Geçenlerde bir dost aradı ve sitem etti;
“İki tane deli kadını televizyona çıkardın” diye de ekledi!
“Kimmiş onlar” dedim…
“Umut Özkaleli ve Ömür Yılmaz” dedi!
Şaşırdım ve sordum ‘bunu da nereden çıkardın’ diye…
Meğerse intihalci bir hoca aramış ve beni şikayet etmiş, bu kadınları televizyona çıkardım diye…
Hem beni arayan dost adına üzüldüm, hem Kıbrıs’ın iki değerine böyle hakaret edildiği için üzüldüm, hem de intihalci bir hoca, beni değil de bir dostumu arayıp da bu cesareti kendinde bulamadığı için üzüldüm…

Umut Özkaleli ve Ömür Yılmaz, Kıbrıs’ta doğup büyümüş, kendilerini eğitime adamış iki akademisyen kardeşimiz.
Eğitimlerini yurt dışında yapmışlar, doktoralarını tamamlayıp ülkelerine hizmet için geri dönmüş, iki talihsiz kadın…
Sıkı da feministler yani!
Haklı olarak doğup büyüdükleri ülkelerine hizmet etmek için yanıp tutuşuyorlar…
Hatta yine kendi ülkelerinde UKÜ’de hocalık görevi de almışlar…
Almışlar ama bir de görmüşler ki okullarındaki bir hocanımın doktora diploması sahte!
İşlerini güçlerini bırakıp bunun peşine düşmüşler, başarılı da olmuşlar ve sahte doktora diploması alan hocanım görevinden istifa bile etmiş.

Sonra okul yönetiminin gücüne gitmiş bu durum, Umut Özkaleli ve Ömür Yılmaz’ın işine son vermişler…
Tehlikeli işler peşinde koştukları için!
Yani, okula sahte diploma veren bir hoca hanımı deşifre ettikleri için…
Rektör bey ve okul yönetimi, bu iki kadın akademisyene madalya takacağına, onları işten göndermekte bulmuş çareyi!
Yani, intihal olaylarının peşine düşeceklerine, içlerindeki çürük elmaları ayıklayacaklarına, kolayı seçmişler ve okula asıl hizmet verenleri sepetlemiş…

Bu iki kafadar bu kez bir başka yerli üniversitede iş bulmuşlar…
Hatta, okula davet edilmişler, ders programları bile kendine verilmiş.
Burada da rahat durmamışlar ve bu kez 5 öğretim üyesinin intihalci olduğunu ortaya çıkarmışlar, hem de belgeleriyle birlikte…
Ve olanlar olmuş, buradan da işe başlamadan kovulmuşlar…
Bu okulun yönetimi de çareyi kolaycılıkta bulmuş, fikir hırsızlığı yapan hocaları hesaba çekeceğine bunları ortaya çıkaran iki akademisyeni göndererek, başından savmış…
Daha da ilginci, meğerse bu okulun rektörü de intihalciymiş, Türkiye’den başka hocaların çalışmalarını, kendi fikriymiş gibi burada gazetelerde makaleler olarak yayınlarmış…

Umut Özkaleli ve Ömür Yılmaz, ülkenin yetiştirdiği iki değer…
İntihalci hocaların peşine düştüler diye, neredeyse deli ilan edilecekler…
Ve şu anda kendi doğup büyüdükleri ülkede, sahtekarlıkların peşine düştükleri için cezalandırılıyorlar…
Sadece 10’a yakın öğretim üyesinin değil, bir rektörün bile nasıl intihalci olduğunu çığırıyorlar ama nafile…
Ödülleri ise işten kovulmak ya da işe alınmamak…
Birisi anne ve babasının verdiği harçlıkla geçinmek zorunda bırakılırken, bir diğeri eski eşinin yardımlarıyla ayakta durmaya çalışıyor…

Ben onları televizyona çıkardığım gün tanıdım…
Anlattıkları karşısında kah güldüm, kah ağlamaktan beter oldum…
Doktora yaptıkları halde ülkelerinde ekmek bulamadıkları için içime ateş düştü…
En çok da neye üzüldüm bilir misiniz?
Bir, bu ülkede onlarca intihalci, yani fikir hırsızı akademisyen olduğu halde, YÖDAK denilen kuruluşun parmağını bile kıpırdatmamasına…
İki, kendilerini eğitime adadıkları ve ‘hırsız’ hocaları deşifre ettiler diye, ‘deli’ çıkarıldıklarına…




MESAJ KUTUSU

Sayın İrsen KÜÇÜK, Devlete 200 kadar işçi ve memur alımı için Maliye’ye yazı yazdığınızı öğrendik. Bu da demektir ikinci tur yakındır değil mi? Vatana ve millete hayırlı uğurlu olsun…

Sayın Ahmet KAŞİF, UBP genel merkezi önüne 24 saat gözlem yapan nöbetçiler koyarak olası bir sizden habersiz bir toplantı için önlem almışsınız. UBP bu hallere düşecek parti miydi yani? Budapeşte tatili de yarım kaldı değil mi?

Sayın Cemal BULUTOĞLULARI, dün Kaymakam Dana ve birkaç bakanla birlikte Başbakanın odasında uzun bir toplantı yaparak LTB ile ilgili bazı kararlar aldınız. Umarız alınan kararları sendika da beğenir…

Sayın Mustafa GÖKMEN, İskele bölgesi yakın bir zamanda Milli Eğitim Bakanı olacağınızı konuşuyor. Gittiğiniz yerlerde dine daha çok yer veren bir bakanlık sözü verdiğiniz de bize gelen haberler arasında…

Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU, bugünkü mahkeme kararından sonra her an İrsen beyin yanından çekilebileceğiniz konuşulmaya başlandı. Ahmet Kaşif’e yakın kaynaklar bu konuda epey iddialı konuşuyor. Son transferler bardağı taşırmış.

