Aradan tam üç yıl geçmiş…
O sıralar TC Teknik Heyeti Başkanı olan şimdiki TC Lefkoşa Büyükelçisi Sayın Halil İbrahim Akça, bir yazımdan dolayı bana geniş bir açıklamada bulunmuş, Türkiye’nin buradaki politikaları konusunda detaylar vermişti.
O mektubu hem yayınlamış, hem de mektuptaki bir çok tespitin doğru olduğu kanısına varmıştım.
İşte o mektup geldi birden aklıma…
Onun için bir kez daha burada yayınlamayı ve sizinle paylaşma ihtiyacı duydum.
İşte o mektup;

“13 Aralık 2010 tarihli “Kıbrıs Türkü’nü Cezalandırmak Lazımmış!’ başlığı ile genelde Türkiye Cumhuriyeti-KKTC ilişkileri özelde ise şahsımla ilgili yazdığınız yazıyla ilgili açıklama yapma gereği duydum. Sizden ricam aynı şekilde bu açıklamayı da yayımlamanızdır.
Öncelikle bahse konu ikili görüşme ve konuşulanlar ile ilgili biraz daha ayrıntılı bilgilendirme yapmak istiyorum. Konu şudur. Hatırladığım kadarıyla 2010 yılı Haziran ayında Sayın Cumhurbaşkanı’nı ziyaret ettim ve birkaç saat ağırlıklı kısmı KKTC ekonomisi olmak üzere bir görüşme yaptık. Bu tür görüşmeleri daha öncede defalarca yapmıştık. Konuşmanın bir yerinde Sayın Cumhurbaşkanı bir önceki hükümetin ekonomiyi hatalı kararlarla kötü duruma getirerek kendilerine devrettiğini, Türkiye tarafının ise ekonomik tedbirlerin alınmasını mevcut iktidardan beklediğini ifade etti. Ben de ‘KKTC ekonomi yönetiminde eğer bahsettiğiniz gibi hatalı kararlar alınmış ve bunun sonucunda daha fazla bütçe açığı oluşmuş ise yeni gelen iktidarın tedbir alması gerekir, tedbir almayarak ortaya çıkan maliyeti Türkiye’den daha fazla kaynak alarak kapatmak doğru olmaz, eğer hatalı kararların bir bedeli olacak ise bu cezayı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları değil KKTC halkı kendisi ödemelidir. Zira buradaki iktidarları seçen KKTC halkının kendisidir. Aksi halde KKTC ekonomisi kendi ayakları üzerinde duramaz’ şeklinde bir yorum yaptığımı hatırlıyorum.
Levent Bey biz bugün de böyle düşünüyoruz. Bu ifadelerden Kıbrıs Türkü’nün cezalandırılması anlamı asla çıkmaz. Sadece anlatılmaya çalışılan KKTC ekonomisinin disiplin edilmesidir. Alınan kararların sorumluluğunun üstlenilmesidir. Bu bakış açısı benim şahsi düşüncelerimin ötesinde kurumsallaşmış ve protokollere yansımış bir politikadır. KKTC ekonomisinin kendi ayakları üzerinde duracak hale gelmesi için büyük çaba sarf ediyoruz. Ekonomik program incelendiğinde her şeyin açık ve şeffaf bir biçimde orada yazılı olduğu görülecektir. Ayrıca, yazınızda geçen birkaç hususa daha değinmek istiyorum. Birincisi, benim unvanım ‘TC Teknik Heyeti Başkanı’dır. Yıllardır TC-KKTC ekonomik programları iki tarafta oluşturulan teknik heyetler tarafından yürütülmektedir. Başkanı olduğum heyet Ankara’da her ay toplanır ve programda yer alan tedbirlerin takvimine uygun olarak yapılıp yapılmamasına göre protokolde öngörülen kaynağı serbest bırakır. Yılda iki defa da KKTC’ye programı gözden geçirmek üzere gelir. Ben yaklaşık sekiz yıldır bu görevi yürütüyorum. Ekonomik dengeler fazla bozulduğu için de yaklaşık 15 aydır KKTC’de daha fazla bulunarak programın hayata geçirilmesine katkı sağlamaya çalışıyorum. İkinci husus, benim 2011 yılında Türkiye’de yapılacak genel seçimlerde milletvekili olacağıma dair ifadelerinizle ilgili. Daha öncede sizin köşenizde buna benzer bir haber yer almış ve ben de sizi arayarak konuya açıklık getirmiştim. Konuyu burada tekrar açıklamak istiyorum. Öncelikle belirtmeliyim ki Kıbrıs’ta bana böyle bir yakıştırma yapılmasından gurur duydum. Ancak, Türkiye’de benim hakkımda bu tür haberler 2007 yılı seçimlerinden önce de çıkmıştı ve ben o seçimlerde adaylık başvurusunda bulunmamıştım. Kıbrıs’ta ortaya çıkan bu söylentiler o dönemde yazılan haberlere dayanıyordur diye düşünüyorum. Yoksa, ben burada bulununca programın uygulanacağı benim buradan ayrılmamla programın uygulanmayacağı gibi bir düşünce TC-KKTC ilişkilerini çok basite indirgemek olur.
Üçüncüsü, haberin bir yerinde ‘Tahminimiz o ki bu yazılarımıza Halil İbrahim Akça’dan da yalanlama gelecek’ diyorsunuz diğer tarafta da hükmü veriyorsunuz ve ‘Tahmininin aksine Kıbrıs Türkü en az onun kadar onur ve haysiyetine düşkündür’ diyor ve yan sütünda da 10 üzerinden 1 puan vererek haberi ne amaçla yazdığınızın ipucunu veriyorsunuz. Yaklaşık 6 ay önce konuşulan bu görüşmenin içeriği çarpıtılarak neden bugün gazetede yazılmıştır.
Yoksa, bu haberin zamanlaması, bu hafta Ankara’da yapılacak teknik heyet toplantısının gündemindeki konular ile mi ilişkilidir?
Levent Bey burada sizin aracılığınız ile Kıbrıs Türk halkının resmi doğru okumasını arzuladığımı duyurmak istiyorum. Ortada KKTC ekonomisinin güçlendirilmesi ve taşların yerli yerine oturtulması için gösterilen çaba dışında başka hiçbir şey yoktur.
Selam ve saygılarımla”
(Halil İbrahim AKÇA)

