Başbakan İrsen Küçük’ün ABD ziyareti ülke gündeminin başına oturdu.
Kimi İrsen beyin, kimisi Gülin hanımın tedavisi için gidildiğini iddia ediyor.
Kimi de ekibi eleştiriyor!
Kimi İrsen beyin görüştüğü makamları küçümserken, kimi de önemli görüşmeler yapıldığını iddia ediyor.
Bizim bildiğimiz şudur ki, İrsen bey eğer şu anda ABD’de her ne maksatla bulunuyorsa, bu tamamen Ankara’nın istemiyle olmuştur.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, KKTC’ye yaptığı son ziyarette İrsen beyi de ABD’de görmek istediklerini söylemiş ve İrsen bey de haliyle buna balıklama atlamıştır.
Amaç, özellikle dış politikada İrsen beyi öne çıkarmak!
Önümüzdeki yılın hemen başında Kıbrıs sorununda önemli gelişmelerin yaşanacağı artık gün gibi ortaya çıktığı için, bunun kahramanı olarak İrsen bey seçilmiş ve bunu bir diğer amacı da Cumhurbaşkanı Eroğlu’nu devre dışı bırakmaktır.
Maya tutar mı bilemeyiz ama tutarsa da İrsen bey hayal edemeyeceği şekilde ansızın kahraman ilan edilecek ve Türkiye’nin de ittirmesiyle AKP’ye bağlılığının ödülünü alacaktır.
Bu arada dün Cumhurbaşkanı Eroğlu da bunu sezmiş ve hem İrsen Küçük’a hem de dolaylı olarak AKP’ye hükümetin iç sorunlara yönelmesi mesajını vermiş ve bu mücadelede pes etmeyeceğinin altını çizmiştir.
Her ne kadar dengeler eşit değilse İrsen bey AKP rüzgarı ile gideceği yere kadar gidecek ve göreceksiniz ki adaya döndüğü gün yapacağı ilk açıklamada Kıbrıs konusunda önemli gelişmeler olacağının ardına sığınarak, partinin bölünmesinin önüne geçmeye çalışacaktır, her ne kadar başarılı olursa…
Sonuçta, UBP bölünme aşamasındadır…
Muhalif grup her ne kadar açık vermemeye çalışsa da perde gerisinde bir takım görüşmeler yapılmakta, kurultayın bir şekilde intikamı alınmaya çalışılmaktadır.
Karşımızda yaralı bir UBP vardır ve bunu kurultay öncesinde de defalarca dile getirdik.

12 Ekim 2012 tarihinde kurultayın hemen öncesinde İrsen bey ile yaptığımız bir televizyon programından sonra izlenimlerimizi şöyle yansıtmıştık:
“Dün canlı yayında İrsen beye de söyledim.
Ben iki gün üst üste yemeğe çıksam, birkaç duble içsem iki gün sersem gezerim diye.
Gerçekten de bunu prensip haline getirdim, eğer bu gece yemeğe çıkacaksam, yarın gece tüm davetleri iptal eder, hatta bazen bahane uydurur, evde oturmayı tercih ederim.
Ama maşallah İrsen bey, ilerleyen yaşına rağmen aylardır bırakın gündüz yoğun çalışmasını her gece en az 3-5 yemeğe katılıyor, gündüz de delikanlı enerjisiyle ayağa kalkıyor.
O her ne kadar katılmasa da biz bunu siyasi hırsa bağlıyoruz.
Bundan sonra hedefte Saray var mı bilemeyiz ama, yaşını öne sürenler, pes edeceğini akıllarından bile geçirmesinler.

Benim programa gelen siyasetçiler biraz üstüne gidince, genelde renk değiştirirler.
Hatta programda küsenler bile olur.
Program sonrası selamı sabahı kesenleri bile gördüm meslek hayatımda.
İrsen beyi diğerlerinden farklı kılan bu olsa gerek;
İster programda biraz üstüne gidin, isterseniz köşe yazılarında en ağır eleştirileri yapın, küsmüyor, nazlanmıyor, bir dahaki görüşmede başını çevirmiyor.
Bu iyi yanları.

İrsen beyin kötü yanı, ülkede yaşanan olumsuzlukları ya kabul etmemesi, ya da görmemezlikten gelişi.
Başbakan olduktan sonra, yapılan hiçbir icraatın yanlış olduğuna inanmıyor.
Bazen ben de düşünürüm, acaba ülkenin başbakanı olsam da vatandaş kan ağlarken, ben nasıl duygular içinde olurum diye.
Bu sanırız tamamen siyasetçilerle ilgili bir şey ve insan siyasetçi gömleğini giydikten sonra sihirli bir değnekle hele de iktidardaysa pembe gözlüklerle görmeye başlıyor hayatı.
Bunu sadece İrsen Bey için değil, iktidarda olmuş tüm siyasetçiler için söylüyoruz.

