Fotoğraf, ışıkla yazmak demek veya ışık yardımı ile iz bırakmaktır. Fotoğraf, cisimlerden yansıyan elektromanyetik radyasyonun toplanıp odaklanmasıyla oluşturulur. En yaygın rastlanan fotoğraf insan gözünün görebileceği kalıcı görüntüler yaratan dalga boylarıyla yaratılan fotoğraflardır.
Fotoğrafta en önemli unsur, ışık üzerine vurduğu nesneleri görülebilir kıldığı gibi, fotoğraf oluşumuna da olanak sağlar. İşte bu yüzden fotoğrafı çekecek makinedeki objektif de önem arz etmektedir. Objektifin diyagram değeri ne kadar küçükse içeriye giren ışık miktarı da o kadar çok olacağından fotoğraf çekiminde daha yüksek enstantaneler kullanılabilinecektir.
Diyaframın bir olması objektife gelen ışığın tamamının sensöre düşmesidir. Kaliteli ve pahalı lenslerin diyafram değerleri genel olarak 2,8 ve daha düşüktür.
Fotoğrafın çekilebilmesi için ışık şarttır. Işık herhangi bir kaynaktan cisme gelir. Cisimden yansıyan ışık bir algılayıcıya yani göze ya da filme ya da sensöre geldiği zaman görünür olur ve renkleri konusunda bilgi verir. Cisimlerin renkleri üzerine gelen ışık ısısı ve ne kadarını absorbe edip ne kadarını hangi dalga boyunda yansıttığına göre algılanır. Örneğin beyaz duvar sarı ışık ile aydınlatıldığında sarı, mavi ışık ile aydınlatıldığında ise mavi renk olarak görünür. Ancak kırmızı renkli cisim yeşil ışık ile aydınlatıldığında siyah gözükebilir.
Çoğu fotoğraf ışığı, fotoğraf filmine fotoğraf makinesiyle çekilir. Işığa duyarlı kağıdın, ışığa maruz bırakılması ile de fotoğraf elde edilir.
Dijital fotoğraf, bilgisayar ortamında çeşitli dosya formatlarından oluşur.
Bu bilgileri internet ortamından derledim. Bilinen o ki, eskilerde fotoğraf değil resim esastı. İnsanların suretleri elle yapılan resimlerle yansıtılırdı. Bu alandaki teknik ilerlediği zaman da fotoğraf çekme gündeme geldi.
İlk zamanlar stüdyolarda fotoğraf çekilirken daha sonraları dış mekanlarda çekim yapılabilir oldu. Fotoğraf makinesinin geliştirilmesi ile her alanda fotoğraf çekilebilir hale geldi.
Önceleri siyah beyaz filmlerle fotoğraf çekilirdi. Bu filmler karanlık odada banyo edilerek görüntüler sabitlenirdi. Daha sonra da film makineye konarak ışığa duyarlı kağıtlara basılırdı. Bunun devamında kart ilaçlı suda yıkanır ve fotoğraf elde edilirdi.
İlerleyen yıllarda renkli filmlerle fotoğraf çekilir oldu. Burada görüntüler siyah beyaz değil gözle göründüğü gibi renkli çıkmakta idi.
Yıllar sonra bunları geride bırakan teknik gelişmeler oldu. Dijital fotoğraf makineleri devreye girdi. Bu makineler film gerektirmiyor. Film ve kart banyosu söz konusu değil. Ayrıca çektiğiniz görüntüyü anında görebilmektesiniz. Böyle olunca, beğenmediğiniz görüntüyü yeniden çekme imkanı söz konusudur.
Bu makinelerle elde edilen görüntüleri ister fotoğraf olarak ister elektronik ortamda saklamak mümkün.
Bir önceki uygulamada filmler yıkandıktan sonra görüntüler karta basılırdı. Bu şekilde albümlere konur ve saklanırdı. İstenildiğinde de bakılırdı. Dijital ortama geçilince her zaman görüntüler karta işlenmediği için, çoğu zaman dijital ortamda tutulur. Albüm yapılmadığından gün gele kaybolacakları endişesindeyim.
İlk makinem daha lise günlerinde küçük basit bir makine idi. Üniversite günlerimde ise daha profesyonel bir makinem oldu. Onunla çok güzel fotoğraflar çektim.Bir çok güzel olayı ölümsüzleştirmeye çalıştım.
Ne yazık ki 1974 Barış Harekatı günlerinde Rum saldırıları sonucu köyüm Üçşehitler (Goşşi)’den 14 ağustos 1974’de ailem ve köylülerim Kıbrıs’ın kuzeyine kaçmak zorunda kaldılar. Bu nedenle de fotoğraf makinem ve tüm çektiğim fotoğraflar köyde kaldı. Bir yerde anılar yok oldu.
Daha sonra bir başka fotoğraf makinesi aldım. Çok gitmedi dijital makineler çıktı. Böyle olunca benim makine de atıl kaldı. Teknolojiye ayak uydurmak için bu kez dijital bir fotoğraf makinesi aldım. Ne yazık ki onu da Almanya’da Turizm fuarında çaldılar. Çalınan çantamda hem fotoğraf makinesi hem de bir cep telefonu vardı. Hepsi gitti. O makinedeki görüntüler de gitti.
Meslek gereği makinesiz olunamayacağı için daha sonra yeni bir dijital makine aldım. Şimdilik onu kullanıyorum.
Fotoğrafın önemini insan zamanla anlıyor. Çekilen bir çok fotoğrafı yeniden çekme imkanınız olmayabilir. Özellikle sevdiğiniz büyüklerinizle olan fotoğraflar. Onlar hayattan göç ettikten sonra o görüntüleri yaratmak mümkün değil. Bu nedenle çekilmiş fotoğraflarımızı en iyi şekilde muhafaza etmemiz gerekir. Aksi halde daha sonra çok geç olur.
Hem güneydeki köyümde kalan makinem ile fotoğraflar hem de Almanya’da çalınan dijital makinem ve içindeki görüntüler yok olup gittiler. Güzel anıları içeren fotoğrafları geç olmadan koruma altına almamızda yarar var.