Öncelikle Milli Eğitim Bakanlığı'na ve Arabacıoğlu'na teşekkür etmeliyiz...
Doğrusunu söylemek gerekirse kendilerine yaptığımız ihbarın bu kadar erken zamanda sonuçlandıracaklarını hiç tahmin etmiyorduk...
Bakanlık-okul ve polis arasındaki yazışmalar ve telefon görüşmeleri o kadar kısa zamanda yapıldı ki dün sabahın ilk saatlerinde Lefkoşa'daki bir okulun hemen dibinde ve o okula 300 TL aylık kira ödenerek eski bir uyuşturucu satıcısının açtığı büfeye kilit vuruldu...
Söz konusu büfenin işletmecisi bakanlığa çağrılarak kapatma kararı kendisine ibraz edildi ve bu arkadaş boynu bükük olarak bakanlıktan ayrıldı...
...
Aslında olay tam olarak kapanmadı biliyor musunuz;
Bonzai kullanmak ve satmaktan sabıkalı olan büfenin işletmecisi genç arkadaş kendisine bu karar açıklanırken dünya aleme ibret olacak şu sözleri söyledi;
"Beni yine pisliğin içine atıyorsunuz..."
Açıklaması gayet açık ve net;
"Yine o eski günlere döneceğim" mesajı verdi!
Umarız dönmez ve geçimini uyuşturucu satarak değil namuslu ve yüzü kızarmayacak işler yaparak sağlar ama eski kötü günlerin dönmesi de büyük ihtimal...
...
Bizi takip edenler genelde şu soruyu yönelttiler;
"Büfede Bonzai satılıyor muydu?"
Ya da;
"Bonzai kullanma yaşı ilkokullara kadar düştü mü?"
O bizim değil, polisin ve devletin takip edeceği bir konuydu tabi ki...
Ama bize gelen ihbarlar arasında geceleri geç saatlere kadar burada bir takım gençlerin buluşup sohbet ettiği yönündeydi...
İçerlerdi ya da içmezlerdi, satarlardı ya da satmazlardı biz en azından gözlerimizle görmedik...
Günahları kendi boyunlarına artık!
...
Bu konunun burada kapanmasını istemiyoruz çünkü asıl sorun bundan sonra başlamaktadır...
Önemli olan eski bir bonzai içicisi ve satıcısının bundan sonra ne yapacağı, geçimini nasıl sağlayacağıdır!
Soru şudur;
"Devletin uyuşturucu batağına saplanmış, uyuşturucu kullanan ve satan ya da uyuşturucuyu bırakan gençlerle ilgili bir politikası var mıdır..."
Eğer uyuşturucudan kurtulduysalar bunların devlet tarafından takibi yapılmakta mıdır?
Hayatlarını idame ettirmeleri için kendilerine iş olanakları sağlanmakta mıdır?
Herkes tarafından da bilinmektedir ki bu soruların cevabı kocaman bir 'hayır'dır!
...
Son yıllarda kullanımı iyice artan uyuşturucu arıtk kullanmaktan da ileri gitmiş gençlerin biraz da kolay para kazanabilecekleri bir sektör haline gelmiştir...
Henüz zihinsel olgunluğa erişemeyen ve kolay inanan bir çok genç şu anda uyuşturucu baronlarının kuryesi olarak çalışmakta ve bu işten ciddi paralar kazanmaktadır...
Ne yazıktır ki hep içiciler ve kuryeler yakalanırken baronları bir kez olsun mahkeme koridorlarında dolayısıyla gazete manşetlerinde kim görmüştür ki?
İşte burada devlet eğer gerçekten de gerçek bir devletse kendini hissettirmek, uyuşturucu müptelası ya da satıcısı konumundaki gençlere sahip çıkmak, onların rehabilite edilmesi için büyük projeler üretip iş imkanları sunmakla mükelleftir...
Bir merakım da şudur;
Geçen haftalarda Başbakanlık bünyesinde bu konuda bir komite kurulmuş ve çaışmalara başlayacağı açıklanmıştır!
Bu komitede kimler vardır, görev başı yapmış mıdır, gerçekten bu işe dört elle sarılacaklar mı yoksa makamı kapıp görevlerini sallayacaklar mı, onları kimler denetleyecek ve yönlendirecek bir bilen var mı acaba!
 