Dünkü izlenimlerimize gelince;
Başbakan Küçük, kendisini tamamen Anavatan Türkiye’nin kucağını bırakmış.
Her ne kadar geçen yıl Başbakan Erdoğan kendine herkesin önünde maaşını sorsa da İrsen bey tüm hoşgörüsüyle bunu kafasına takmamış, dert etmemiş ve hatta içine bile atmamış.
Dün de sıraladığı bütün olumlu icraatlarda, Türkiye imzasının olduğunu kendi ağzıyla söyledi ve kurultaydan sonra da yine Türkiye projeleriyle Kıbrıs Türkünü refaha ulaştıracağına inanıyor.
Bunda Türkiyeli yetkililerin sürekli olarak kendisini övmesi ve başarılı bulmasının da rolü çok büyük.

Program sırasında gelen mesajların belki hepsini zaman darlığı nedeniyle okuyamadık ama eleştiri ve övgülere baktığımızda bir denge mevcut.
Yani kendisini eleştiren de var tepki koyan da…
Eğer bu bir gösterge ise ve kurultaya yansıyacaksa kurultay halen ortada, son birkaç gün içinde yapılacak olan ataklar yeni başkanı belirleyecek.
Sayın Küçük bu konuda kurultayı farklı kazanacaklarını söyledi ve bunu da yaptırdıkları anketlere dayandırdı.
Program çıkışında kulağımıza çıkacak sonucu rakam olarak da verdi ama söz verdiğimiz için burada yazmıyoruz.

Bir şey daha dikkatimizi çekti ki, İrsen bey 21 Ekim’den sonrasından çok, öncesini düşünüyor.
Oysa biz asıl kurultay sonrası olacakları merak ediyoruz.
Büyük UBP Projesi nasıl şekil alacak bilemeyiz ama kimisi kurultay sonrası partiden kopma olmayacağı inancını taşırken, kimisi de artık okun yaydan çıktığını ve UBP’nin mutlak parçalanacağını düşünüyor.
Sayın Küçük ise belki de parti içi dengeler nedeniyle Büyük UBP Projesi’inn tam açılımını yapamıyor, ÖRP ve DGP konusunda şimdilik açık vermek istemiyor.
Yani, her ne kadar kamuoyu Avcı ve Ertuğruloğlu’nu çantada keklik olarak görse de, içerideki kekliklerin ise kafes dışına kaçacağına şans tanımıyor.
Bize göre ise, Derviş bey kafaya koyarsa, bu seçeneği de ön planda tutmak gerek.

Sonuçta iki aday ve taraftarları kurultay sonrasında bir tek oyla bile seçilse bayram edecek.
21 Ekim sonrası tufan olsa da bunu aklına bile getiren yok.
Ama bizim bu konularda kuşkularımız var;
Sanki de gizli eller UBP’nin içine girdi ve partinin altını oydukça oyuyorlar.
Sonuçta nasıl bir UBP geriye kalır bu da meçhul ama bizce başta İrsen bey olmak üzere, onu destekleyenler de, Ahmet bey de hatta derviş bey de biraz da bu konu üzerine kafa patlatıp, gerekirse kurultay öncesi bir masa başında iki kadeh tokuşturmayı da gündeme almalıdırlar.
Büyük UBP Projesi altında, UBP’yi tarihe gömmek isteyenlerin de olabileceğini kimse aklından çıkarmasın.
Biz yarım aklımızla bunu hesaba katabiliyorsak, onlar haydi haydi bu tehlikeyi görebilirler.
Tabi ki kurultay gözlerini karartmadıysa.
Sonuçta bir arkadaşımın da dediği gibi, UBP bu kurultaydan büyük yaralarla çıkarsa, büyük projeler olabilir ama içinde UBP’yi göremeyiz.”



Okur Mektubu
Çimento fiyatları!

