20 gün kadar önceydi;
Kundaklama, kurşunlama ve darptan suçlarından dolayı büyük bir çete polisin başarılı operasyonu sonucu çökertilmiş ve bu haber gazete manşetlerine şöyle yansıdı:
"Çete cezaevinden yönetiliyor"
20 gündür cezaevinden ya da bağlı olduğu İçişleri Bakanlığı'ndan bu konuda bir açıklama bekledim...
Boşuna beklemişim!
Aslında hiç bir şeyin doğru dürüst gitmediği bir ülkede cezaevinde işlerin doğru gitmesini beklemek de saflık olur!
...
Eğer içeride mahkum olarak yatan bazı kişiler dışarıdaki çeteleri yönetiyorsa, çeteler devletin ta kendi içindedir.
Bunun ilk sorumlusu cezaevi yönetimi sonra da bağlı bulunduğu bakanlıktır...
Zaten şimdiye kadar bakanlık cezaevi içindeki çeteler hakkında bir soruşturma başlatmamışsa, olayın üstüne gitmemişse, sakatlık mahkumlarda değil yönetenlerdedir!
Üç ayda bir cezaevine gidip mahkumlarla hatıra fotoğrafı çektiren bakan ve müsteşarlar orada icraat yaptık diye kimseyi kandıramazlar!
...
Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki cezaevinde büyük bir yönetim zafiyeti vardır...
Yöneticilerin büyük bir kısmı içeride meydana gelen olayları bildiği halde çoğunu görmemezlikten gelmekte ve biraz da kendini sağlama alma maksadıyla kör ve sağırı oynamaktadır.
Buna bir de içeride çalışanlar arasındaki gruplaşma ve hizipleşmeler eklenince zaten cezaevinde huzurun ve sükunetin sağlanmasının mümkünatı yoktur.
Hele de gardiyanlar arasındaki son terfi tartışmaları aralarındaki kopukluğu daha da arttırmıştır...
...
Bir gardiyan arkadaş ile sohbette beni hayrete düşüren şu sözleri asla unutmayacağım:
"Gardiyanların birçoğu uyuşturucun ne olduğunu, nasıl olduğunu bile bilmiyor..."
Sonra şöyle devam etmişti;
"İçeride satılan uyuşturucu dışarıda satılandan daha fazladır,,,"
Ne ilginç bir iddia değil mi?
Eğer bir gardiyan uyuşturucu denen meretin nasıl olduğunu bilmiyorsa ya da hayatında hiç görmüyorsa, içeride satışı olan bu maddeyi nasıl tespit eder ve ortaya çıkarır?
Ve daha da dehşet vericisi;
"Cezaevine uyuşturucuyu bazı gardiyanlar büyük paralar karşılığı sokuyor..."
Buyurun buradan yakın!
...
Cezaevine dışarıdan sadece uyuşturucu sokulmuyor!
Başta cep telefonu olmak üzere, buna kesici aletler de dahil dışarıdan içeri giriyor ve içerideki çete başları bu yöntemle dışarıdaki çeteyi kolaylıkla yönetiyor...
Daha da ilginç bir tespit ise;
"İçeri hırsızlıktan dolayı girenlerin bur çoğu dışarı, kabadayı ve uyuşturucu kullanıcısı olarak çıkıyor..."
Ve böylelikle cezaevi, ceza çekilen yer olmaktan çıkıp suç üreten fabrika haline geliyor ve bu da yetmezmiş gibi ülkede işlenen ağır suçlar da buradan yönetiliyor.



Murat Kanatlı soruyor!


“Kaç gündür bekledim ama kimse yazmadı, ben sorayım Tufan Erhürman zor olmazsa yanıtlasın...
Suriye'ye müdahale konusunda ses kayıtları yayınlandı, gazeteler haber yaptı... Bu Kıbrıs'ın kuzeyinde olsaydı, Özdil Nami benzer şekilde dinlenmiş olsa idi, gazeteler bunu yayınlasaydı, Özdil Nami de şikayetçi olup dava açılsaydı, Özel Hayatın Gizliliğinin ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası çerçevesinde nasıl bir yaptırım uygulanırdı...
Acaba ne olurdu? Yasanın pratiğinin eksersizini yapalım... Merak ettim diye sorayım dedim, başka hukukçu da cevap vermek isterse buyursun, Oncel Polili, Barış Mamalı varsa bir yorumunuz lütfen yazın, bir tartışma yapalım bakalım görelim nerdeyiz?”
(MURAT KANATLI)



MESAJ KUTUSU

Sayın Kutlay ERK, Merit Otel’deki bazı gazetecilerle yaptığınız ‘off the record” şartıyla yemekli toplantı sonrası yine bazı gazeteciler konuştuklarınızı manşete çekince kan beyninize sıçradı diyorlar. Hadi geçmiş olsun…

Sayın Türkay TOKEL, dün akşam yapılan ilçe toplantısında Güzelyurt’ta aday çıkarma kararı almışsınız. İyi yaptınız da şimdi önünüzde büyük bir sorun var, bir çok partili en güçlü adayın yine siz olduğunu söylüyor. Hadi bakalım sıvayın kolları…

Sayın Teberrüken ULUÇAY, artık cezaevi olaylarını ciddi bir şekilde masaya yatırmak zorundasınız. Biraz daha gecikirseniz suç merkezine dönen devletin çatısı altında aklınıza bile gelmeyecek olaylar baş gösterecek, bizden uyarması!

