Başlığı yanlış okumadınız!
Biz gazeteciler şamar oğlanıyız, ya da öyle yapmak istiyorlar bizi.
Bunun özellikle şu sıralar aralarında medya etik kuralları protokolü imzalayan gazeteci örgütlerine söylüyorum.
Tamam, etik kurallar içinde habercilik yapılması için yapılan her türlü çalışmaya imzamızı atarız ama, etik dışı bir takım olaylar gazetecilere yapılırsa ve buna göz yumulursa da sessiz kalmayız…
Bakın Meclis’in başı Hasan Bozer, bir ziyaret esnasında BRT ve TAK muhabirlerine herkesin gözü önünde nasıl hitap etmiş;
“Sayın BRT mensubu! Ya gelirsiniz kalırsınız, ya gelmeyin! Arkadaşlar konuşurken BRT kamerasını alıp gidiyorsunuz, çok ayıp bir şey bu yahu! Ya gelmeyin ya gelirseniz de kalın, dinleyin, gitmek buradaki kitleye, buradaki kuruma hakarettir.”
Basına açıklama bitmedi daha!.. Yani Allah aşkına bunları yapmayın. Birbirimizi üzmeyelim bu kadar! Görev gereklerini adam gibi yapın. Yapmayın yani.... Ben ve Meral hanım konuşunca bitmiyor. Burada çok büyük olay var, değerli katılımcılar var.”

Yukarıdaki alıntı sevgili meslektaşım Özgül Mutluyakalı’nın sosyal paylaşım sitesindeki sayfasından alıntıdır.
Önce Özgül’den bu paylaşımını kullanmak için izin almak istedim ama sonra vazgeçtim.
Belki de olayın büyümemesi için izin vermeyeceğindendir.
Kendisini 20 yıllık başarılı meslek hayatında çok iyi tanıdığımdandır belki de…
Başarısı ve tecrübesi bir yana, mütevaziliği, hoş görüsü ve hayata bakış açısını da iyi bilirim.
Onun için izin istemedim ama belki de izin isteseydim bu yazı da olmayacaktı…
Zaten bu alıntıyı bugün Kıbrıs Time’da da yine izinsiz kullandık ve öncelikle de Hasan Bozer’in değil, basın örgütlerinin, basın kuruluşlarının, tüm meslektaşlarımızın gözünün içine sokmak için…
Hele de etik gazetecilik için şu anda yoğun bir çalışma içinde olan örgütler için…

Hasan Bozer’i bugünlük bir yana koyuyoruz…
Belli ki kendi partisinin milletvekillerine bile söz geçiremezken, nisabı sağlama güçlüğü çekerken, bir kandil tatilini bile iptal ettiremezken, hırsını gazetecilerden çkarmak istemiş.
Eh biz de son yıllarda kendi isteğimiz ile hem siyasilerin hem de patronların şamar oğlanı olmayı kabul ettiğimize göre, onu da bir nebze haklı bulabiliriz.
Ama, TAK ve BRT muhabirlerine herkesin yanında, böyle çirkin bir uslupla fırça atan bir zihniyeti de affetmeyiz…
Her fırsatta da haddini bildiririz!

Biz genelde patronların ve siyasilerin şamar oğlanıyız ya, şimdi de devletin gazetecilerini hedef alıp,hiç de hakları yokken el alemin önünde rezil etmeye kalkmışlardır.
Belki genç meslektaşlar bu tür fırçaları tecrübe olarak nitelendirip, göğüsleyebilir ama belil bir tecrübeye ve deneyime ulaşanlar için zordur, haksız hakaretler…
Hele de hayatlarını büyük bir bölümünü mesleğe adamışlarsa…
Gazetecilik onlar için bir yaşam biçimi olmuşsa…
Onun için hak verir, destekleriz Özgül ve onun gibileri…

Basın özgürlüğünün değil ama patron özgürlüğü ya da hükümet edenlerin özgür olduğu bir dönemden geçmektedir basın camiası…
Devlet garantisi altında olanlar bile artık bu kadar isyan eder duruma gelmişse, acaba özel sektör çalışanı meslektaşlar ne etsin?
Patronun iki dudağı arasında olanlar…
Keyfe ve menfaate göre manşet atmak zorunda kalıp köye yazısı düzenler…
Yıllarca sosyal yatırımları yapılmayıp mağdur olanlar.
Mesleğin eğitim aldığı halde, ilgisiz mesleklerde çalışmak zorunda olanlar…

Onun için kızgınız meslek örgütlerine;
Gazetecilik etiği peşinde koştururken, kendi meslektaşlarını görmezden geldikleri için.
Gazetecilerin, patronların ve siyasilerin elinde şamar oğlanı olmalarına göz yumdukları için...
Şamar oğlanı yapılan bir gazeteciden, bu ülkeye gram hayır gelmez bilmezler mi hiç?
Ya da bilip de bilmemezlikten mi gelirler acaba?

GÜNÜN FOTOĞRAFI



MESAJ KUTUSU


Sayın Şerife ÜNVERDİ, eşcinsel vatandaşlarımız şikayet mesajlarını yoğunlaştılar. Ülkede yaklaşık 5 bin kişinin yasa beklediklerini iletiyorlar. Hayvanların bile korunduğu ülkede onların da isteklerine önem vermek değil mi?

Sayın Ünver BEDEVİ
, paravan şirket kurup gayrı yasal işlem yapan avukatlar konusunda sizin de artık bir tavır beklemeniz gerekiyor. Zaten çok da sevilmeyen meslek örgütü olarak konuya duyarlılık isteniyor…

Sayın Meral EROĞLU
, Meclis Başkanından fırça yiyen muhabirlerle ilgilenip onların gönlünü kazanmanız bizim camiada memnuniyet yarattı. Meslektaşlar adına teşekkür ederiz. Allah sizden razı olsun…

Sayın Halil İbrahim AKÇA
, Allah sizden de razı olsun ki ülkeye bir hormon analiz cihazı kazandırdınız. Yoksa bizimkilere kalsa biz daha çok beklerdik.

