın Hasan SERTOĞLU, belediye başkan adaylığı için yeşil ışık yaktığınızı ancak bu kez iyice temkinli olup soruları geçiştirdiğinizi öğrendik. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer diye boşuna söylememişler değil mi?

Sayın Sibel SİBER, güvenilir kurumlar arasında Meclis’in 8’nci sırada yer alması çok hoşunuza gitmedi değil mi? Bu vekillerle ancak bu kadar olur, salonda argoyu yasaklamadıkça da sonuç çok değişmez…

Sayın Ayşen REİS, marketlerinizde bazı gazetelere ambargo uygulayıp satışlarına yasak getirmişsiniz…Aranızda ne geçti bilmiyoruz ama çok da demokratik bir tavır olmasa gerek değil mi?

Sayın Rauf DENKTAŞ, sakallar tam da konjektüre uygun hale gelmişken bir umre yapsanız diyoruz. Belki dönüşte otel izni de verilmiş olur…

Sayın Önder SENNAROĞLU,
çok yakında Türkiye’nin büyük firmalarından Dimes’in patronları sizinle görüşmeye gelecek ve ülkede yetişen bütün valensiya portakala talih olacaklar. Bakalım fiyatta anlaşabilecek misiniz?

Sayın Necdet ÖZBAY, mesajınızı aldım ilginiz için teşekkür ederim. Eğer bizi iyi tanımışsanız kolay kolay dolduruşa gelmediğimizi bilirsiniz. Bazı arkadaşlar gerçeklerin gizli kalması için çok uğraşıyorlar avuç içi kadar bir ülkede hiçbir şey gizli kalmaz ki?




Günün Fıkrası

Rakı

İki Alman Karl ve Hans, Türk'lerin neden bu kadar rakıya düşkün olduklarını ve içerken ne hissettiklerini merak etmektedirler.
Konuyu araştırmak için İstanbul'a gelirler. Bir meyhane seçerek içeri girerler. Acemice etrafa bakındıktan sonra bir masaya oturarak yan masadakilerin söylediklerinin aynısını sipariş edip başlarlar mezeler eşliğinde içmeye. İlk kadehler bittikten sonra Hans Karl'a sorar;
-Ne hissediyorsun?...
-Daha bir şey anlamadım. Devam edelim.
İkinci kadehten sonra Karl Hans'a;
-Nasıl gidiyor. Değişiklik var mı?
-Hiç bir şey yok. Devam edelim.
Mezeler eşliğinde bir iki kadeh daha içildikten sonra Hans tekrar sorar;
-Ne hissediyorsun?
Karl ağırlaşan göz kapaklarını ağır ağır açarak;
-Sittir et şimdi ne hissettiğimi Hans ne olacak bu Almanya'nın hali....