Sayın Şahin SAPSIZOĞLU, partinizin Vadili’de yaptırdığı yerel seçim anketinde açık ara önde çıktığınızı duyduk. Ancak bazı partililer cırlayınca Cumartesi günü ilçe örgüt binasında sandık kurulacakmış. Hadi hayırlısı…

Sayın Hakan ORAN, bakanlık içinde odanızı yavaş yavaş topladığınız konuşulmaya başlandı. Sizin gibi çok değerli bir bürokratın hemen pes etmemesi düşüncesindeyiz. Devlet işleri dışarıdan görüldüğü gibi yönetilmiyor. Biraz daha sabretmenizi öneririz.

Sayın Hasan SERTOĞLU, şu bel fıtığı dedikodusu konusunda kamuoyuna bir açıklama yapmakta yarar var. Zira parti içi ve dışından bazıları bu konuyu iyice sulandırdılar ve işin tadı kaçtı!

Sayın Aydın AKKURT, sizin de yıllardır bel fıtığından muzdarip olduğunuz biliniyor. Adaylık konusunda fikir değişikliğiniz olacak mı yoksa fıtık elinizde adaylıkta ısrar edecek misiniz?

Sayın Sami ÖZUSLU, Kanal SİM’in 6’ncı yayın hayatını kutlar başarılarla dolu nice yıllar temenni ederiz. Siz varsanız Kanal SİM de var, yoksanız tadı tuzu yok…

Sayın Cenk MUTLUYAKALI, gazetelerin yatırım yapılan personel sayısını yayınlamanız bazı gazete yöneticilerini çileden çıkardı. Sanırız bakanlık size bazı konularda eksik ve yanlış rakamlar verdi. Haberiniz olsun istedik!

Sayın Sema ŞİŞMAN, DP’den Vadili belediye başkan adaylığınız konuşuluyor ama Beyarmudu’na gelin gittikten sonra bölgeye epey yabancı kaldığınız yönde söylentiler yapılıyor, bilmenizi istedik…

Sayın Ahmet GÜLLE, onkoloji hastanesi için 15 gün içinde ihaleye çıkılacak dediniz ama aradan tam 45 gün geçti. Bir kez daha hatırlatalım istedik.

Sayın Emir EMİRKANI, tam da rahata kavuşacakken uykusuz geceler yine sizi bekliyor. Bu kez de eli öpülecek kelli felli birini bulursanız ne ala! Aksi halde başınız çok ağrıyacağa benziyor…

Sayın Orçun KAMALI, yıllardır içinizde Girne belediye başkanlığı makamı olduğunu bilmeyen yok. Ama siz bölgede çok sevilen birisi olarak geri adım atmaya başlamışsınız. Bir kez daha düşünün deriz…

Sayın Özel GÜRSES, başarılı bir ameliyattan sonra kalbinizin eskisinden çok daha sağlık hale geldiğini memnuniyetle öğrendik. Büyük geçmiş olsun diyoruz. Ne mutlu size ki başınızda hep Süreyya hanım gibi can yoldaşınız vardı…

Sayın Mehmet ÇANGAR, yine 1 Nisan’da şakanızı patlatıp gündem olmayı başardınız. Bu arada Ford marka araç sahipleri de kıskandı diyorlar bilesiniz…


GÜNÜN FOTOĞRAFI





Günün Fıkrası

Bir şans daha

Sarah daha 17 yaşındaymış. Ama günlerdir gözleri yaşlı geziyormuş evde. Babası biraz sıkıştırınca korkunç gerçeği öğrenmiş. Sarah çocuk yaşta gebe kalmış. Kimden? Milyarder iş adamı Elie Epstein'dan.
Baba, atladığı gibi Elie denilen adamın iş yerine gitmiş. Adını taşıyan gökdelenin 52. katındaki bürosuna dalmış. Epstein, kızın babasının geldiğini duyunca, Yönetim Kurulu toplantısını yarıda kesip yanına gelmiş.
- Dur, söyleme, niye geldiğini biliyorum,
demiş.
- Bir halt ettim, ama kendimi affettireceğim.
- Nasıl affettirebilirsin ki?
demiş kederli baba.
- Kızım bugün yarın ana olacak, daha 17 yaşında...
- Biliyorum,
demiş Epstein.
- Ama sana önerim şu: Kızına, doğum yaptığı gün, 10 milyon dolar vereceğim, ömür boyu rahat etsin diye. Sana ve eşine de, çektirdiğim acılar için, birer milyon dolar. Dur, bitmedi! Doğacak çocuğun bakımı, eğitimi için de size her ay yüz bin dolar vereceğim...
- Tamam,
demiş kederli baba.
- Ama ya düşük yaparsa? Bir şans daha verirsin değil mi kızıma?