Sayın Akça bu mektupta özetle, KKTC ekonomisinin disiplin edilmesinden söz etmektedir.
Bizim bir çok üst düzey yetkilimiz ve ekonomistimizden çok da iyi KKTC’yi tanıyan ve bu konuda çalışması olan Akça, adada bulunduğu süre zarfında da görevini layıkıyla yapmış, bazen biraz kırıcı olsa da genelde doğruları söylediği için eleştirilmiştir.
Biz bu mektubu sadece ‘disiplin’ stratejisi için bir kez daha yayınladık.
Ancak ne var ki, bir yandan ekonomiyi disiplin edeceğim derken, diğer yandan yasadışı yollardan kurultay uğruna yapılan istihdamlar karşısında sessiz kalmak, görmemezlikten gelmek ve koca bir yılda yapılması gereken 300 istihdamın yılın ilk 15 günü içinde kullanılmasına, hem de istihdam edilenleri hiç liyakate bakmaksızın devlet dairelerine yığınla almak, Sayın Akça’nın bana tam üç yıl önce yazdığı mektupla bağdaşmamaktadır.
Sayın, Akça ülkede adalet duvarları yıkılırken, ülke gençliğinin büyük bir kısmı dışlanırken, partizanca yapılan popülist istihdamları engellemek ve her zaman yaptığı gibi, kötü icraatlara ‘dur demek’ zorundadır…
Yok, ‘bu dönem susacağım’ derse de bunun nedenini de açıklamalıdır…