“Levent Bey merhaba öncelikle kimliğimi ve email adresimi yayınlamazsanız sevinirim. Benim anlatmak istediğim konu Türkiye'den gelen çimentolar için yapılan %5 fiyat istikrar fonu artışı hk. yerli üreticiyi korumak için alınan bir kararmış diyorlar, serbest limanda bulunan çimento şirketleri faaliyetini durdursa tek başına kalan B.E.M çimentoyu piyasaya kaça satacak merak ediyorum, serbest limanda faaliyet gösteren çimento şirketlerinin devlete katkısından bahsetmek gerekirse yılda 100.000 m/ton çimento gelse bunun devlete katkısı yaklaşık
*Vergi (fif+stopaj+kdv) 3.500.000,00 _Tl'dir,
**serbest liman müdürlüğüne ödenen (gemiden ambarlara giderken) 100.000 m/ton * 2_TL : 200.000,00_TL (Kantar Tartı ücreti)
*** Çimento dışarı çıkarken Belediye'ye ödenen 100.000 m/ton * 1,16_TL: 116.000_TL (kantar tartım ücreti
**** 100.000 m/ton * yaklaşık 4_USD işçilik ücreti : 400.000_USD : 720.000,00_TL
***** Her şirketin yaklaşık 2.000_USD kira ücreti aylık 120.000,00_USD : 220.000,00_TL
****** çalışanların yatırımları yaklaşık 150.000,00_TL
Serbest Liman'da bulunan çimento firmalarının Yıllık devlete katkısı : 5.000.000_TL civarı
B.E.M yerli firma dediler hiç ortaklık yapısına baktılar mı, çimento'nun ham maddesini nerden aldıkları biliniyor mu bir de onları araştırıp bu kararı inşllah geri alırlar zaten Türkiye'den gelen çimento bazı firmalarca zararına piyasaya sürülüyor şu an Türkiye'de çimento fiyatları çok yüksek eğer bu %5 fif geri alınmazsa tüketiciye yansıyacaktır.
İyi çalışmalar…”




MESAJ KUTUSU


Sayın Şerife ÜNVERDİ, hakkınızda aşağılayıcı yayın yapan bir kanalın müdürüne telefon açıp fena halde fırçaladığınızı duyduk. Yoksa yine çanta meselesini mi gündeme getirdiler? Allah sabırlar versin…

Sayın Erhan ARIKAN, Vakıflar Bankası’na koordinatör olarak atama yazınızın yazıldığını öğrendik. Ancak partinin gizli güçleri buna şiddetle karşı çıkıyor. Hele de bazı eski dostlar kellelerini ortaya koymuşlar, hakkınızda hayırlısı artık.

Sayın Muharrem GÖK, haksızlık yapıldığı gerekçesiyle bazı başmüfettişler olarak polis teşkilatını Yüksek Mahkeme’ye verdiğinizi duyduk. Şu teşkilatın terfi işleri bir de mahkemesiz hallolsa kurban keseceğiz. Gazanız mübarek olsun…

Sayın Ergun ONALT, görevden alınmanızın nedeninin et kaçakçılığından hüküm giyen birini istihdam etmenizden kaynaklandığını öğrendik. Siz de epey abartmışsınız yani. Yanlışlığın bedelini biraz ağır ödeyeceksiniz artık…

Sayın Mutlu ATASAYAN, sırf eski bakan Kemal Dürüst’ün makam şoförü diye bir çalışanı Sedat Simavi Endüstri Meslek Lisesi’ne hademelik görevine göndermişsiniz. Sizden hiç böyle bir davranış beklemezdik doğrusu. Bunun bir de yarını da var değil mi?

Sayın Mehmet Ali TALAT, CTP’nin bazı ilçe kurultaylarına perde gerisinden müdahale ettiğiniz yönünde şikayetler alıyoruz. İnanmak istemedik ama kaynaklar o kadar sağlam ki kulaklarımıza inanamadık…

Sayın Hüda AKSOY,
uzun süren Hollanda ziyareti nihayet bitip ülkeye dönüş yapmışsınız. Yediğiniz içtiğinizi sormayacağız ama en azından gördüklerinizi anlatırsınız değil mi? Hoş geldiniz şeref verdiniz…

Sayın Naci TÖRE, önceki akşam Dikmenli gençler baz istasyonu konusunda sizi epey terletmişler. Dua edin ki polis geniş güvenlik önlemleri almıştı yoksa o gençleri kimse tutamazdı…

Sayın Kudret ÖZERSAY, kamuoyunun büyük bir bölümü Ahmet Kaşif ile dirsek temasında olduğunuzu ve yeni oluşum için gün saydığınızı düşünüyor. Ateş oymayan yerler duman çıkmaz derler, artık zamanı geldi mi diyorsunuz acaba?

