Vadili göletindeki suyun kapakların açılıp dereye yönlendirilmesi Mesaryalılar tarafından oldukça tepki ile karşılandı. Hatta geçen günkü yazım bu konu üzerindeydi. Bir restoran’ta Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakan Dr Hakan Dinçyürek ile karşılaştık. Tam da yazımı yazdığım günün üzerine. Tabi yazı önüne gitmiş ve haberdardı konudan. Önce sitem etti. Kendisi ile görüşmeden kaleme aldığım için. Aslında kendisi ile görüşmeden kaleme aldığım yazıyı sırf kendi bölgem olduğu için tereddüt etmeden yazdım. Mesarya’nın her karışı benim için çok önemlidir. Doğup, büyüdüğüm topraklara sahip çıkılmaması beni üzer. Yani kuraklık yaşanan bir bölgenin bir damla dahi suya ihtiyacı varken gelişen bu ani olaylar elbette ki benim gibi bölge halkını da üzdü.

Sayın bakan olayın diğer boyutunu da aktardı. Burada gerekli incelemeleri yerinde yapmışlar. Yer altı kaynaklarının zenginleşmesi adına Vadili göletinin rezervuar alanının temizlenip kapasitesinin artırılması konusunda yine ısrarlı konuştu. Vadili göletinde biriken suyun bir kısmının İnönü bölgesine verilerek yeraltı su kaynaklarının beslenmesini sağlamak için bu çalışmayı yapmak zorunda olduklarını söyledi. Tabi üzerine vurgu yaparak olayın yazdığım kadar da acımasız olmadığını ima etti ve ekledi ‘bir damla su dahi bizler için de önemlidir’.

Aslında bu alanda uzman kişilerin önerileri önemlidir. Yani ne Kaymakamın ne de bakanın kararı, bu alanda eğitim almış uzman kişilerin kararı çok önemlidir. Olaya bakıldığı zaman suyun Köprülü deresine verilmesinin anlamı yoktu. Derede uzun zamandan beri çevre atıklarının, hatta insan dışkısına kadar birçok pisliğin mevcut olduğunu bilmeyen yoktur. Peki, bu derede biriken pis suyun bölgeye kazancı nedir? Ne faydası olur?
Vadili göletinin etrafındaki arazilerin sudan etkilenmemesi için açılan kapakların hesabı önceden yapılmış. Birileri birilerini şikâyet etmiş. Şiro ile bölgeye gelerek toprakla kapakları tıkayanlar olduğunu ileri sürdü bakan. Aslında beklide amaç kapakların açılmasını engellemekti. Bakanın demesine göre bire bir görgü şahitleri var. Birileri sırf kanalları kapatmak adına çalışmış. Ben görgü şahidinin yerinde olsam polise suç duyurusunda bulunur, gerekli işlemlerin yapılmasını sağlardım. Ama yapılmadı. Yani birilerinin yaptıklarını görüp susmak, suçu işleyenden daha suçlu olmaktır.
Göletin etrafındaki koçanlı mal olmayan yerler devlet tarafından icar ediliyor. Devlet göletin etrafında İcar edilen yerlere yaşanan bu zararı tanzim edecek güçtedir. Yıllar öncesinden bu olayın çözülmesi gerekirdi. Olay sadece bakanla bitmiyor, Kaymakamlığın bu konuda oldukça üstün bir rolü vardır. Kaymakamlık tarafından göletin kapaklarının açılmayacağı sözü verilmiş önceden. Şimdi ise tam aksi bir duruş sergilendi. Kaymakamlık bu olayların öncesinde kendi içinde bir toplantı gerçekleştirip, bu kararı aldı. Ne bölge muhtarları ne de belediye başkanları gerçekleşen bu toplantıya çağrılmadı. Çağırmadıkları gibi çok tezat bir karar üretildi. Buradaki toprak alanın geçimsiz toprak olduğu ileri sürüldü. Ama neye göre?
Merak ettiğim tek şey bu suyun tahliyesinin kontrollü olup olmadığıdır. Yani kapaklar açıldığı anda su kontrollü bir şekilde mi dereye ulaştı mı yoksa su kontrolden çıkarak heba mı oldu?