Birand’la bir anı…

Yıl 1990, tam 23 yıl önce…
Mehmet Ali Birand, 5 kişilik ekibi ile Kıbrıs’ta…
Benim Halkın Sesi’nde çalıştığım yıllar.
Birand ekibi ile 3 gün kaldı adada.
3 dakika oturduğunu bile görmedim desem yalan olmaz.
O, 3 arkadaşıyla, bir burada, bir Güney’de mekik dokuyor.
Sonra gazeteye telefon açıp, Atina’da olduğunu söylüyor.
Biz de Çiğdem Anat ile birlikte geceleri sabaha kadar bizim evde onun yaptığı röportajları çözmeye çalışıyoruz..
O zaman bilgisayar filan da yok…
Biz yapılan röportajları daktilo ile kağıda dökeceğiz ki o da uçak yolculuklarında bunları okusun diye…
Tam üç günüm böyle geçmişti, gündüz gazetede çalışıp, gece de sabaha kadar onun yaptığı röportajları kağıda dökerek.
Böyle hızlısını ve haber aşkı ile yanıp tutuşanını hiç görmemiştim, şimdi de onun gibisi yok.
Allah rahmet eylesin…


GÜNÜN FOTOĞRAFI


MESAJ KUTUSU


Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU
, LTB’ye ait mezbahanın ülkenin en büyük et kaçakçısına verileceği yönünde duyumlar alıyoruz. Umarız, gelen ihbarları dikkate almadan bu tesisi elden çıkarmazsınız.

Sayın Ahmet ÇALUDA, aileden bir kişi daha devlette istihdam edildi. Önce can sonra canan görüşü ağır bastı değil mi? Hayırlı ve uğurlu olsun.

Sayın İlker EDİP
, eşinizin kardeşinin karısını devlet memuru yaparak, en büyük görevlerinizden birini daha yerine getirmenin huzurunu yaşıyormuşsunuz. Tebrik eder başarılarınızın devamını dileriz.

Sayın Afet ÖZCAFER, yasa dışı yapılan istihdamları şikayet etmek için Beşir Atalay ile görüşeceğinizi duyunda öyle bir güldüm ki 7 mahalle duymuştur beni. Siz uzaydan bir gezegenin milletvekili filan değilsiniz değil mi? Bu arada Suat beyin kabinesi kabul görseydi siz de yeni bakanlarımızdan birisi olacaktınız.

Sayın Ersin TATAR, öğretmenlerin hazırlık ödeneklerinin yarısını dün ödemişsiniz. Çok sayıda öğretmenden teşekkür mesajınız geldi. Hele Cemal hocanın mesajını bir görseydiniz, haftaya en büyük masayı sizin için kuracakmış.

Sayın Hasan HASTÜRER
, CTP’den belediye başkan adaylığı için sizin isminiz de potanın içine girdi. Acaba diyoruz bağımsız girseniz sizin için daha iyi mi olur. CTP pek yaramıyor da…

Sayın Ünal ÜSTEL, Kaşif gurubu ile yapılan bakanlık pazarlığında 3’ten fazla olmaz diye iyi diretmişsiniz. Siz hiç merak etmeyin size bir bakanlık verseler o da siz olursunuz. İrsen bey sizin ile gurur duyuyordur muhakkak.

Sayın Zeki ZİYA, dün başkan adaylığınızı duyan telefon açıp kutlamak için sıraya girince migreninizin şahlandığı söyleniyor. Bu arada ‘Gerçek Lefkoşalı’ benzetmesi de epey hoşunuza gitmiş değil mi?

Sayın Erdoğan GÖKBULUT
, sizin gelinin son istihdam listesinde ismi çıkınca Köprü köyünde 8 şiddetinde deprem yaşandığı söyleniyor. Siz de onlara bal tutan parmağını yalar deyin gitsin. Bizim millet iyice kıskanç oldu çıktı vesselam…

Sayın Kutlay ERK, hedefi iyice büyültüp LTB için değil de parti genel başkanlığı için kulisler yaptığınızı öğrendik. Acele karar vermemek lazım. Geçen seferden ders çıkarmakta lazım değil mi?