Sayın Yüksel ÇELEBİ, siz başkanlık için iki dönem sözü vermiştiniz ama bize söylenenlere göre bir dönem daha başkan olmak için kulislere başlamışsınız. Parti kurmaylarından tepki var bilesiniz…

Sayın Osman İNCİRLİ,
Yüksel bey koltuk kavgasını kazanırsa bir dönem daha bekleyeceksiniz gibi görülüyor. Bu konuda parti içinde ciddi tartışmalar yaşanabilir, takip etmenizde yarar var…

Sayın Süleyman GÖKTAŞ
, 400 metre karelik yeni bir villa yapımı için kolları sıvadığınızı duyduk. Şato gibi bir şey olacak desenize. Hatta halı saha için bile yer bulabilirsiniz. Hayırlı ve uğurlu olsun, kıskananlar da çatlasın…

Sayın Zorlu TÖRE, bugün mecliste yine dosta düşmana güzel bir tarih dersi verdiniz. Yüksek sesiniz camları titretmiş diyorlar. Ayranınız yine kabardı desenize…

Sayın Deniz GÜRGÖZE, sizin gibi işkolik birisi nasıl olacak da tam bir ay yataktan kalkmayacak benim aklım kesmedi…Bu arada yatakta bile bilgisayarı yanınızdan ayırmadığınızı söylüyorlar, memleketi siz mi kurtaracaksınız?

Sayın Hakan YOZCU, bazı tiyatro sanatçılarının aylarca oyun oynamadığı halde tek bir imza karşılığı maaş çektikleri söyleniyor. Bu arada çalışanlar arasında huzursuzluk hat safhadaymış, bir çeki düzen vermekte yarar var…

Sayın Levent SOYER, 4 aydır sözleşmenizin yenilenmemesine rağmen ücret almadan hastanede hizmet vermeniz sanırız Hipokrat yemininden kaynaklanıyor. Tebrik ederiz, ama size yapılan büyük haksızlık umarız en kısa zamanda son bulur…

Sayın Ertan BİRİNCİ, bir okurun dikkatini çekmiş kanal önündeki bayrak direkleri birkaç gündür boşmuş. Millet nelere dikkat ediyor değil mi?

Sayın Ahmet BAŞTAŞ,
Müteahhitler Birliği’nin genel kurulunda başkanlığa aday olacağınız söyleniyor. Birden fazla aday çıkacak gibi görülüyor, hayırlı ve uğurlu olsun…

Sayın Mehmet YALÇINAY, bakan şoförlüğünden okul hademeliğine gitmek biraz rencide edici oldu değil mi? Umarız bakan bu hatayı en kısa zamanda düzeltir, kendisinden de böyle bir büyüklük bekleriz…

Sayın Cemal BULUTOĞLULARI,
arazi davasını kazanıp önemli bir miktar parayı hak etmişsiniz. Allah güle güle yedirmek nasip etsin…Bu arada öğlen Çangar’la Müze Dostları’nda ev yemekleri yemişsiniz, afiyet bal şeker olsun…



Günün Fıkrası

Evli gibi

Soğuk ve karlı bir günde bir işadamıyla sarışın sekreteri yollarını kaybetmişler ve bir ormanda kaybolmuşlar.
Bir süre sonrada arabaları bozulmuş ve arabayı terketmek zorunda kalmışlar.
Zor ve uzun bir yürüyüşten sonra ormanın içinde bir kulübe bulmuşlar ve kendilerini hemen bu kulübenin içine atmışlar.
Kulübede bir yatak, bir uyku tulumu ve bir sürüde battaniye olduğunu görürmüşler.
Adam bir centilmen olarak sekretere onun yatakta yatabileceğini söylemiş ve kendide uyku tulumu alıp yere yatmış.
Adam yattıktan birkaç dakika sonra sarışından bir ses gelmiş;
- ''Efendim, ben çok üşüyorum''.
Adam tulumun fermuarını açmış ve kalkıp sarışına bir battaniye vermiş ve sonra yine yatmış.
Tam uyumak üzereyken sarışın yine;
- ''Efendim, ben hala çok üşüyorum'' demiş.
Adam yine fermuarını açmış, kalkmış ve sarışına bir battaniye daha vermiş.
Sonra aynı sakinlikle uyku tulumunun içine girip, fermuarı çekmiş.
Tam uykuya dalacağı sırada sarışın yine,
- ''Efendim, ama ben çooooook üşüyorum''. demiş.
Adam sarışına dönüp;
- ''Burası ıssız bir yer Ne olduğunu kimse görmez. İstiyorsan bir geceliğine karı-koca gibi davranabiliriz'' demiş.
Sarışın cilvelenerek;
- ''Tabii efendim siz nasıl isterseniz'' demiş.
Bunun üzerine adam avazı çıktığı kadar bağırmış,
- ''Öyleyse kalk ve kahrolası battaniyeyi kendin al''...