Sayın Şerife ÜNVERDİ, yeni yılda yeni asgari ücret sözü vermiştiniz, özel sektör çalışanları hatırlatma mesajları göndermişler. Bu günlerde sizden müjdeli haber bekliyoruz.

Sayın Alev ŞENSOY, CTP Lefkoşa Belediye Başkan adaylığı için parti içinde her geçen gün destekçiniz artıyor. Şu anda bile diğer dört erkek adayı gerilerde bıraktınız. Artık parti içi kulislere başlamakta yarar var.

Sayın Halil ORUN, üstünde resminiz olan bir çok kumbara belediyeye geri gönderilmiş diyorlar. Göndermeyenler ise sizin resminizin yerine kendi resimlerini yapıştırıyormuş, bilmenizde yarar var…

Sayın Ersin TATAR, Ahmet Kaşif’in katıldığı bazı gizli toplantılara sizin de katılmanız İrsen bey cephesinde endişe yaratıyormuş. İrsen beyin güvendiği dağlara kar yağacak diyorlar, acaba doğru mu?

Sayın Sunat ATUN, santrallere vatandaş değil 1 kuruş her ay 10 TL bile vermeye razıdır. Siz yeter ki bu işe bir el atın ve yılların rezaleti son bulsun.

Sayın Yalçın CEMAL, DP Güzelyurt milletvekili adaylığınızı dün ilan ettiğinizi duyduk. Emekli bir kaymakam olarak şansınızın epey çok olduğu düşünülüyor. Ama siz yine de sağlam basmaya bakın, bizim ülkede seçilmek için tilki gibi kurnaz olmak lazım.

Sayın Turan BÜYÜKYILMAZ, Pazar günü yapacağınız hamsi gününü iple çektiğiniz söyleniyor. Bu arada Değirmenlik’te bir kahvehanede başınıza gelenleri duyduk ve çok üzüldük. Geçmiş olsun.

Sayın Ali ÜSTEL, hurda işinde son günlerde epey mesafe kat etmişsiniz ve tüm görüşmelerinizde de bakan olan ağabeyinizin adını sarf ediyormuşsunuz. İyi de yakında bakanlıktan giderse bu sefer kime sırtınızı dayayacaksınız, onu da düşündünüz mü?

Sayın Hasan Ali BIÇAK, bu ülkede 10’dan fazla akademisyen ve bir de rektör intihal olayından suçlanırken sizin bu kadar sessiz kalmanız artık kafalarda başka şüpheler oluşturmaya başladı. Kulağımıza ilginç şeyler fısıldanıyor, bizi takip etmeye devam edin…

Sayın Ramazan ÖZÇELİK, ÖRP kapandıktan sonra UBP’de görev almayacağınızı üzüntü ile öğrendik. Turgay bey siz olmadan biraz yarım kalmış gibi hissedecek kendisini. Bu arada ÖRP’nin kapatılmasını istemeyenler de harekete geçti bilesiniz.

Sayın Engin ARI, yeni yıl akşamını evinizde şömine başında uyuyarak geçirdiğinizi söylüyorlar. Hayırdır gençlik elden gidiyor mu yoksa?

Sayın Alihan PEHLİVAN, Bakan Hasipoğlu şaraplar sirke gibi çıkınca sizi epey haşlamış diyorlar. Yani bu kadar pintiliğe ne gerek vardı? Dua edin de bu şaraplardan Mağusa’ya fazla gitmedi. Seçim sonuçlarını bile etkileyebilirdi.

Sayın Özer KANLI, görüldüğü üzere sonunda sizi de sokağa indirdiler ya ne diyeyim artık. Artık efendilik dönemi bitti desenize… Gazanız mübarek olsun…

Sayın Ali BİZDEN, Temiz Toplum Derneği’nin taşınmaz mal sorumlusu olmuşsunuz Tebrik ederiz ama böyle bir görevlendirmeyi de ilk defa duyuyoruz. Bir bildiğiniz vardır değil mi?

Sayın Süleyman ERGÜÇLÜ, Kıbrıs Medya Grubu’nda yeniden göreve başladığınızı memnuniyetle duyduk. Yakında çok yeni bir projeyle geliyormuşsunuz. Hayırlı ve uğurlu olsun…

Sayın Mine GÜRSES, yeni yıla bir yanınızda kızınız diğer yanınızda oğlunuz ve kucağınızda torununuzla girmişsiniz. Bundan daha büyük mutluluk mu olur. Allah daim etsin…


Günün Fotoğrafı




Günün Fıkrası
Beyaz çocuk!

Afrika’da küçük bir kabile varmış ve oracıkta bir beyaz varmış o da doktormuş diğerleri hepsi zenci imiş. Doktor işe başladıktan sonra köyde garip şeyler olmaya başlamış doğan bütün çocuklar beyazmış. Halk bundan şüphelenmeye başlamış fakat reis halkı sakinleştirmeyi bilmiş. Birkaç ay sonra reisin karısı beyaz bir çocuk doğurmuş bu olay üzerine reis doktorun yanına sinirli bir şekilde gitmiş ve başlamış olayı anlatmaya...
Doktor da bunun üzerine;
- Şu karşıdaki atı görüyor musun . Bak at beyaz ama yavrusu siyah...
Bunun üzerine reis;
- Tamam tamam, ben çocuğu unuttum sen de atı unut.