 
 
 
Okur mektubu:
“Sağlık Bakanı görevden alınmalıdır”
 
“Sayın Levent Özadam, bu yazıyı Mutlu Azgın'a hitaben yayınlamanızı rica eder, biz okuyuculara sizin aracılığınızla siyasilere ulaşabilme fırsatı verdiğinizden dolayı teşekkürlerimi sunarım… 

Sağlık Bakanı neyin peşinde?
Acaba CTP bunun farkında mı bilmem, ama Sağlık Bakanı bu partiye zarar veriyor. Herkesi memnun etme politikasıyla Sağlık Bakanlığını idare etmeye çalışan ve hiç bir sağlık politikasının olmayışı en büyük sorun.
Bir dönem milletvekilliği yaptıktan sonra siyasete ara veren bakan, eski mesleğine geri dönünce umduğunu bulmamış ve çareyi tekrar siyasete dönmekte aramış ve tekrar meclise girince, muayenehanesini kiralamış ve artık mesleğe geri dönüş kapılarını kapatmıştır.
Peki daha 50’lerinde olan bakan bundan sonraki meslek hayatını ancak siyasette devam edeceğine karar verince herkesi memnun etme politikasıyla şimdiye kadar gelmiş geçmiş en basiretsiz bakan unvanına bu şekilde sahip olmuş.
Sendika kökenli müsteşar ve müdürleri olan bakanlığın iş yapmalarını sıfır noktasına getiren, her daim bürokratlarını en iş yapmaz ve torpilli sağlık çalışanlarına ezdiren, bakanlığın ve bürokratlarının işlerine kilit vurmuş durumda.
Kişisel menfaatlerini  göz önünde bulunduran, ve sadece bir sonraki seçimde oy peşinde olan ve sağlığı batıran kişiyi bir an önce görevden alma talebi yanlış olmaması gerek.
Partinin gerçek çizgisinde olmayan,  eğitimli kişileri temizlik şirketi adı altında çalıştırıp, bu insanları (sırf düzen değişikliğinden doğacak olan sorunları kendi bakanlığı döneminde yaşamasın diye ) asgari ücrete mahkum eden zihniyeti kınayıp partiyi bu konuya el atmaya davet etmek isterim…”
 
A.Y.
 