Sayın Hüseyin GÜVEN, gazetecilik etik kurallarına biz de tam destek veriyoruz ama artık siz de horlanan ve itilen gazeteciler için bazı projeler üretmeye başlayın. Yoksa bu meslek elden gidiyor, sonra hepimiz arkasından baka kalacağız…

Sayın Sunat ATUN, son günlerde Egemen Bağış’ın etkisi altında çok fazla kalıyorsunuz. Açıklamalarınızda kopya ürünler yerine kendi orijinal söylemlerini dile getirseniz diyoruz. Daha inandırıcı olacaktır, kuşkunuz olmasın…

Sayın Emin AKKOR,
ha keşke eğitiminizi iletişim değil de tarım üzerine yapsaydınız. Organik tarım ürünlerini piyasaya yetiştiremiyormuşsunuz. Hayırlı işler bol kazançlar dileriz…

Sayın Özgül MUTLUYAKALI, mecliste meslek kazasına uğradığınızı üzülerek öğrendik. Hasan beyin bu sıralar sinirleri epey bozuk, sizin mesleki kalitenizi ve becerinizi bütün camia biliyor hiç üzüntüye gerek yok…

Sayın Salih KARALIM,
işlerin en kötü gittiği bir dönemde bir de aracınızın kundaklanması işin tuzu biberi olmuş. Büyük geçmiş olsun diyoruz. Allah beterinden saklasın. Konti bir mangal partisi verip size üzüntünüzü unutturur…

Sayın Yunus RAHMİOĞLU
, Bankalar Birliği başkanlığını artık bırakıp kendinizi teknenizle birlikte okyanuslara vereceğinizi duyduk. İsabetli bir karar almışsınız. Ama sizin taka okyanus rüzgarlarına dayanır mı onun garantisi yok işte.

Sayın Mehmet UYSAL, seçimlere sadece birkaç gün kala kurultayda olduğu gibi bir kez daha size büyük sorumluluk düşüyor. Partinin akil adamlarından birisi olmak kolay olmasa gerek değil mi? Allah sabırlar versin…

Sayın Ali Rıza USLUER,
YDÜ hastanesindeki tedavinizden sonra Türkiye’ye gidip tedaviye orada devam edeceğinizi öğrendik. En kısa zamanda sağlığınıza kavuşmanız dileklerimizle acil şifalar diliyoruz…

Sayın Kenan SAİD, top sakal epey yakışmış diyorlar. Sizi uzun zamandır görmeyenler turist olduğunuzu sanacaklar. Mutlu ve sağlıklı günler dileriz. Allah gülen yüzünüzü hiç eksiltmesin.

Sayın Ata TEPE, bazı MAP’lılar artık homurdanmaya başladı. Bir an önce kurultay ve yönetimde değişim istiyorlar. Bu sıralar kendinizi unutturdunuz değil mi?

Sayın Merih İZMİRLİOĞLU
, elektronik sigara ticaretine girdiğinizi öğrendik. Ancak bu sıralar sigara ithalatçıları bu aleti kötülemek için her türlü yola başvuruyorlarmış, fazla stok yapmamakta yara var.

Sayın Merter REFİKOĞLU, Lefkoşalıların epey sempatisini topladınız. Belediye meclisine gireceğinize inanan çok sayıda seçmen var. Biraz da kenar mahallelere yönelirseniz bu iş olacak gibi görülüyor.

Sayın Oktay KAYALP,
son günlerde sizin bölgeden başı boş köpekler konusunda yoğun şikayetler gelmeye başladı. Siz onların kontrol altına alınması için yasayı beklerken istenmeyen olaylar yaşanabilir, önlem almakta fayda var…

Sayın Ali BİZDEN, Başbakanın sosyal paylaşım sitesindeki resimlere amma da taktın son günlerde. Arka fonda Tayyip bey olmayacaktı da Derviş mi olacaktı sanırsınız. Konsep bizce sürece uygun olmuş, kıskançlığın alemi yok.





Günün Fıkrası

Evet mi hayır mı?

Temel'in abisi çok çapkınmış, her gün bir kızı babasının arabası ile dağa götürürmüş. Temel ise dağda ne yaptıklarını hep merak edermiş.
Bir gün temel arabanın bagajına binip onlarla beraber dağa çıkmışlar. Araba durunca Temel bagajdan inip abisi ile kızı izlemeye başlamış.
Abisi kızın omzuna elini uzatmış:
- "Evet mi? hayır mı?"
demiş. Kız kızgın bir şekilde:
- "Hayır"
demiş. Abisi:
- "İn aşağıya yayan gel"
demiş. Temel bir şey anlamamış ertesi gün yine arabanın bagajına binmiş.
Olay yine aynı abisi kıza evetmi hayır mı diye soruyor kız yine hayır diyor. Abisi
- "İn aşağıya yayan gel"
diyor.
Temel bunun üzerine:
- "Çapkınlık herhalde böyle birşey"
deyip eve gider ve merdivenin altından üç tekerlekli bisikletini çıkarır mahalleden bir kız çocuğunuda arkasına bindirir ıkına mıkına dağın tepesine gelirler.
Temel soluk soluğa elini kızın omzuna koyar ve sorar:
- "Evet mi hayır mı?"
Kızda ne bilsin garibim
- "Evet"
der. Temel bir müddet düşünür ve cevabını verir:
- "İyi sen bisikleti al ben yayan geliyorum."