Adaletin pek de olmadığı dünya bu…

En çok da çocuklar arasındaki adaletsizlik üzer yürekleri!

Ve bunun adına da hep kader der geçeriz…

Güzel bur laf var bu konuda;

Nereye gedersen git, nere kaçarsan kaç üç şey vardır seninle giden…

Gölgen…

Acın…

Ve geçmişin!

Kaderin ise zaten hep gittiğin yerde seni beklemektedir…

Kimi çocuklar vardır kader ona ana rahmine düştüğü an gülmüştür…

Çocukluğu da gençliği de yetişkinliği de bir ömür boyu gülen kaderinin güzellikleriyle geçer!

Ya kaderi olmayanlar…

Bir kere ana rahmine düştü mü artık hiçbir şansları kalmamıştır!

Bebeklikleri de çocuklukları da yetişkinlikleri de kötü kaderin silleleriyle doludur…

Kimileri bilmem kaç bin liralık telefonu bile beğenmezken ya da 6 ayda bir en yeni telefonu elde ederek yaşar kaderini…

Kimi ise hem okur hem de çalışmak zorundadır ailesine az da olsa katkı sağlasın diye!

Adı üstünde işte bacak kadar çocuk…

Önce okula gidecek sonra araziye!

Birkaç metal parçası bulup satacak, ya cep harçlığını çıkaracak ya da aile bütçesinde tuzu olacak…

13 yaşındaki Gürcistan uyruklu Makhir İsmailov…

Daha geçen hafta 4 genci pisi pisine kaybedip yüreğimiz dağlanırken şimdi de onun acısı düştü yüreklere…

En çok neyi merak ederim bilir misiniz?

Atış yapılan arazide metal parçaları toplarken, kafasından geçenleri…

Hayallerini!

Gelecek planlarını…

İşte o bunları düşünürken ansızın elinde patlayan bir bomba!

Ardından kara toprak…

Kader onu mu bekliyordu atış yapılan arazide?

Yoksa onun kaderi başkalarının elinde miydi ihmalkarlıklarından dolayı…

Lütfen bir yere not ediniz…

Minicik yavrunun hiç hak etmediği ölümü de çabuk unutulup gidecek!

Çabuk unutulacak çünkü o bu topraklarda doğup büyümedi…

Ailesiyle birlikte ekmek parası için geldiler!

Belki birkaç sene çalışıp para biriktirdikten sonra gideceklerdi ülkelerine…

Onun içindir bizde de var kabahat!

Burada doğup büyüdüyse ve kaderin değil de ihmalkarlığa kurban gittiyse daha yüksek sesle bağırırız…

Ama değilse tepkimiz de o kadar az olur!

Çok da insanca olmayarak…

Bizden değil ya!

Hak getire…

13 yaşındaki kader değil de ihmal kurbanı bir çocuğun ölümü bu kadar da basite inmemeli…

İndirilmemelidir!

İhmal ise ihmal…

Ortada büyük bir ihmal var!

İhmale kurban giden var…

İhmal eden kim olursu olsun bunun bedelini ödemelidir!

Dikkatle takip edeceğiz…

Bakalım insan hayatının bedelinin bu kadar ucuz olduğu bir ülkede insanlığını kaybetmeyen birileri var mı diye!

Çünkü bu ihmalin affı yoktur, görmemezlikten gelen de en az ihmal eden kadar suçludur…

(NOT: İki gün yurt dışında olacağımızdan yazılarımıza ara veriyoruz. 18 Aralık Salı günü kısmetse yine bu sayfada sizlerle birlikte olacağız…L.Ö.)

SHA (Saygısız Hizmet Aracı)

Devletin hizmet aracı olanlar artık sadece kullandıkları akaryakıt masrafları ile değil yollardaki yasa tanımaz sürüşlerle de konuşulmaya başlandı…

Bu araçları kullanan arkadaşlar sanırız kullandıkları araçların devlete ait olmasından dolayı yollarda da önceliğin kendinde olduklarını sanıyorlar!

Böyle olunca vatandaş çok da haklı olarak bunları RHA yerine SHA olarak tanımlamaya başladılar…

Saygısız Hizmet Araçları anlayacağınız!

Reklama ne gerek var!

Vatandaşın görünce bozulduğu vakalar bunlar…

Bütçe görüşmeleri gecenin geç saatlerine kadar devam ederken bazı vekil ve bakanlar da ne kadar yoğun çalıştıklarını göstermek için sosyal medyada paylaşımlarda bulunuyorlar!

Bu durum biraz da reklama kaçıyor anlayacağınız…

Hal böyle olunca da bazıları bunu normal karşılarken bazılarının da asfalyası atıyor doğal olarak!

İşin reklam kısmına girmemek yine de en doğrusu olacaktır…

“Bu ülke neden böyle oldu?”

“Yabancılara arazi satmak, gelişi güzel inşaatlar yapıp, yurt dışında yaşayanlara satmak, bir sürü daire yapıp öğrencilere kiralamak, her köşe başına yurt yapmak, her gün bir üniversite açarak apartmanları dahi üniversite diye yutturmak. Halkın yaşadığı mahallelere Casino izni vererek, sözde otel adı altında çok katlı Casinolar inşaa ederek insanların hayatını çekilmez hale getirmek. 
Üstelik bu insanların göç etmelerini sağlamak veya yaşanmaz hale gelen evlerini satın alarak, Casino çalışanlarına lojman yapmak. Hatta çocukların sokakta oynayabildiği tek tük arsaları dahi, Casino ve otellere satıp ya da kiralayıp araç park yerine dönüştürmek.
Sonra da neden bu ülke böyle oldu diye sızlanmak !

(Hasan ARTUNER)

“Kürsü üslubu yerlerde sürünüyor…”

“Kendini kahvehanede zanneden insanların abuk subuk, seviyesiz konuşmalarından yorulduk gerçekten.
Sabah 5'e kadar meclis görüşmesini "Milletvekilleri çalışmıyor diyenlere ders olsun" diye tanımlayan, siyasetten ve vekil olmanın gerekliliğinden bu kadar kopuk insanları dinlemek hakikaten acı veriyor.
Sayın Arıklı'nın hangi partinin vekili olduğunu da karıştırmaya başladım bu arada.

Konuya göre; Birazdan Oğuzhan kardeşim, Sunat kardeşim, Faiz bey, Resmiye hanım daha ayrıntılı bilgi verecek derken neyi kast ediyor çözemiyorum inanın.
Kendisi UBP'ye mi transfer oldu? Yok…”

(Aktaç ATAİ)

“Yeter artık…”

“Atış alanın etrafı telli mi?
Yoksa her isteyen giriyor mu?
Atış alanına gelen malzeme,
Dönüşün kullanılan ve kullanılmayan diye ayrı not tutulup, boşlar toplanmıyor mu?

Sivil asker fark etmez,
İhtimaller 13 yaşında bir çocuğun hayatına son verdiyse, bunun bedelini sorumlular ödemeli.

Gücü yetiyorsa bizim mahkemeler, yetmiyorsa askeri mahkeme biran önce sorumluları bulup,hesabını sormalıdır.

Anayol da insanlar ölür talihsizlik,
Ovada çocuk ölür, yaramazlık.

E yeter artık...”

(Murat ŞENKUL)