 
MESAJ KUTUSU
 
 
Sayın Mustafa ARABACIOĞLU, okul yanındaki büfenin uyuşturucudan sabıkalı olan bir şahıs tarafından işletilmesi konusunda gösterdiğiniz hassasiyetten dolayı teşekkür ederiz. Bundan böyle sabıkalı arkadaşların rehabilitasyonu konusunda size de önemli görevler düşüyor değil mi?
Sayın Önder SENNAROĞLU, güneyden kaçak hayvancılık artık dünkü olaydan sonra tescillenmiş oldu. Uyanık daire müdürleriniz olmasa kimsenin ruhu bile duymayacaktı. Kaçakçılar ile memurlar arasındaki işbirliği de olayın en ilginç yanı, umarız şimdi daha cesaretle bu olayların üzerine gidersiniz…
Sayın Osman MADAN, gül gibi devlet işi bulmuşsunuz bu işlere girmenin ne alemi vardı yani! Oğlakların kulaklarına mühür vurma yetkiniz yokken bunu yaptınız ve başınız şimdi çok büyük bir belada. Allah akıl fikir versin!
Sayın İsmet AKİM, bir yandan devlet kurumlarının şalterlerini indirirken bir yandan da aydınlatma parasını ödeyen vatandaşın sorunlarını gündeme getirirseniz çok iyi olacak. Lefkoşa’da Surlariçi’nde Plevne, Çanakkale ve daha bir çok sokakta haftalardır sokak lambalarının yanmadığını biliyor muydunuz?
Sayın Derviş EROĞLU, önceki gün UBP ilçe başkanları ile Saray’da öğlen yemeğinde buluştuğunuzu öğrendik. Şimdi sadece adaylık değil genel başkanlık süreci de büyük bir sıkıntı yaratıyor değil mi? Artık mecburen ipleri ele alacaksınız…
Sayın Yudum MİŞON, daireye belki müdür olamadınız ama en azından istihdam edilerek ilk adımı da atmış oldunuz. Biraz zamana bırakıp olayı soğutmakta yarar var zira bu olayı takip eden çok kişi var…
Sayın Suphi HÜDAOĞLU, TDP genel sekreterliğiniz sadece partinizde değil partili ve partisiz tüm kesimlerde memnuniyet yarattı. Ülke sizin gibi temiz siyasetçilere en fazla ihtiyacı olan bir dönemden geçiyor. Vatandaş artık sizi ilk seçimlerde mecliste görmek istiyor…
Sayın Güner ÖZKARATAŞ, hırsızlar sonunda sizin mekanı da keşfedip sabaha doğru bir uğramışlar. Zırnık bulamayınca da elleri boş dönmüşler. Ara sıra insaniyet namına birkaç paket döner bırakmakta yarar var…Büyük geçmiş olsun…
Sayın Doğan BAĞKUR, Güzelyurt Kaymakamlığında çalışanlar arasındaki huzursuzluk ileri boyutlara taşınmış. Lefkoşa’dan atanan yeni bir memurun oda arayışları ileride daha büyük olaylara meydan verebilir, aman dikkat!
Sayın Halil İbrahim AKÇA, Türkiye’den gelecek su konusunda hem siyasiler hem de vatandaş biraz daha boğaz boğaza gelecek. Olayın mimarı olarak suyun nasıl kullanılacağı konusunda bir açıklama yapmak artık elzem oldu değil mi?
Sayın Sıdıka ATALAY, yıllar önce projelendirdiğiniz KKTC’nin en büyük alış veriş merkezi ile rezidansları için ilk kazmanın yakında vurulacağını öğrendik. Bu proje eğer gerçekleşirse Başkent’e kalite gelecek diyorlar. Kolay gelsin…
Sayın Suphi COŞKUN, Dipkarpaz’ın organik köy yapılması için kolları sıvadığınızı ve bu projede hür eşekleri de kullanacağınızı öğrendik. Zaten onlar olmasa proje eksik kalırdı. Umarız devlet baba da maddi ve manevi katkısını esirgemez…
Sayın Cemal ÖZYİĞİT, TDP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Akıncı’ya destek vereceğini açıklaması parti içinde ve dışında bir tartışma başlattı. Bunun için parti kararı alıp almadığınız merak konusu olmuş, açıklarsanız meraklılar da öğrenmiş olur…
Sayın Cemali ALTINKAYA, sizin koltuk gitti gidiyor gibi…Hani bir söz vardır ya dağdan gelen bağdakini kovar diye işte aynısını şimdi siz yaşıyorsunuz. Acaba bu arkadaşın torpulu çok mu yüksek yerlerden?
Sayın Tamer GARİP, ikinci filmin çekilmesi içir yoğun bir çalışma temposuna girdiğiniz gözlemleniyor. Bu filmde de bana dublörlük de olsa bir rol vermezseniz külahları değişeceğiz bilesiniz. Kolay gelsin…
 

GÜNÜN FOTOĞRAFI:
 

Günün Fıkrası
 
Yanlış kullanım

Kadın kocasını zorla ikna edip doktora götürmüş.
-Doktor bey kocam çok isteksiz, ayda bir kere ya yapıyor, ya yapamıyor.
Doktor adamı muayene ettikten sonra:
-Tamam ben size özel bir ilaç yazacağım yarın bana bir ara uğrayıp ilacı aldırın, demiş. Ertesi gün adam işte olduğundan kadın evin küçük oğlunu doktora göndermiş ilacı alması için. Doktor ilacı çocuğa verirken iyice tembihlemiş.
-Bak oğlum baban bu ilaçtan 3 günde 1 tane içecek. Sakın unutma, demiş. Çocuk eve dönerke unutmamak için sürekli olarak tekrarlıyormuş. O sırada karşıdan öğretmeninin geldiğini görüp heyecanlanmış ve ilacın dozunu 1 günde 3 tane olarak babasına iletmiş. Aradan 3 ay geçmiş. Doktor birgün küçük çocuğu sokakta oynarken görmüş ve babasının durumunu sormuş. Çocuk doktora okkalı bir küfür salladıktan sonra anlatmaya başlamış:
-Annem 2 ay önce öldü, ablam 3 aylık hamile ben de kıçımın acısından oturamıyorum. 
Doktor:
-Peki baban şimdi nerede?
Çocuk:
-Çatıda kedileri kovalıyor...