Sayın Ahmet KAŞİF, son günlerde bütün ağırlığı Girne bölgesine vermeye başlamışsınız. Girne’den Anadolu’ya yol bağlamak için iyi bir yöntem değil mi? Siz yine deniz havasınha dikkat edin, üşütmemeye bakın…

Sayın Savaş SÖKMEZ, delegelik size de epey yaramış ve oğlunuz da sonunda devlete kapağı atmış. Komşu çocukları biraz sitem ediyor ama babalarına söylesinler UBP delegesi olsunlar değil mi?

Sayın Engin YEŞİLADA, ÖZEV’e yaptığınız katkı ve hassasiyetten dolayı teşekkür eder, bunun diğer iş adamlarına da örnek teşkil etmesini dileriz. Allah size daha çok kazanç versin…

Sayın Mehmet ÇANGAR, sizin çalışanların çoğu delege yakını olduğu için birer birer devlete istihdam edilince tepenizin iyice attığı söyleniyor. Siz hiç merak etmeyin çok sürmez, hükümet mahalleye gidince hepsi tıpış tıpış geri gelecek.

Sayın Mustafa NAİMOĞLU, Kooperatifin yeni başkanı olduktan sonra ilk hesaplaşacağınız kişinin Tarım Bakanı olacağını söylemeye başlamışsınız. Yakında şenlik var desenize. Gazanız mübarek olsun…

Sayın Turan BÜYÜKYILMAZ, Ankara’ya gitmeden önce dosta düşmana ziyaret sebebini önceden anlatın ki sonra yanlış anlaşılmalar olmasın değil mi? Bu sıralar kim dost kim düşman, iyi bellemek lazım…

Sayın Ahmet ZAİM
, ara bölgede yapılan tatbikatta Downer’la elinizdeki bademleri paylaşarak Kıbrıs Türkünün nasıl misafirperver olduğunuzu göstermişsiniz. Bu arada Lefke polis amirinden yoğun şikayetler geliyor bilesiniz…

Sayın Dursun OĞUZ, bir kazaya kurban gitmemek için önümüzdeki dönem için siyasete girmeme kararı almışsınız. Bizce de iyi etmişsiniz ama sizin gibiler de siyasete girmezse kim girecek.

Sayın Mehmet EZİÇ
, maşallah nazar değmesin Lavash’ta da artık oturacak yer kalmıyormuş. Temiz ve kaliteli ve ucuz iş yapınca insan her zaman kazanıyor değil mi? Hayırlı işler, bol kazançlar dileriz…

Sayın Kenan AKIN
, Şehit Aileleri’nden sonra Gaziler Derneği de istihdamlardan nasibini alamadığı diye sokağa dökülmeye hazırlanıyor diye duyduk…Mağusa halkı çalkalanıyor, eylemlerin başını da sizin çekeceğiniz söyleniyor.

Günün Fıkrası

Tesadüf...

Adam ve kadın barda karşılaşırlar.
Aradaki sıcak etkileşim sonucu soluğu kadının evinde alırlar.
Ateşli bir geceden sonra adam yatağın yanında duran fotoğrafı görür.
Bu arada adamın kulağı ile meşgul olan kadına “hey baksana bu adam senin
kocan mı?” diye sorar.
Kadın “I- ıh” diye cevap verir kısaca ve adam ile uğraşmaya devam eder.
Ama adamın kafasına takılmıştır bir kere.
“Peki, erkek arkadaşın mı?” diye sorar.
Kadın yine kısaca “yoo” diye cevap verir.
Adamın merakı iyice artmıştır.
“ O zaman baban ya da erkek kardeşin olmalı” der.
Kadın gülümseyerek
“Hayır hayır değil” der.
Adam dayanamaz ve “Allah aşkına söyle o zaman kim bu adam” der.
Kadın kafasını adama çevirir gözlerinin içine bakar ve gülümser:
“2 yıl önceki fotoğrafım”